Okyanusya’da, diğer adıyla Pasifik Okyanusun’da yer alan ve Google haritalar’da arattığınızda ‘bir nokta’ gibi beliren, Federatif adalar sistemi Mikronezya, 105,000 nüfüslu ve 607 adadan meydana gelen mercan resifleri ile ünlü bir ülke. Konum olarak Papua Yeni Gine’nin kuzeydoğusunda yer alıyor. Üzerinde bulunduğu bu açık deniz, haritalarda ‘Resif/Mercan denizi’ olarak da adlandılıyor ve muhteşem okyanus manzaralarına ev sahipliği yapıyor. Mikronezya adını Yunanca ‘Micros (küçük) ve nesos (ada)’ kelimelerinden almış. Ada ülkesinin önemli yerleşimleri Kosrae, Phonpei, Chuuk ve Yap’tır.
Mikronezya’nın Pohnpei adası açıklarında Nam Madol isimli bir Antik kent ya da kalıntı bulunur. Bu antik kent, garip birşekilde Dünya’nın Mercan resifi üzerine inşa edilmiş tek Antik kentidir. Nan Madol, toplamda 100 taş ve mercan dolgusu platformundan meydana gelir. Üzerinde bulunduğu yapay adacık, dar kanallar ile ayrılmış ve dış taraftaki deniz seddi ile kapatılmıştır. Yalnızca bu yapı taşları bile Nan Madolu bir mühendislik harikası yapmaya yetiyor. Şehrin ne zaman inşa edildiği büyük bir muamma. Özellikle Arkeologlar, hala şehrin yapımında kullanılan o koca kayaların nereden geldiği, buraya nasıl taşındığı ve neden mercan resifi üzerine inşa edildiği gibi soruların cevaplarını bulabilmiş değiller.
Adada insan yaşamına dair kalıntıların Milattan önce 1. ve 2. yy’a kadar gittiği bilinse de, yapay adacıkların inşasına tam olarak ne zaman başlandığı bilinmiyor. Söylentiye göre, kent, Saudeleur hanedanlığını yöneten şefler için bir kutlama ve ritüel merkezi olarak yapılmış. Saudeleur, Pohnpei halkını ilk kez organize eden, birleştiren ve adayı 1100 yılından 1628 yılına kadar yöneten bir Hanedanlıktı. Yine de tarih metinleri bize bu Hanedanlıktan sonra Mwehin Kawa (inşa dönemi) ve Mwehin Aramas (nüfüs dönemi) geldiğini söylüyor. Nan Madol isminin Etimolojik anlamı ‘Aralardaki boşluklar’ (Spaces in between)’dır. Bu boşlukların anlamı, harabenin içinde geçip onu bölen kanallardır. Nan Madol’un asıl ismi ise ‘Soun Nan-leng’; yani ‘Cennetten gelen resif”.
Antik kentin kapladığı total alan 75 hektardır. Adacığın temeli büyük bazalt kayalarından yapılmış olup, duvarla çevrili olan kısımları tuğla içinde sütunlu bazalt ve resif molozu kullanılarak yapılmıştır. Duvarları 15 metre yüksekliğinde ve 5 metre kalınlığındadır. Her bir taşın ağırlığı yaklaşık 5 tondur bu da demektir ki sadece 10 taş’ın ağırlığı 50 tonu bulabilmektedir. Kenti inşa eden ve çevreleyen sütünlu büyük bazalt kayalarının toplam ağırlığı yaklaşık 750,000 ton’dur. Muhtemelen yontma taştan meydana gelen şehiir çeperi şu ana dek araştırmacılar tarafından aydınlatıldı; yine de Nan Madol’un inşasında kullanılan taşların kökenleri hakkında bir fikre sahip değiliz. Yakın çevresinde molozlar hiç yok bu da taşların bugunkü konumuna taşındığının bir göstergesi. Daha şaşırtıcı olanı ise, yapıyı inşa eden insanların palanga, kaldıraç ya da hernangi metalden yapılma bir araç kullanmamış olması. Günümüzde bile birçok Pohnpeili yerel halk Nan Madol efsanesinin Kente, Batı Katau’dan gelen Olisihpa ve Olosohpa adlı ikiz cadıların gelişiyle başladığını iddia ediyorlar. İkiz cadılar, söylenildiğine göre yerli halktan çok daha uzun boylularmış. İkiz kardeşler, Toprak Tanrısı Nahnisohn Sahpw’a ibadet edebilmeleri için bir sunak (altar) inşa ederler. İki cadı, başarılı bir şekilde Nan Madol’da, uçan ejderhaların yardımıyla büyük taşları havaya kaldırdıkları Sunağı tamamlarlar. Olisihpa, yaşlanıp ölünce Olosohpa ilk ‘Saudeleur‘ olur.
Tarihçi ve Arkeologlar, kentin yapımında kullanılan büyük kayaların, adaya sal ile taşınmış olabileceğini; bununla birlikte bu mühendislik harikası yapınınn su üzerinde nasıl yapıldığı ve dahası resifler üzerinde nasıl kendiliğinden yükseldiğini bulabilmiş değiller. UNESCO’ya göre, Nan Madol, ‘global bir öneme sahip, yaratıcı ve dahice bir başyapıttır’ ve hala genç ve genç kalanlar tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
Furkan ARISOY