Dört yıl gibi uzun bir aradan sonra Dünya Kupası günlerine kavuştuk. Bu kupa da diğer kupalar gibi içinde pek çok unsuru barındırıyor. Örneğin biz yine bir Dünya Kupasında daha yokuz. Bu özlemimiz diğer Dünya Kupasında son bulacak mı bilemem ama artık bizim de kupalara devamlı katılan ve bir sistemi olan takım hüviyetine bürünmemiz gerekiyor. Yoksa şu an ki neslimiz hala 2002 yılında yaşadığımız Dünya Kupası günlerinin hasretini çeker.

>> Dünya Kupası nasıl ortaya çıktı?
>> Dünya Kupası Çalındı!
>> Messi mi Maradona mı?
>> Türkler Sahnede!

Bildiğiniz gibi o kupada ülkemiz üçüncü oldu ve birçok futbolseverin sevgisini kazandı. Fakat bu tarz başarılar sadece bir kerelik olarak kalmamalı ve diğer Dünya Kupaları ve şampiyonalarla devam etmelidir.

O günlerde sevinçten yüzlerini boyayıp sokaklarda başarılarımızla koşturan çocuklar büyüdü ve onlar artık başka başarıları da görmelidirler. Yine bu kupanın barındırdığı diğer bir unsur ise VAR (video assistant referee) Sistemidir. Yani tercüme ederek söylemek gerekirse Video Hakem Sistemi. Bu sistem çok tartışılmasına rağmen kişisel görüşüm hakem hataları azaldı ve artık daha adaletli yönetimler görmeye başladık.

Küçük takım veya büyük takım demeden hakemler her takım için genelde penaltı pozisyonlarında olmak üzere VAR sistemine başvurarak kararını veriyor. Yani bizim 2002’deki Brezilya maçında yaşadığımız gibi art niyetli bir hakem yönetimi ortaya konmuyor. Hakemler bu sistem sayesinde pozisyon ne ise o yönde karar veriyor. Tabiİ ki bu sistem oyunun durmasına neden oluyor ama oyun içinde adalet olacaksa birkaç dakikalık durmaların oyunu pek fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Yeter ki takımlar oyunun seyir zevkini arttırsın ve hakemler adaletli yönetimler sergileme niyetinde olsunlar. Fakat bugün ben Dünya Kupası nasıl ortaya çıktı ve bugüne kadar olan macerasına değinmek istiyorum.

Dünya Kupası nasıl ortaya çıktı?

Öncelikle kupanın başlangıcından bahsetmek istiyorsak Jules Rimet’ten bahsetmemiz gerekiyor. Kendisi Dünya Kupasının babasıdır. 1919’da Fransa Futbol Federasyonu Başkanlığı yapmış ve daha sonra en uzun süre FİFA Başkanlığı koltuğunda oturan kişidir. O, başkanlığı döneminde bütün Dünya takımlarının katılacağı bir turnuvanın hayalini kurmuştur. Bu fikrine katılan Uruguaylı dostu Enrique Buero ile bir Dünya Kupası organizasyonu oluşturmanın çalışmaları içine girmiştir.

Dünya Kupasının mucidi Jules Rimet…

Jules Rimet 1930 yılında dostunun ülkesine bu organizasyonu yapma şansını vermiştir. Çünkü Uruguay son iki olimpiyatın şampiyonu olmuş ve ülkenin bağımsızlığa kavuşmasının yüzüncü yılı onurlandırılmak istenmiştir. Bu şekilde ilk Dünya Kupasının temelleri atılmış ve Jules Rimet ile Enrique Buero Dünya Kupasının atası sayılmışlardır. Bu kupa uzun bir süre Jules Rimet Kupası olarak anılsa da daha sonra Dünya Kupası olarak anılmaya başlanmıştır.

Jules Rimet FİFA Başkanlığı görevini otuz üç yıl sürdürmüş ve 1956 yılında hayata gözlerini yummuştur. Kupanın nihai sahibi olmak için de kupayı üç kez kazanmak şartı ortaya konmuştur.

