Şu an Maryland Üniversitesi (Amerika), Sosyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olan George Ritzer’in, Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek adlı kitabında ‘birbirine geçme‘ ve ‘tüketim manzaraları‘ kavramsallaştırmalarına kısaca değinmek istiyorum.
Birbirine geçme, Ritzer’in tüketim kültürünü (özellikle Amerika’da) açıklamaya yönelik kullandığı temel kavramlardan biridir. Ritzer, birbirine geçmeyi şöyle tanımlamaktadır;
‘Birbirine geçme (implosion) ifadesi, sınırların bulanıklaşmasını ya da yok olmasını, böylece eskiden farklı olan varlıkların birbirlerine geçmesini anlatır. Yeni tüketim araçlarındaki patlayıcı büyüme bu tür bir dizi birbirine geçişe yol açmıştır.‘
Kitabında sık sık değindiği ‘tüketim katedralleri‘ olan alışveriş merkezlerinde, büyük eşya dükkanlarının yanı sıra, eğlence parkları, sinema salonları, hayvanat bahçeleri, lüks restorantlar, oyun salonları gibi birçok farklı tüketim aracının bir araya gelmesi, birbirine geçmenin somut gerçekliklerinden biridir.
Zamanın sınırlarının kaldırılması ve sınırsız bir mekan algısıyla doğrudan ilgilidir. Herhangi bir ortam içerisinde birden fazla tüketim aracının olması ortaya sınırsız ve limitsiz bir tüketim dünyası çıkarır. Birbirine geçme fikri esasında, Jean Baudrillard’a aittir.
Ritzer’e göre modernite, bir farklılaşma çağıdır; yaratılan/üretilen her şey kendine özgü bir yeri ve konum işgal eder. Postmodernite ise, farklılaşmama üzerine kuruludur. Modernitenin tek tek karakterize ettiği şeyler, postmodern dönemde birbirinin içine girmiştir. Örneğin; kasap, manav, ayakkabıcı vs. bunlar ayrı ayrıyken süpermarketin içinde ‘erimiştir’.
Post-modern dönemde ibre perakende satıştan, eğlenceye dönmüştür. Bunun nedeni de insanları alışveriş yapmaya zorlayacak bir motivasyon ‘arayışıdır’.
Genel bir ifadeyle, alışveriş ve eğlence arasındaki ayrım tümüyle yok olmuştur.
Bu durum Amerika’da kumarhaneler ve alışveriş merkezlerinde de görülmektedir. Amerika’nın kumarhaneleriyle ünlü şehri olan Las Vegas artık büyük eğlence ve simülasyon merkezleri de sunmaktadır. Alışveriş merkezleri ve kumarhanelerinin ortak çalışmaları ziyaretçilerin Las Vegas’tan sıfır ya da daha az parayla çıkmasını sağlar.
Kitapçılar artık sadece kitapların satıldığı yerler değil müzik CD’leri alabileceğinizi bir müzik mağazası, yiyecek alanı ve gazete bayiine sahip bir çeşit süper mağaza; havaalanları alışveriş merkezleri haline gelmişlerdir. Stadyumlar da, içindeki eğlence ve alışveriş merkezleriyle birer ‘tüketim katedralleri’ haline gelmiştir.
Birbirine geçişler, eğitim ortamları, şehirler, küçük kasabalar ve hatta anıt mezarlar da bile görülmektedir.
Ritzer, zaman-mekan sıkışmasında, mekanın karakteristiğinde muazzam değişiklikler meydana geldiğinden bahsediyor. Örneğin, Sanayi Devrimi öncesinde üretim ve tüketim merkezi olan ev, postmodern dönemde tekrar aynı işleve dönmüştür. Modern dönemde ticari olandan ayrı olan bir yer olarak ev, artık ticarileşmiştir. Artık birçok şeyi internet, telefon gibi araçlarla evden çıkmadan tüketebiliyor, yine bilgisayar ve internet vasıtasıyla ‘üretebiliyor’ hale geldiğimizi anlatıyor.

‘Mall of America’, 390.000 metrekarelik büyüklüğüyle Amerika’nın en büyük mega alışveriş merkezlerinden biridir.
Ritzer’e göre, tüketimin baş döndürücü bir şekilde yaygınlaşmasının diğer nedeni, zamanı kullanmanın önündeki engellerin ortadan kalkmasıdır. Elektriğin buluşuyla birlikte, hava karardıktan sonra da alışveriş ve tüketim mümkün olabilmiştir. Ayrıca, 24 saat alışveriş imkanı tanıyan merkezler olmasına rağmen çoğu insan güvenlik endişeleri nedeniyle yine de geceleri tüketim yapmaktan kaçınacaklardır.
Post-modern zamanlarda bu problem de internet ve online alışveriş merkezleri vasıtasıyla aşılmıştır. Artık insanlar istedikleri an, istedikleri ürünü sipariş verebiliyor ve bu ürün 1-2 gibi kısa bir sürede kendilerine ulaşabiliyor.
