Her geçen gün artan nüfus ve buna bağlı olarak artan enerji ihtiyacı kaçınılmaz bir gerçektir. Dünyada enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Kullanılan kömür, petrol ve doğalgaz fosil yakıtlara birer örnek teşkil etmektedir. Aşağıdaki grafiklerden Grafik-1; kullanılan kaynaklar ve kullanım alanlarını, Grafik-2 ise Dünya elektrik üretiminde enerji kaynaklarının paylarını (2010-2035) göstermektedir.

günümüzde kullanılan enerji kaynaklar ve kullanım alanları

Grafik – 1

Dünya elektrik üretiminde enerji kaynaklarının payları

Grafik – 2

Özellikle 2000’li yılların başından itibaren fosil yakıtların yanında yenilenebilir enerji kaynakları da yerini almaya başlamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi fosil yakıt rezervlerinin dünya genelinde azalmaya yönelik olması diğeri ise çevresel açıdan çok fazla sera gazı ve küresel ısınmaya sebep olmasıdır.

Hal böyle iken yenilenebilir enerji hususuna sımsıkı sarılmamız gerekmez mi? Gelecek nesillerimize yaşanılabilir bir dünya bırakmak zorunda olduğumuzu unutmamamız gerekir..!

Yenilebilir enerji kaynaklarının doğru kullanımı sonucunda faydasının maksimum; ortaya çıkacak muhtemel çevresel etkisinin ise minimum derecede olması da yine bizim elimizde.

Şimdi gelelim konumuzun özüne..

Yenilenebilir Enerji Kaynağı;

Hidrolik Enerji: Akarsu, Irmak => Hidroelektrik Santrali (HES) 

Kısaca su gücünün kullanılmasıyla üretilen elektrik enerjisi ana mantıktır. Biraz daha açıklayıcı bir tabirle belirli oranda yükseklik kazandırılmış suyun (doğal ya da suni), bırakılarak sistem içerisinden geçmesi (türbinlere çok hızlı bir şekilde çarparak türbin elemanlarını döndürmesi) sonucunda elde edilen/üretilen elektrik enerjisidir.

Şekil - 1: Hidroelektrik Santral Kesiti

Şekil – 1: Hidroelektrik Santral Kesiti

Burada uzun uzun yapısal özelliklerinden ziyade günümüzde niçin bu denli karşı çıkılıyor? Gerçekten doğada katliam mı yapılıyor? Yoksa birileri halkı kandırıyor mu?

Devam …

Hidroelektrik Santrallerde iki aşamada dikkat edilmesi gereken hususlar vardır.

  • Çevresel Etki Değerlendirme Süreci 

Bu kısımda eski adı Çevre ve Orman Bakanlığı şimdiki adı ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (Güncel: Resmi Gazete Tarihi: 25.11.2014 Resmi Gazete Sayısı: 29186) yayınladığı ve faaliyet sahiplerinin uymakla yükümlü olduğu yönetmelikte iki madde vardır;

1)Ek-1 Listesi; 15- Kurulu gücü 10 MWm ve üzeri olan hidroelektrik santralleri,

2)Ek-2 Listesi; 41- Kurulu gücü 1-10 MWm olan hidroelektrik enerji santralleridir.

Ek-1 Sürecinde planlanan Hidroelektrik Santral;

ÇED Dosyası Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülecek komisyonla Çevresel Etkileri değerlendirilir uygun bulunursa ÇED Olumlu Belgesi alınır ve gerekli diğer izinler de alındıktan sonra inşaat süreci başlar.

Ek-2 Sürecinde ise;

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince dosya incelenir ve ÇED Gereklidir ya da ÇED Gerekli Değildir Kararı ile sonuçlanır. ÇED Gerekli Değildir ile sonuçlanan dosya, alınacak diğer izinlerin ardından inşaat aşamasına geçilir, ÇED Gereklidir Kararı Çıkar ise Ek-1 Formatı uygulanacak olup; dosya Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülür.

ÇED Gerekli Değildir veya ÇED Olumlu Belgesi alınan projede aslında en önemli kısım inşaat aşamasıdır. Projenin inşaat döneminde; faaliyet sahibi tarafından yaptırılan ve yaptırılacak işlemler ÇED Raporunu hazırlayan firma tarafından düzenli aralıklarla kontrol edilerek (inşaat alanının resimleri de yer alacak şekilde) raporu hazırlanır.  Bu rapor Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yine düzenli aralıklarla sunularak faaliyetin kontrolü sağlanır. Niçin? Çünkü inşaat aşamasında yapılacak işlemler ile daha proje ÇED aşamasında iken belirlenen üniteler ve depolama alanları için belirlenen yerler doğru şekilde ve ÇED Raporunda taahhüt edildiği gibi yapılıyor mu diye.

Burada kanun ve yönetmelikler açık olup; projenin Çevresel Etkisinin minimum halini alacak şekilde tasarlanmış ve planlanmış olmasıdır.