Kupa günümüze gelene kadar bir çok tarihi badire atlatmıştır. İkinci Dünya Savaşı yılları zamanında savaş sebebi kupanın organize edilmesinde sorunlar çıkmasına neden olmuştur. Yine bazı ülkelerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar onların kupaya katılamamalarına neden olmuştur. Tıpkı bizim 1950 Dünya Kupasına maddi imkansızlıklar nedeniyle katılamamış olmamız gibi. Dilerseniz yıllara göre kupanın geçmişine bakalım.

İlk Dünya Kupası 1930 yılında bazı Avrupa ülkeleri Uruguay’a gemi ile gitmişlerdir. Hatta yolda Brezilya’yı almışlardır. Oyuncular geminin güvertesinde antrenman yapmışlardır. Dediğim gibi kupanın eski zamanlarında hak kazanan her ülke turnuvaya katılamamıştır. Maddi  imkansızlıklar da bunda büyük rol oynamıştır.  O zamanki futbol hakeminin bile üstünde golf kıyafeti vardı çünkü o günlerde kıyafet zorunluluğu yoktu. İlk Dünya Kupası evsahibi Uruguay’ın zaferi ile sonuçlandı. Uruguay Arjantin’i 4-2 yenerek kupanın ilk kupanın sahibi oldu. 1934 yılında İtalya’da yapılan Dünya Kupasını da tıpkı ilkinde olduğu gibi ev sahibi ülke olan İtalya kazanmıştır. İtalya finalde Çekoslovakya’yı 2-1 yenerek kupanın sahibi olmuştur.

1938 yılında Fransa’da yapılan Dünya Kupasına Avusturya takımı katılamadı. Çünkü o günlerde Avusturya Hitler tarafından işgal edilmişti. Yaşanan İkinci Dünya Savaşı futbolu da etkilemiş ve Avusturya takımı kupaya katılamamıştı. Kupayı ise liderleri Mussolini’den telgraf alan ve Macaristan’ı 4-2 yenen İtalya olmuştu. Dünya Kupası 1938’den sonra 1942 ve 1946 yıllarında düzenlenememiştir. Yaşanan İkinci Dünya Savaşı kupanın oynanmasına imkan vermemiştir. Kupa uzun bir aradan sonra 1950 yılında Brezilya’da düzenlenerek tekrardan dört yılda bir organize edilmeye devam etmiştir.

1950 yılında Brezilya’da yapılan Dünya Kupasında ise bu sefer evsahibi ekip büyük hüzün yaşamıştır. Brezilya finalde Uruguay’a 2-1 yenilmiştir. Bu maçta Brezilyalılar büyük şok yaşamış ve 3 kişi kalp krizi geçirmiş bir kişi intihar etmiş ve bir hafta yas ilan edilmiştir. Türkiye ise bu kupaya maddi yetersizliklerden dolayı katılamamıştır.

1954 yılında İsviçre’de yapılan Dünya Kupası ise bizim katıldığımız ilk Dünya Kupası olmuştur. Kupaya katılmak için İspanya ile mücadele ettik ve en son 2-2 biten maç sonunda Franco adlı çocuğa çektirilen kurada biz kupaya katılmaya hak kazandık.  Ülke olarak ilk katıldığımız Dünya Kupasına kura ile katıldık fakat başarı elde edemeden evimizin yolunu tuttuk. Finalde ise Almanya Macar futbolunun en önemli yıldızı olan Puskas’ın formasını giydiği Macaristan’ı 4-2 yenerek kupanın sahibi oldular.

Dünya Kupası Çalındı!

1958 yılında İsveç’te yapılan Dünya Kupası ise kupa tarihinde ilk kez televizyon yayını ile aktarılan Dünya Kupası olmuştur. Kupada ise tüm dünya Brezilya’nın ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncuları arasında yer alan Pele ile tanışmıştır. Kupayı da İsveç’i 5-2 yenen Brezilya almıştır. 1962 yılında Şili’de yapılan Dünya Kupasında ise Brezilya kupayı alarak üst üste iki kez Dünya Kupasını alma şerefine ulaşmıştır. Brezilya finalde Çekoslovakya’yı 3-1 yenmiştir.

