Ayet ve Slogan kitabı sol gelenekten gelen bir gazeteci olan Ruşen Çakır’ın 5 yıllık çalışmalarının ürünüdür. Kitap, 1990 öncesi Türkiye’sinde kendileri hakkında konuşulan ama kendilerine hiç sorulmayan içe kapanık oluşumlar olarak değerlendirilebilecek dini gruplara dair içeriden, uzun bir soruşturmanın ürünüdür. Bu anlamda bir klasik/kült olduğu söylenebilir.
Kitabın ilk bölümü tarikatlara ayrılmıştır. Bahusus Nakşibendilik, Nakşibendiyyenin kolları ve Kadirilik gibi Türkiye’de kalabalık mürit topluluğuna sahip başlıca tarikatlardan bahsedilmiştir. Daha sonraki bölümde tartışılan konu ise Türkiye Cumhuriyeti evresinde ortaya çıkan İslâmî ekollerdir. Buradaki fark, ilk bölümde anlatılan tarikat yapılanmaları Cumhuriyet öncesinde de var olan, oldukça uzun bir geçmişe sahip tarikatlarken, ikinci bölümdeki dini gruplar Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan tepkisel İslâmî zümrelerdir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Ürünleri: İslami Ekoller başlığını taşıyan bu bölüm özellikle Nurculara ayrılmıştır. Bediüzzaman Said Nursi’nin kısa biyografisiyle başlayan bölüm, Nurculuk içerisindeki fraksiyonlarla devam etmektedir. Çakır, aslı Nakşibendi tarikatı olan Süleymancıları da bu bölümde yani Cumhuriyet evresinde ortaya çıkan İslami ekol olarak değerlendirmektedir.
‘Yaşanan Dine Karşı Hakiki İslam, Düzene Karşı Radikalizm’ başlığını taşıyan üçüncü bölümde, Türkiye’deki radikal İslami gruplar anlatılmaktadır. Çakır’a göre Türkiye’deki radikal grupların üzerinde 1979’da meydana gelen İran Devrimi’nin yoğun etkisi vardır. Girişim Dergisi etrafındaki örgütlenen genç İslamcıları Said Nursi ve Nurculardan sonra Kemalist rejime meydan okuyan en cesur grup olarak niteleyen Çakır, Hizbullahçılarla devam etmektedir. Hizbullahilerden sonra, Necip Fazıl’ın merkezinde yer aldığı Büyük Doğu ve onun veliahtı olarak kabul edilen Salih Mirzabeyoğlu’nun liderliğini yaptığı İBDA-C hareketinden söz etmektedir. Cemalettin Kaplan, Mektup Dergisi ve Mealciler, Çakır’ın bu bölümde bahsettiği diğer radikal gruplardır.
Dördüncü bölüm ‘Cemaatten Partiye’ başlığını taşımaktadır ve ‘İslami Particiliğin Tekeli: Necmettin Erbakan ve MNP-MSP-RP’ alt başlığından da anlaşıldığı üzere Milli Görüş hareketini anlatmaktadır. Başlığın ‘Cemaatten Partiye’ olmasının nedeni Milli Görüş hareketinin İskenderpaşa Dergahının içinden çıkmış olmasıdır. Erbakan’ın Zahid Kotku’nun talebesi olması, Milli Görüş’e ait partilerdeki kadroların İskenderpaşa cemaati tarafından takviye edilmesi, Çakır’ın bu başlığı atmasına neden olmuştur.
‘Güçlenen İslam’ın Sıradışı Yankıları’ başlığını taşıyan beşinci bölüm Akevler Kooperatifi ile başlamaktadır. Çakır’ın Çağdaş İslâmî bir Ütopya olarak nitelendirdiği bu grup, Süleyman Karagülle’nin liderliğinde Malezya modeli bir komünü hedeflemektedir. Bu bölümde Akevler Kooperatifi’ni Mucizevi Atatürkçüler başlığıyla Adnan Oktar ve Edip Yüksel takip etmektedir. Daha sonra merkezi Pakistan’da bulunan Tebliğ Cemaati ve Türkiye’deki uzantılarından bahseden Çakır, Tebliğ Cemaati mensuplarını ‘İtaatkâr İslam’ın Misyonerleri’ olarak nitelendirmektedir.
Altıncı bölüm, ‘Modern Çağın Hikmet Avcıları: Müslüman Entelijansiya’ başlığını taşımakta ve başlangıçta İslamcılığın tarifini yapmaktadır. Filibeli Ahmet Hilmi, Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Babanzâde Ahmed Naim gibi ilk dönem İslamcılarını ta’dâd eden Çakır, hem Batı tarzında hem de İslami eğitimi almış Müslüman aydınlara ayırmıştır bu bölümü. İsmet Özel, Nabi Avcı, Zaman Gazetesi, Nokta Dergisi, Ali Bulaç ve Yelda Doğan gibi İslamcı entelektüellerin yazılarına yer vermiştir.
‘İslam’a Karşı İslam’ başlığını taşıyan son bölümde ise Ruşen Çakır, Milli Şef döneminden itibaren İslam’ı fazlasıyla ihmal ettiklerini fark eden devletin, kendi İslam yorumuyla sahadaki sivil ve radikal İslam’ın mücadelesinden bahsetmektedir.
Abdullah YARGI