Özeleştiri

Genelleme yapmam söz konusu olamaz ancak malumunuz biz Türklerin bir kısmı az para ile çok iş yapmayı hep doğru yol bildiği için haliyle bu tarz işlerin sonuçlarına bakıldığında ne yazık ki geri dönülemez hasarlar oluşabilmektedir. Tıpkı 2000’li yıllarda yapılan HES’ler gibi.. Geçmişte yapılan bu tarz sıkıntılı ve sonuçları kötü olan (tabiri caizse Çevre Katliamı olarak nitelendirilen) işleri hâlihazırda bazı kesimler kullanarak; günümüzde yapılacak olan yatırımları engellemek için ellerinden geleni yapmaktan kaçınmamaktadırlar. Fakat işin aslı ve uygulanabilirliği öyle değildir ve çok farklıdır.

Yönetmelikler, kanunlar ve uyulması gereken taahhütler çok açık ve nettir..! İşin içinde ahlak ve mantık da olmazsa olmazdır.

  • İşletme Dönemi 

İnşaat işlemlerinin bitiminden işletmeye geçilmesinin akabininde burada da en önemli sorun Can Suyu muhabbetidir. Nedir bu can suyu?

Yazımın başında HES’lerde elektrik üretimi için su gücü kullanılmaktadır diye belirtmiştik. Pekala buradaki suyun tamamı bu iş için kullanılacak ise doğal yaşama ne olacak? Hemen cevap kısmına geçip lafı uzatmayalım; can suyu; projenin yapılacağı akarsu, nehir ve benzeri su yataklarında yer alan ekosistemin/doğal yaşamın devamlılığı için bırakılması zorunlu su miktarıdır.

Dolayısıyla zorunlu olmasa kimse bırakmazdı sanırım :S Hani geçmişte bırakılmayarak canlı hayatını hiçe sayanlar gibi.. Neyse devam edelim yazımıza..

Can suyu hesaplamalarında her akarsu yatağının debi oranının farklı olması ve ekosistem döngüsü canlı sayısı yani flora ve faunası farklı olmasından ötürü her proje için yeniden hesaplamaları yapılmak zorundadır. Hesaplamalar sonucunda çıkan miktar doğal döngü ve canlı yaşamı için sürekli olarak bırakılması esastır.

Peki yağışlar az olursa debi minimum seviyede olursa ne olacak? Cevap: Akarsu yatağında son on yıllık ortalama akımın %10’undan daha az akım olması halinde suyun tamamının doğal hayatın devamı için bırakılması esastır. Yani her türlü doğal yaşamın zarar görmemesi için her türlü önlem alınması zorunludur.

Hani inşaat döneminde düzenli aralıklarla izlemeler yapılıp resimleriyle birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunuluyordu ya; burada da şöyle bir önlem alınıyor artık. Başta Devlet Su İşleri ve diğer ilgili kurumlar olmak üzere bu can suyu miktarının bırakılıp bırakılmadığından emin olunması için online sistem yapılmaktadır. Yani saniyesi saniyesine akarsuyun debi miktarı izlenmektedir. Dolayısıyla doğal yaşamın sürdürülebilirliği her şeyin üstündedir.

Sonuç olarak; her geçen gün artan enerji ihtiyacımızın karşılanması için yenilebilir enerjiye daha fazla yönelmemiz gerekmektedir. Yenilebilir enerji her zaman çevre dostu olduğu anlamı taşımaz ancak kanun ve yönetmeliklere uyulduğu takdirde olası hasarın minimum seviyede olacağı da unutulmamalıdır. Sizler; yapılan bu gibi yatırımlara karşı çıkan arkadaşlar gibi olmayın. Bilmemek ayıp değil.. Azıcık araştırın.

Hurşit Altun

[author] [author_image timthumb=’on’]http://www.bizimkose.com/wp-content/uploads/2016/02/hursit-altun.jpg[/author_image] [author_info]1989 YILINDA ORDU’NUN AKKUŞ İLÇESİ’NDE DÜNYAYA GELDİM. EĞİTİM YILLARIMI BAŞARILI BİR ŞEKİLDE TAMAMLADIKTAN HEMEN SONRA SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜNÜ 2013 YILINDA BİTİREREK MEZUN OLDUM. ÜNİVERSİTEYİ TAMAMLADIKTAN HEMEN SONRA AKYA PROJE ETÜT MÜHENDİSLİK DANIŞMANLIK L.T. D. Ş.T.İ.’DE ÇEVRE MÜHENDİSİ GÖREVİNDE İŞE BAŞLAYARAK ÇED VE PROJE TANITIM DOSYALARINDA GÖREV ALDIM. HÂLİHAZIRDA MEZUN OLDUĞUM BÖLÜMDE TEZLİ YÜKSEK LİSANS ÇALIŞMALARIMA DEVAM ETMEKTEYİM.[/author_info] [/author]


Kaynaklar
http://www.enerji.gov.tr/,
Milli Eğitim Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Teknolojileri
http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr