الفقر فى منظور الاسلام و موقف الشريعة الاسلامية منه
Tasavvufî yaklaşımın zühd kapsamında fakirliği kutsadığı iddia edilmiştir. (Karadavi, 1985: 7) Ancak tasavvufun İslam’ın ihsan boyutu olarak iktisadın ahlaki temellerini esas alarak yaymasi\ sosyal dayanışma, yardımlaşma ve paylaşım konusunda aldığı tedbirler, fütüvvet ve ahilik anlayışına kaynaklık yaptığı dikkate alınınca (Bkz. Aydın, 2015:1) zikredilen iddianın batıl bir tasavvuf anlayışı için geçerli olduğunu belirtmek gerekir.
Cebri anlayış, fakirliğin geleceğe dönük çözümsüz bir alın yazısı olduğunu iddia ederken, sabır, rıza ve kanaati tavsiye etmekle sınırlı kalmaktadır. (Karadavi; 1985: 8) Oysa kitap, sünnet ve içtihat kapsamında fakirliği gidermek üzere alınan tedbirler bu düşüncenin asılsızlığını ortaya koymaktadır. (Bkz. Necm, 53/59).
Kapitalist sistemin yaklaşımında zenginlik bilgelikle, zekayla bilek gücüyle kazanılır. Fakirliğin sorumlusu paylaşıma kapalı bireysellik, sömürü ve faiz gibi ilkeler üzerine kurulan kapitalizm değil, fakirin kendisidir. (Karadavi, 1985: 10-11). Kur’an’da kapitalist yaklaşımın bu düşüncesi Karun modelinde “ben bu serveti kendi bilgimle (bileğimin gücüyle) kazandım” (Kasas, 28/78) şeklinde açıklanmış ve Karunun servetiyle birlikte yerin dibine batışı aktarılmıştır. Fakirlikten kurtulmanın çaresini yalnızca çalışmada arayan kapitalist anlayış ahlaki açıdan zenginlik kaynaklı kibir, şımarıklık, enaniyet ve merhametsizlikle zayıfı ezme/sömürme üzerine kurulmuştur. (Karadaği, I, 162) Bu durum zamanla sosyalist anarşi tehlikesi karşısında kapitalizmi sosyal yardımlaşma, sosyal güvence türünden tedbirlerin almaya zorlamıştır. (Karadavi, 1985: 10-11).
Kapitalizme tepki olarak ortaya çıkan sosyalist akımlar mutlak eşitlik, özel mülkiyeti inkâr türünden insan fıtratına aykırı ideolojik bir yaklaşımla fakirleri zenginlerin mallarını yağmalamaya, anarşi ve kamu düzenini bozmaya sürüklemiş, iktisadi sorunlara bir çözüm bulamadığı gibi mensubu olduğu toplumların iktisadi çöküşüyle sonuçlanmıştır (Karadavi: 1985:11-12).
İslam iktisat düşüncesinin serbest piyasa ve paylaşım zorunluluğu açısından diğer iktisadi düşüncelerle örtüştüğü noktalar olabilir. Ancak İslam iktisadı inanç, ahlak, özel mülkiyet, mülkiyette dini/hukuki ilkelere uygunluğa ek olarak paylaşımın ibadet aynı zamanda hukuki bir yükümlülük olması yönünden diğer iktisadi düşüncelerden kaynak, özellik, felsefe ve hedefleri bakımından farklılaşmaktadır. Aynı durum fakirlik sorunu içinde geçerliliğini korumaktadır.
İslam’ın yaklaşımında zenginlik şükrü, paylaşımı, dünya ve ahireti imar etmeyi gerektiren bir nimet ve imtihandır. Fakirlik ise sabredilmesi, isyan edilmemesi ve aşılması için umutla maddi/manevi her türlü tedbirin alınması gereken bir imtihandır.(Bkz. Karadavi, 1985:13; Nevaric, s.35). Çünkü zenginlik ayette nimet kapsamında zikredilerek “Rabbin seni fakir bulup da zenginleştirmedi mi?” buyrulmuştur. (Duha, 93/8). Bir diğer ayette “Andolsun ki sizi açlık, korku, mallarınızdan ve canlarınızdan eksiltmek türünden şeylerle sınayacağız, sabredenleri müjdele” buyrulurmuştur. (Bakara, 2/155). Hz. Peygamber “İyi bir mal, salih bir insanın elinde ne güzel bir imkandır” buyurmuştur. (İbn Hıbban, 1993: VI; 8)
YAŞASIN ŞERİATI ĞARRA!
27 Cemâziyelevvel 1440
Dr. Ramazan KORKUT