1966 yılında İngiltere’de yapılan Dünya Kupası ise ilginç olaylara sahne oldu. Kupa daha düzenlenmeden çalındı ve kupayı bir çalı dibinde Pickles adlı bir köpek buldu. Bu köpek ülkede kahraman ilan edildi. İngiltere antrenörü oyuncularına içki içme yasağı koydu ve bu yasak başarılı oldu ki ev sahibi İngiltere finalde Batı Almanya’yı 4-2 yenerek kupanın sahibi oldu.

1970 yılında Meksika’da yapılan Dünya Kupasında ise Brezilya kupayı alarak kupanın ebedi sahibi olmuştur. Fakat 1984 yılında kupa çalındı ve bir daha bulunamadı. Brezilya finalde 4-1 lik skor ile İtalya’yı yenmiştir.

1974 yılında Batı Almanya’da düzenlenen Dünya Kupasına ilk Türk hakemimiz Doğan Babacan katılmıştır. Kendisi Batı Almanya- Şili maçında Şilili Carlos Caszely’ye kırmızı kart göstermiştir. Bu kart kupa tarihinde gösterilen ilk kırmızı karttır. Bu bakımdan Doğan Babacan kupa tarihine geçmiştir. Finalde ise Cruffy’un formasını giydiği Hollanda’yı 2-1 yenen Batı Almanya kupanın sahibi olmuştur.

1978 yılında Arjantin’de yapılan Dünya Kupasına ise Hollandalı Cruffy ve Alman Paul Breitner katılmamıştır. Kendileri Arjantin’deki cunta rejimini protesto etmişlerdir. Kupayı ise Hollanda’yı 3-1 yenen Arjantin almıştır.

1982 yılında İspanya’da düzenlenen Dünya Kupası ise tüm kıtalardan takımların katıldığı ilk Dünya  Kupası olmuştur. Diğer yapılan kupalar tüm kıtaların temsil edildiği kupalar olmamıştır. Kupayı ise Batı Almanya’yı 3-1 yenen İtalya almıştır.

Pickles adlı köpek 66 Dünya Kupası organizasyonunda çalınan dünya kupasını bularak meşhur oldu!

Messi mi Maradona mı?

1986 yılında Meksika’da yapılan Dünya kupası ise Afrika futbolu için önemlidir. Çünkü Fas grubunu lider tamamlayan ilk Afrika ülkesi olmuştur. Kupa için bir diğer önemli olan ise Maradona’nın İngiltere’ye attığı iki gol olmuştur. Bu goller kupa boyunca konuşuldu ve günümüzde hala konuşuluyor. Gollerden biri, eliyle attığı ve Tanrının Eli diye nitelendirdiği golü ve diğeri ise orta sahadan topu alıp İngilizleri çalımlayarak attığı goldür. Bu iki gol hala kupanın önemli golleri olması açısından günümüzde bile önemini koruyor. Maradona bu Dünya Kupasında ülkesine kupayı kazandırarak hala ‘Messi mi Maradona mı?‘ diyenler arasında kupa galibiyeti ile Messi’ye üstünlük kuruyor. Tabi ki diyeceksiniz Messi çok yetenekli fakat birçok Arjantinli onun bir Dünya Kupası zaferiyle Maradona’nın sahip olduğu yere geleceğini düşünüyor. Dünya Kupası sahibi olmayan bir Messi Maradona’nın gerisinde olduğunu düşünenler de var. Bu değerlendirme bir köşede kalsın ama Arjantin Batı Almanya’yı 3-2 yenerek finalde kupanın sahibi olmuştur.

1990 yılında İtalya’da gerçekleşen Dünya Kupası da Afrika futbolu için önem arz eder. Kamerun kupada çeyrek finale yükselen ilk Afrika takımı olmuştur. Arjantin’in kalecisi Sergio Goycochea çeyrek final ve yarı finalde penaltılarda yaptığı harika kurtarışlarla Arjantin’i taşısa da finalde Brehme’nin penaltısına engel olamamıştır. Arjantin finalde Batı Almanya’ya 1-0 yenilerek kupanın sahibi Batı Almanya olmuştur.

