Sevgili okuyucular günümüzün meşhur sözlerinden biridir. ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.‘ Kısacası her şey değişir. Gerçekten de değişim dalgasına ne kadar karşı koymaya çalışsakta eninde sonunda değişiyoruz. Tek biz mi değişiyoruz? Devletler bile değişiyor. Eskiden cephe savaşları yapan ülkeler bugün ise füzeler ile birbirlerine meydan okumaya çalışıyorlar.
Eskiden mektup ile birbirlerine meydan okuyan devletler bugün ise sosyal medyadan birbirlerine tweet atarak meydan okuyorlar. Evet son günlerde Amerikan Başkanı Trump’ın attığı tweetten söz ediyorum. Kendisi attığı tweetle Suriye Devlet başkanına hayvan dedi ve sonrada Rusya’ya ‘Hazır ol, füzelerim yakında gelecek!‘ dedi. Tabi ki bunun karşısında Rusya rahat durur mu hemen cevabı yapıştırıverdi onlarda. Akıllı füzeler meşru hükümetlere değil, teröristlere fırlatılmalıdır dediler. İşte bugünlerde yaşanan bu tweet savaşı bana Ankara Savaşı öncesi Timur ve Bayezid arasındaki mektuplaşmaları hatırıma getirdi.
Bildiğiniz gibi tarihimizde yaşanan Ankara Savaşı bizim için zor yılların başlangıcı olmuş ve Osmanlı Devleti tam on bir yıl fetret Devri yaşamıştır.
Fetret Devri kısaca Ankara Savaşı mağlubiyeti sonrası Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında süren saltanata mücadelesinin olduğu ve devletin otoritesiz kaldığı dönemdir. Bu dönemde Yıldırım Bayezid oğulları arasında on bir yıl saltanat mücadelesi sürmüş ve devlet idaresinde otorite sorunu yaşanmıştır. Bu dönem durgun bir dönem olup devlet yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Fakat bu mücadeleden galip çıkan I. Mehmet Çelebi tekrar otoriteyi sağlamış ve devlet yıkılmaktan kurtulmuştur. Hatta I. Mehmet Çelebi Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılmıştır.
Fakat bu dönemin yaşanmasına sebep olan Ankara Savaşı öncesi yaşananlar işte bu günümüzdeki tweet savaşlarına benzemektedir. İki Türk hükümdarı savaş öncesi birbirlerine mektup yazarak meydan okumuşlardır.
Savaşın nedenleri görünürde Osmanlı’nın ele geçirdiği beyliklerin liderlerinin Timur’a sığınması, Timur’dan kaçan beylerin Osmanlı’ya sığınması, Timur’un Anadolu’da katliamlar yapması ve Çin’e yapacağı saldırı için arkasını sağlama almak istemesi gibi olsa da asıl savaş nedeni iki hükümdarında cihan hakimiyeti anlayışıdır. Bu bir nevi güç savaşıdır. Kim daha güçlü bunun mücadelesidir. Yoksa sonuçta ikisi de Türk devletidir. Ama yine savaşın en önemli nedeni bu iki hükümdarın birbirlerine yazdıkları mektuplardır. Hatta bu mektuplarda o kadar ileriye gitmişlerdir ki birbirlerine hakarete varan sözler söylemişlerdir. İşte ben bu mektuplardan birkaçını belirtmek istiyorum.
Timur: Rum diyarında melik olan Yıldırım Bayezid! Bil ki, biz kudret ve iktidarımızla insanlık aleminin en büyük kısmını teb’amız haline getirmiş bir hükümdarız. Bu görülmemiş işi, tek başımıza yaptık, senin gibi babamızdan ülkeler tevarüs etmiş değiliz. Aklını başına topla ve Kara Yusuf’la Ahmet Celayir’i topraklarından kov. Emirlerimize karşı gelen hükümdarların akıbetini duymuş olsan gerektir. Siz de o hükümdarların arasına girmekten sakının…
Bayezid: Ey ihtiyar köpek, tekfur kafirlerinden daha şiddetli kâfirsin. Mektubunda bizi korkutmak ve hile ile kandırmak istemişsin. Osmanlı sultanlarını, Acem padişahlarına benzetme. Osmanlı askerleri de, ne Kıpçak ülkesi Tatarı gibi sıradan insanlar, ne de Hint toplulukları gibi başı boş, sere serpe avare kalabalıklar değildirler. Osmanlı askerleri, Irak ve Horasan askerleri gibi hamiyetsiz ve perişan olmayacak kadar onurlu askerlerdir. Yine sen, Osmanlı askerlerini Şam ve Haleb (Memlûk) askerlerine de benzetmeyesin… Bu mektup eline geçtikten sonra savaş meydanına her kim ki gelmeyip kaçarsa, onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun
Timur: Sen kendini Allah yolunda cihad eden, bizi ise haksız yere kan döken bir kâfir ve beni yeni yetme bir savaşçı saymışsın. Bil ki, ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım. Bu cihatlar sonunda kaleler ve ülkeler feth ederek, beldeleri kurtarmakla meşgulüm. Kaldı ki bu halim, dünden daha açık ve kesindir. Bu mücadeleler esnasında, çok sayıda kişi bize itaat etmiş ve yolumuzda canlarını feda etmiştir. Siz niçin bize hizmet etmekten kaçıyor, sevgi göstermiyorsunuz? Hem yaşça da senden büyük durumdayım. Bu güne kadar hangi tarafa gittiysem, kısa sürede orayı ele geçirdim. Sivas’ı da kısa zamanda elde ettim. Sen Malatya’yı muhasara ettin, dört ay elde edemedin ve geri dönmek zorunda kaldın. Sinop Kale’sini ne zamandan beridir elde edemedin. Mektubundaki gibi tehdit ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme.
Bu iki Türk hükümdar bu gibi mektuplarla birbirlerine meydan okumuşlar, birbirlerine aksak ve kör gibi ithamlarda bulunmuşlardır. Gördüğünüz gibi bildiğiniz iki güç olarak mektupla hesaplaşmışlardır. Daha da ileri giderek sonunda da savaşa tutuşmuşlardır.
Dostlar başta dediğim gibi her şey değişiyor. Dünün mektupları bugünün tweetleri. Belki de artık devletler birbirlerine savaş ilanlarını da tweet atmak üzere sosyal medyadan yapacaklardır. Baksanıza artık diplomatik dil diye bir şey kalmadı ve koskoca devlet başkanları bile tweet atmak yoluyla birbirleriyle restleşiyorlar. Tarihin kendisi de böyle değişerek ilerliyor ve bizler de bu değişimleri seyrederek zaman yolculuğuna devam ediyoruz. Bakalım ilerleyen günler ülkemiz ve dünya için neler değiştirecek hep beraber göreceğiz…
Mesut BULDU