Yaşadığımız çağın geçim derdinden bile ön sıralara taşıdığı bir bela… Uyuşturucu

2000’li yılların başında ulaşmanın, tedarik etmenin neredeyse imkansız olduğu zamanları hatırlıyorum. Bırakın uyuşturucuyu alkolün ve sigaranın bile hoş karşılanmadığı yıllardı. Samimi insan ilişkilerinin olduğu, bireylerin kan bağı olmadan bile birbirini uyardığı böylelikle kötülük yapmanın kötü şeylerin hayatımıza girmesinin epeyce zor olduğu dönemlerden bahsediyorum…

Şimdi ise yavaşça etkisini gösteren içine kapanık aile yapıları, birbirine yabancılaşan insanlar bu illetin etkilerine göz yummaya başladılar.

Dediğim gibi çok değil 2000’li yıllarda uyuşturucu satışı yok denecek kadar azdı ülkede. Ama daha sonra bu iğrenç pazarda oluşan büyük paylar, az miktara karşılık kazanılan büyük paralar helal kazanç kaygısı olmayan insanların iştahını kabarttı.

Özellikle zafer sanılan başarılarını kazanabilmek için her yolu mubah sayan terör örgütlerinin bu pazarla birlikte en büyük finans kaynaklarını yine bu pazardan elde etmeye başladılar.

Şimdi akademik ağızdan biraz kurtularak mahalle içine inmek istiyorum bu konuyu anlatmak için.

Özellikle komik gelecek ama Türk filmlerinde izlediğimiz bize hiç uğramaz sandığımız maddelerdendir eroin.

Yüksek fiyatı, sokaklardaki torbacı dediğimiz insanların satmadığı uç noktada bir uyuşturucu türü idi. Gramının günümüz parasıyla binlerce liraya satıldığını söylemek mümkündü. Şimdi ise ulaşması o kadar kolaylaştı ve o kadar girdi ki mahalle aralarına artık 20 lira gibi bir meblağa tek doz alınabilecek duruma geldi.

Eskiden sadece damardan alınarak bir süre sonra ölüme sebebiyet veren eroin, şimdiler de alüminyum folyo üzerinden dumanı çekilerek kullanılmakta, bu hayati tehlike riskini azaltarak bağımlılık oranını arttırmaktadır.

Bağımlılık öyle noktalara gelir ki, bağımlı kişi yoksunluk hissini duyduğu anda kendisini tatmin edecek uyuşturucuyu almak için ahlak kurallarını hiçe sayıp her yolu deneyebilir. Evet samimiyetle söylüyorum her şeyi yapabilir. Hırsızlık, gasp, cinayet vs.

Günümüzde en önemli sorunlardan biri haline gelen bu madde bağımlılığı ile mücadele aslında hem pahalı hem de ülkemiz de gelişmemiş olan anlayış yüzünden sekteye uğramaktadır.

Son günlerde atılan adımlar sayesinde biraz olsun azaltılmaya çalışan bu durum, şiddetini yeniden arttırdı.

Kurtulmak için çeşitli yollar sunulmakta devlet eliyle. Bunlar birincisi çip taktırmak. Deri altına yerleştirilen bir tür ilaçlı çip sayesinde kullanılan uyuşturucunun kriz anlarında duyulan yoksunluk hissinin en aza indirilmesi planlanmış ve kısmi olarak başarı sağlanmıştır diyebiliriz. Ortalama 2000 TL kadar fiyatı olan bir tedavi yöntemidir. Kısmen daha çok başvurulan tedavi yöntemidir.

Fakat uyuşturucu bağımlılarının birçoğu gene de etkisinden kurtulamamış, uyuşturucudan gereken hazzı alamadıkları için, genelde kasık bölgesine yerleştirilen çipi kendi elleri ile keserek çıkartmaktadırlar.

Diğer seçenek ve aslında en etkilisi Amatem’e yatmaktır. Ancak Amatem’de yatmanın bazı kuralları mecvut. Bunların en başında bağımlının her ne şekilde olursa olsun istememesi durumunda yatış işlemleri yapılmamakta, yatmış ise bile hemen taburcu edilmesi sağlanmaktadır.

Uyuşturucu krizine giren hastanın bunu umursamayacağını düşünmeden uygulanan bu karar aslında hala bu illetle mücadele de ne kadar etkisiz olduğumuzun en basit örneğidir.

Bir diğer ve aslında son yol ise özel bir klinikte tedavi olmaktır. Ama maalesef bu da aşırı derece de pahalı olan bir tedavi yöntemidir. Yani bu illete bulaşmış ve bunun sonucunda her şeyini kaybetmiş birinin karşılaması imkansız olan bir yoldur.

Buna parası yetebilecek seviyede refah içinde yaşayan kişi ise asla parasının tamamı bitip, krizlerin o keskin ağrılarını çekmeden bu tedaviyi istemez.

Parası bitince de zaten tedavi olamaz. Yani anlatmak istediğim bu kısır döngünün bizi gitgide bu iğrenç hastalığın pençesine atmaktadır.

Çözüm yolları derhal genişletilip ücretsiz hale getirilmediği takdirde tam ve kesin sonuç elde edemeyeceğimizi net bir dille ifade etmekten üzüntü duyuyorum.

Bu yazıyı okuyanların ise bir çaresi daha varsa eğer o da şehirlerde ‘’UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE ŞUBESİ’’nin oluşturduğu whatsapp numaralarına kullanımı ve satışı yapan kim olursa olsun ihbar etmektir. İhbarı yaparken ses belge konum gibi bilgilerle desteklenen bu birim artık insanlara yardımcı olmaya çalışıyor bilginize…

0552 155 06 06 numaradan WhatsApp üzerinden belirtilen birime ulaşabilir yardım talep edebilirsiniz.

Umarım yardımcı olabilmişimdir bir nebze. Yeni yazılarda buluşmak ümidiyle!

Ahmet Tahsin ERBİLEN