Aborjinler ismi size tanıdık geliyor mu? Çoğunuz kanguruları ve çölleriyle meşhur Avustralya kıtasını ve ülkesini duymuşsunuzdur. Bu ülkeye geçmişte çok sayıda İngiliz gemilerle getirildi ve bu insanlar buranın yerlileri oldular. Fakat ülkeye ayak bastıklarında, siyah tenli Aborjin yerlileriyle karşılaştılar. Onlar, 40.000 ile 80.000 yılları arasında zaten Okyanusya’da ortaya çıkmışlardı. Dolayısıyla, Aborjinler bir zamanlar ev sahibi iken, kendi topraklarında misafir konumuna düştüler.

Aborjin ne demektir?

Kelime olarak, -ab eki, İngilizce’de ”-den,-dan” olarak kullanılır. Orjin de Orjinal (Original) ‘den geliyor. Kısacası, Aborjin ”kökten, kökenden” anlamına gelmektedir.

İnsanların genel olarak yaptığı maddi geziler ve seyahatler dışında, bazı insanların ya da kabile mensuplarının yapmış olduğu kutsal, manevi ya da dinsel diyebileceğimiz geziler mevcuttur. Hindistanlı Budistlerin Himalayan Char Dam’a yapmış oldukları ruh yolculuğu, Müslümanların Kabe’ye gitmesi gibi yolculuklar manevi gezi ya da hac (pilgrimage) olarak bilinir.

Bizi çevreleyen Dünyayı öğrenmenin en iyi yolu seyahat etmek ve deneylemektir. Bu eski zamanlardan kalma Aborjin yetişkinliğe kabul ritüelinde tam olarak olan şey şu: Bakir bir çöl boyunca ruhsal bir yürüyüş. Geniş çevreler tarafından ritüel ”walkabout” olarak bilinse de, daha sonraki yıllarda kavram ‘geçici hareketlilik (temporal mobility)‘ olarak değiştirildi. Çünkü, walkabout kelimesi, Avustralya kültüründe küçük düşürücü bir manaya sahiptir.

Tarihsel olarak konuşmak gerekirse, walkabout denilen şey, Avustralya’da yaşayan Aborjin halkının içindeki 10-16 yaşındaki ergenleri, yetişkinliğe ulaştıracak, zorlu bir yolculuktur. 6 ay sürecek olan bu yolculuk boyunca, ergen tek başına yaşamalı ve hiçbir destek almadan ıssız arazide hayatta kalmalıdır. Yaptıkları iş çok çetin, özellikle de ergenler için. Bu sebepten ötürü, yalnızca mental ve fiziksel olarak kendilerini kanıtlayan insanlarla yola devam ediliyor. Gruptaki yaşlılar, ergen kişinin yola devam edip etmeyeceği konusunda karar alıyorlar. Çocuklar, bu yolculuk için tamamen hazırlıksız durumdadır.

Yıllar boyunca walkabout’dan önce deneyimli grup üyeleri onlara seremoni ve genel olarak yetişkinliğinn nasıl bir şey olduğuna dair tavsiyelerde bulunuyorlar. Walkabout sırasında, ergenlikten yetişkinliğe geçmeyi başaranların vücutları boyanıyor ve çeşitli süslerle süsleniyorlar. Kimi zaman da , vücutlarına kalıcı semboller ya da dövmeler çiziliyor. Bazı durumlarda ağıza, kulağa ve buruna piercing takılıyor. Geleneksel walkabout giysisi sadece basit bir peştemaldir.

Walkabout sırasında, genç bir erkek bazen 1600 km’lik bir geziye çıkmalıdır. Bu uzun yürüyüşte hayatta kalması için, genç safarici kendi barınağını inşa etmeli ve ekmeğini taştan çıkarmalıdır. Şöyle ki, genç avlanmalı, balık tutmalı ve aynı zamanda şifalı bitkileri tanımalı ve kullanmalı. Yetişkin bir birey olarak genç ayrıca çalı domatesi, Illawara eriği, quandongs (bir çeşit kırmızı Avustralya şeftalisi), lilly-pilly (maymun elması), Muntani böğürtleni, kamış tohumu, Kakadu eriği ve Bunya fındığı gibi bitkileri de tespit edebilmelidir.

Aborjinler bir zamanlar ev sahibi iken, kendi topraklarında misafir konumuna düştüler.

Walkabout’un asıl amacı yürümek ve hayatta kalmak olsa da, yetiştirilmiş kişi, kendini tanıma ve hayatı düşünme konularında da fedakarlıkda bulunmalıdır. Ergen genç, cesurluk kavramını anlamalı ve onun ruhsal kılavuzlarıyla iletişim halinde olmalıdır. Vahşi arazilerden geçerken, ergen, atalarının şarkılarını söyler ve bu şarkı sözleri onun doğru yolu bulmasına yardımcı olur. Harita, radyo ve pusula gibi modern araçların yokluğunda, genç kişinin ruhsal bir güç tarafından yönlendirildiğine inanılır.

Esas itibariyle, bu önemli Aborjin ritüeli, genç ergenin yetişkinliğe adım atması için yapılan bir hayatta kalma sınavıdır. Walkabout’u yapan genç kişi, büyüklerine zor şartlar altında nasıl hayatta kaldığını ispat etmek zorundadır.

Walkabout, kendini tanıma ve değerlendirme için müthiş bir zamandır. Bu yüzdendir ki, o, hem bir araziyi bir ucundan diğer ucuna kadar dolaşmak hem de ‘aklın yolculuğudur‘.

Furkan ARISOY