1994 yılında ABD’de yapılan Dünya Kupasında ise doping şoku yaşanmıştır. Arjantinli yıldız Maradona’nın doping yaptığı tespit edilmiş ve kupadan ihraç edilmiştir. Kupa tarihinde ise ilk kez bir final 0-0 sona ermiştir. Fakat penaltılarda İtalya’yı 3-2 mağlup eden Brezilya kupanın sahibi olmuştur.

1998 Fransa’da düzenlenen Dünya Kupasını ise yine bir evsahibi alacaktı. Fransa finalde Brezilya’yı 3-0 gibi net bir skorla yenerek kupanın sahibi olmuştur. Fakat Fransa için Zidane kupanın yıldızı olmuş ve ülkesini şampiyonluğa taşımıştır. Bu turnuva bir diğer yıldız Beckham için ise hayal kırıklığı olmuştur.

Türkler Sahnede!

2002 yılında Japonya ve Güney Kore’nin ortaklaşa düzenlediği Dünya Kupası bizim için düşler sahnesi olmuştur. Kupayı ilk kez iki ülke ortaklaşa düzenledi. Biz kupada üçüncü olarak futbol tarihimizdeki en önemli başarıya imza attık. Üçüncülük maçında 1950-1953 yıllarında asker yolladığımız Güney Kore ile gösterdiğimiz dostluk görüntüleri tün dünyanın hafızasına kazındı. Hakan Şükür Güney Kore maçında 11. saniyede gol atarak kupa tarihinin en erken golünü attı. Kupayı ise Almanya’yı 2-0 yenen Brezilya aldı.

2006 yılında Almanya’da düzenlenen Dünya Kupasında ise Zidane’nin finalde Materazzi’ye kafa atması çok konuşuldu. Bu olay kupanın en önemli olayı oldu. Fakat kupayı Fransa’yı penaltı atışlarıyla 5-3 yenen İtalya olmuştur. Bu kupanın ilk aldığı Dünya Kupası olmuştur.

2010 yılında ise ilk kez bir Afrika ülkesinde Dünya Kupası yapıldı. Güney Afrika’da yapılan Dünya Kupasına ise Güney Afrikalıların kendilerine has enstrümanları olan vuvuzela damga vurdu. Sesi arı vızıltısına benzeyen bu enstrüman tüm maçlarda kullanıldı. Birçokları rahatsız oldu birçokları da beğendi fakat kupanın en çok konuşulan olaylarından biri oldu. Kupayı ise Barcelona’nın oynadığı tiki taka denilen futbolunu oynayan İspanya aldı. İspanya Fransa gibi tarihinde ilk kez kupayı almıştır. İspanya finalde Hollanda’yı normal süresi 0-0 biten maçta uzatma dakikalarında İniesta’nın attığı gol ile yenerek kupanın yeni sahibi oldu.

2014 yılında Brezilya’da yapılan Dünya Kupasında ise Brezilya büyük bir şok yaşamıştır. Tarihinin en ağır yenilgisini almıştır. Brezilya yarı finalde Almanya karşısında 7-1 gibi ağır bir sonuç almıştır. Bu kupada yine Messi Dünya Kupasını finalde kaybetmiştir. Finalde Almanya 1-0 skoru ile Arjantin’i yendi ve kupanın sahibi oldu.

Bildiğiniz gibi 2018 Dünya Kupası Rusya’da düzenleniyor. Biz ülke olarak yine bir Dünya Kupasını televizyondan izliyoruz. Fakat bizler milli takımımızda neler yaşansa da mili takıma sahip çıkmalıyız. Maalesef bize milli takımı küstürdüler pek çoğumuz milli takımı takip etmek bile istemiyor fakat bu takım iyisi ile kötüsü ile bizim takımımız bizler ülke olarak bu takıma eskiden olduğu gibi sahip çıkmalı ve desteklemeliyiz. Bizler 2002 yılını gördük ama görmeyen yeni neslimize milli takım duygusu tekrar kazandırılmalı ve o günlerde yaşadığımız coşku günlerine geri dönmeliyiz. Bunu hem takımımız yapmalı hem de bizler takımımıza yeniden eskisi gibi destek olarak onların eski başarılarını tekrar etmelerini sağlamalıyız. Neden ileride bir Dünya Kupası sahibi de biz olmayalım?

Sağlıcakla kalın…

Mesut BULDU