Yapay zekâ günümüzde teknolojinin bir parçası olmakla yetmiyor, aynı zamanda teknolojinin en gelişmekte olan ve bu alanın profesyonellik yönüyle bakılınca belki de en kayda değer çalışmaları arasında yer alıyor.

Yapay zekâ aslında tam olarak bir insan zekâsı gibi hareket edip düşünemiyor. Sadece insan zekâsının yaptıklarını taklit edebiliyor. Kullanıcılarının ya da yapımcılarının öğrettiklerini taklit edebilen bir nevi metal ya da sanal papağandır. Yapay zekânın normal bir yazılım programlamasından tek farkı insanoğlunu taklit edebilen bir sistem olmasıdır.

Yapay zekâ tamamen düzenli kod dizimleriyle kodlanan bir yazılımdır. Ancak yazılım uzmanları ve büyük yazılım şirketleri yapay zekânın gelecekte sadece bir yazılımla kıyaslanmadan farklı olarak organik bir donanımla ve iyi bir yazılımla koldanıp insan beynine benzeyebileceğini ancak yine de insanların öğretirinden başka hiçbir şeyi öğrenemez olduğunu belirtiyor. Yalnız tek farkı gördükleriyle ve duyduklarıyla kendiliğinden daha basit bir şekilde öğrenebileceğini ön görüyorlar.

Günümüzdeki yapay zekâların birçoğu genellikle beş bölümle çalışıyor. Bunlar nesneleri tanıma, insan yaşamını tanımlamak, simgesel öğrenme, makine öğrenimi ve derin öğrenmedir.  

Nesneleri Tanıma; Robotlarda görerek ve hissederek, sanal yapay zekâlarda (YZ) duyarak insanların tanımladığı her şeyi nesne olarak tanımlar ve artık onu öğrenmiş olur.

İnsan yaşamını tanımlamak; Ne de olsa bulunduğu ortamı yani dünyayı tanımazsa insanları da tanıyamayacağı için robotlar insanların yaşam düzenini, topluluklarını ve yaşam koşullarını da öğreniyorlar. Çünkü insanlarla düzenli ve mantıklı iletişime girebilmesi için bunu yapması gerekmektedir.  

Simgesel öğrenme; Belki de bu özelliği ile insan zekâsına benzer bir özelliğe sahip oluyor diyebiliriz.  Simgesel öğrenme yani desenleri tanıma ve sınıflandırma özelliğidir. Bu özellikle birbirine benzeyen bütün somutsal maddeleri ayrı ayrı insan gibi sınıflara ayırıp algılayabiliyor. Örnek vermek gerekirse renkleri, şekilleri, türleri ve hatta markaları bile ayırabiliyor. Masala elmayla salatalığı, kareyle üçgeni, hayvan türlerini ve markaları yani Apple ile Microsoft’u ayırabilir. 

Makine öğrenimi; Bu kısım insan beyninin yapısını tamam taklit ediyor. İnsanların üç boyutlu bakış açısından tutalım da refleksi hareketlere kadar birçok insan beyninin özelliğini taklit edebilir. İnsan beyninin yapısına benzetilerek kodlanan bu yapay zekâlar insanları taklit edebilya yapıda programlanmış durumdadır. İnsanlardan öğrendiği her şeyi bu kısım sayesinde kusursuz taklit edebilir. Ancak bazen bazı öğrendiklerini kodlamasında eksik olduğu için yapamama durumu da mümkün olabiliyor. 

Derin Öğrenme; Yapay zekânın bu kısımlarda son olarak gelebileceği ve kendini geliştirebileceği en üst mertebedir. Öğrendiği her şeyi yorumlayabilen, çok üst seviye profesyonel çalışan, bütün bildiklerini değiştirerek yeniden analiz edebilen ve bir insanın yapamayacağı birçok özel yenilikleriyle dünyayı daha iyi tanımlayan ve analiz eden bu yapay zekâlar daha da geliştirilebilen bir sistem oluşturur.

Aslında Yapay zekâ günümüz de gördüğümüz birçok teknolojinin ta kendisidir. Örneğin sanal asistanlar (Siri, Google asistan, AlphaGo) gibi, birçok robot, makine vb. teknolojilerin hepsi kendi içerisinde geliştirilebilir basit veya çok üst seviye bir yazılımla yapılmış yazılım dilleridir.