Bu aynı zamanda, geçmiş, şimdi ve gelecek zamanların birbirine geçmesiyle de yakından ilgili. İnsanlar, reklamlar ve birçok kapitalist teknikle geçmişte yaptıkları yatırımları harcamaya teşvik edilmektedir. Kapitalizm ve özellikle bankalar için geçmişte biriktirilen paraların harcanması yetmemekte; kredi kartı ve kredi kullanımıyla insanların gelecekte kazanacakları paraların da ‘şimdiden’ harcanması gerekmektedir.
Ritzer, kredi kartı kullanımının mümkün kıldığı, gelecekte kazanılacak paraya dönük harcamalar olmasa, birçok işyerinin, bankacılık sektörünün ve birçok ticari sahanın yıkıcı bir şekilde etkileneceğini belirtiyor.
Tüketim katedrallerinde yapılmaya çalışılan en önemli şey zamanın hızlandırılması, zamanın seyirlik hale gelmesi ve belki de zaman hissinin devre dışı bırakılmasıdır. Özellikle, Amerika, Las Vegas’taki kumarhanelerde ve büyük alışveriş merkezlerinde zamanı belirten saatlerin olmayışı, gece ve gündüz göstergelerinin ortadan kaldırılması ya da hızla değişen gökyüzü efekti gibi zamanın hızlı aktığına dair yapay efektlere başvurulması, ziyaretçiyi daha fazla orada tutmaya ve daha fazla para harcaması yaptırmaya odaklanır.
Ritzer, ayrıca muazzam büyüklükteki mekanları vurgular. Muazzam büyüklükteki fiziksel mekanlara sahip alışveriş merkezleri, gemiler, oteller ve kumarhaneler, ziyaretçilerine sınırsız mekan algısı yaratmak, şaşırtmak ve alışveriş yapmaya cezb etmektir.
Tüketim Manzaraları
Ritzer bu bölümde ‘tüketim manzaraları’ kavramını entellektüel boyutuyla tartışır. Tüketim manzaları kavramını, insanların tüketim yapmalarına imkan sağlayan, teşvik eden ve hatta zorlayan iki ya da daha fazla ortamı kapsayan yerler olarak tanımlar.
Çağdaş düşünürlerin mekan ve coğrafyayı nasıl tanımladığını inceler. Soja, Lefebvre gibi Marksist düşünürlerin daha çok ‘mekanın’ üretim boyutuyla ilgilendiğini, kendisine en yakın görüşü ise Zukin’in verdiğini ifade eder.
Tüketim manzaralarının tarihsel kökenleri olduğunu belirten Ritzer’e göre Las Vegas’taki Kıyı Şeridi, Dubai, Cotai Kıyı şeridi en güncel örneklerdir. Tüketim manzaraları sürekli değişkendir ve ekonomik krizlerden etkilenmektedir.
Ritzer, üç farklı tüketim manzarasına işaret eder. Bunlardan birincisi tarihsel köklere de sahip olan Milano’daki Duomo katedrali etrafındaki McDonalds ve alışveriş merkezlerinin olduğu manzaradır. Burada ‘din’ tüketimi yapmaya gelen insanları çekmeye çalışan McDonalds’lara ve çarşıya dikkat çekerek, başkilise dahil her birinin bir tüketim katedrali olduğunu vurgular. Diğer tüketim manzaralarına nazaran en eski, az değişen ve en az ziyaretçiye sahip tüketim manzarası olduğu ifade eder.
Tüketim manzara tiplerinden ikincisi yeni tüketim manzaralarıdır. Bunlar, tüketim amaçlı yaratılmış manzaralardır. Amerika’da Easton şehir merkezi, tüketim için yaratılmış ve sonrasında insanların yaşadığı bir küçük şehre dönüşmüştür. Diğer şehirlerden farkı, birbirine geçen tüketim manzaralarını temel alarak oluşturulmuş olmasıdır.
Ritzer’e göre tüketim manzaraları içerisinde hepsini geride bırakacak bir yerden bahseder; Dubai. Dubai’de yapılan tüketim katedrallerini, yapay adaları, otelleri ve çarşıları sayarak yapay ve simüle bir alışveriş dünyasının en iyi örneklerinden biri olduğunu söyler.
Yeni tüketim manzaralarından üçüncüsü ise Çin’deki Macau Kıyı Şeridi’dir. Burada açık bir şekilde ‘Lasvegaslaşma’ görülür. Amerika’nın kumar başkenti olan Las Vegas’taki tüketim katedralleri simüle edilerek Macau’da yapılmıştır.
Tüketim manzara tiplerinden üçüncüsü ise düşüşte olan tüketim manzaralarıdır. Ritzer, buna örnek olarak yine Amerika’daki Pigeon Forge’u örnek göstermektedir. Pigeon Forge içindeki Parkway tüketim manzarası, İnsanların doğa tüketmeye gittiği Büyük Smoky Dağları Ulusal Parkı’na yakınında bulunmaktadır. Düşüşte olmasının ana nedeni daha geleneksel bir yerleşim birimi ve Ulusal Park’ın hemen girişinde olan Gatlinburg’un içine tüketim katedrallerinin girmesi ve insanların artık Gatlinburg’u tercih etmesidir.
Ritzer’e göre tüketim manzaralarında yeni olan şey, sabit tüketim ortamları olarak tasarlanmış olmalarıdır.
Abdullah YARGI