Yakın zamanda okuduğum ve birçok yerinin altını önemle çizdiğim Mehmet Elban tarafından kaleme alınan, “Tarih Eğitimi ve Vatanseverlik Üzerine Bazı Düşünceler” adlı makale bu yazımın esin kaynağı oldu. Makalede bu konu tüm detaylarıyla ele alınmıştır. Biz bu makale çerçevesinde Tarih bilimi ve Vatanseverlik ilişkisine değinmeye çalışacağız. 

Bu konuyu daha iyi kavrayabilmemiz için öncelikle birkaç tanıma ve soruya yanıt bulmamız gerekmektedir. İlk olarak  “Tarih nedir?” sorusuna yanıt bulmamız gerekir. Tabi bu kolay bir şey değildir. Nitekim birçok tarihçi tarafından tarihin bilim olarak farklı tanımları yapılmıştır. Gerek çalışılan konu alanlarıyla, gerekse metot ve bakış açısı yani kuramsal yaklaşımlarıyla tanımlar çok çeşitlilik göstermektedir. Dolayısıyla ortak bir tanım yapmak neredeyse imkânsızdır. Tam da bu noktada ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel, “Tarih sınırlandırılmış bir tanım içine sokulabilecek bir çalışma alanı değildir” demiştir. Bu bağlamda Tarihin en genel tanımı olarak geçmiş zamana ait olaylar ve olguların bütünü yani yaşanan geçmişin tümüdür diyebiliriz. 

“Tarih nedir?” sorusunu cevapladıktan sonra, bizim için asıl sorulması gereken soru “tarih ne işe yarar” sorusudur. Bir bilim dalı olarak, tarihin bize sağladığı en temel fayda insanın ve insanlığın geçmişine dair bizi aydınlatmasıdır. Bu konuyla alakalı Türkiye ile ilgili de çalışmaları olan tarihçi Arnold Toynbee:  “Tarih geçmişteki insan faaliyetlerini inceler. O halde kendi kendimize şöyle bir soru sorabiliriz: Astronominin kozmik olaylar alanında insanlara sağladığı faydayı acaba tarih, insan ilişkileri alanında sağlayabilir mi? Eğer tarih bize insanla ilgili meselelerin gelecekte takip edeceği yolu bilmemizi sağlıyorsa tarihin ne faydası var? sorusunun cevabı kendiliğinden verilmiş demektir. İnsan faaliyetleri bizim için diğer meselelerden daha önemli olduğundan, eğer tarih bir pozitif ilim olsaydı, pratik maksatlar için ilimlerin şahı olurdu” demiştir.   

Tarihin tanımını ve ne fayda sağladığıyla ilgili küçük bilgilendirmemizden sonra tarihin vatanseverlikle ilişkisine geçebiliriz. Bunun için ilk önce vatan ve vatansever kelimelerinin anlamlarını bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Vatan kelimesinin lügat manasına baktığımızda,  bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine başka bir tanımda vatan, milleti geçmişin anılarıyla besleyen, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayan coğrafi mekân olarak tanımlanmıştır. Peki, vatan kelimesinin tamamlayıcısı olan vatansever kelimesi ne anlama gelmektedir? Bu kavram birçok düşünür tarafından farklı yorumlanmıştır. Ayrıca Vatanseverlik ülkeden ülkeye göre değişiklik gösterebilir çünkü her ülkenin ‘değer yargıları’ farklılık göstermektedir. Ülkemizde “Vatan Şairi” olarak bilinen Namık Kemal,  vatanseverliği; “İnsanın var oluşunu anlamlı kılan bir duygu olarak tanımlamış ve onu her sevgiden önce tutmuştur. Alman tarihçi Heinrich von Treitschke ise vatanseverliği; “Siyasi oluşum ile iş birliğinde olmak, ataların başarılarını takdir etmek ve bu bilinci sonraki nesillere aktarmaktır” diye tanımlamıştır. Bunun gibi birçok düşünür farklı yorumlar yapmıştır. Yani kimileri için vatanseverlik, ülkeye, vatana bağlılık, ülkenin kültürü için gurur hissetme, saygı ile ülke tarihini takdir ederek ondan övünç duyma, ona karşı bir aidiyet duygusu hissetme olabilirken, kimileri için siyasal bir bağlılıktan kaynaklanan sevgi anlamlarına gelmiştir. 

Tarih eğitiminde vatanseverlik duygusunun kazandırılmasının temelleri, milliyetçiliğin, millî devletlerin ve millî eğitimlerin gelişmesine değin uzanır. Nitekim siyasal milliyetçiliğin yükselişiyle, tarih bir bilimsel disiplin ve bir öğretim programı olarak okul programlarına önemli bir yer edinirken, diğer taraftan ona tarihsel bilgi ve becerilerin verilmesi dışında millî kimliğin inşasına dair vatansever vatandaş yetiştirme vazifeleri yüklenmişti.

Gençlerin iradesini milletin iradesiyle birleştirmekte en etkili olan araç aile ve okullardır. Okullarda öğrencilerin vatanseverlik duygusu tarih dersleriyle kazandırılmaktadır. Milli kimlik aktarımında, öğrencilerin ülkesine karşı bağlılığında ve sorumluluklarında ihtişamlı tarihler, destansı zaferler, dram yüklü mağlubiyetler, kahraman liderler ve ötekileri içeren millî mitler önemli tarihsel anlatılar olmuştur. Bu durum vatanseverlik ruhunun kazandırılmasında tarih dersinin ne denli önemli bir araç olduğunu göstermektedir. Tüm bunlarla birlikte millî tarihi, milletin geçirdiği aşamaları, vücuda getirdiği idealleri ve millî kültürü öğrenme; toplumu oluşturan bireyler ile millet arasında güçlü bir bağlılık oluşturur. Mensup olduğu milletin tarihteki önemli olaylarının bilincinde olan birey, millet sevgisini, vatan aşkını daha içtenlikle yaşar. 

Son söz olarak tarih bilgisinin ve tarih bilincinin sahip olmamız gereken en önemli değerlerden biri olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Okuduğumuz bölüm ne olursa olsun, mesleki olarak hangi işi yapıyor olursak olalım Milli tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmak sorumluluğunu hissetmemiz gerekmektedir. Nitekim bu sorumluluk, toplumu bir arada tutan bağdır.  

Harun YILMAZ