Gabin konusu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 28. maddesince düzenlenmiştir. Kanunun 28. maddesine göre aşırı yararlanma, bir sözleşmeye taraf olan kimseler kanunda öngörülen sınırlar içinde ve aksi kararlaştırılmadığı sürece bir sözleşmenin muhteviyatını diledikleri gibi belirleyebilirler.
Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında (Edim; alacaklının isteme, borçlunun ise ifa etmekle yükümlü olduğu davranışlar olarak açıklayabiliriz.) açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Gabinden söz edebilmek adına kanun maddesinde de açıklandığı üzere öncelik şart karşılıklı edimler arasında açık bir nispetsizlik olmalıdır.İkinci şart ise karşılıklı edimler arasındaki bu açık oransızlığın; zarar gören kimsenin tecrübesizliğinden,düşüncesizliğinden veyahut zor durumda kalmasından (kişinin tehdit altında olması, korkutulması ya da aldatılması gibi durumları sayabiliriz) karşı taraf istifade etmiş olmalıdır.
Bazı hukuki doktrinlere göre yaşlılık hali de ikinci maddede belirtmiş olduğumuz halleri desteklemektedir. 5.000.000 TL değerindeki taşınmazın 500.000 TL gibi bir fiyata satılması/alınması açık oransızlık konusuna örnek verilebilir. Antika özelliği olan bir eşyanın ya da kıymetli bir tablonun da ederinin çok altında satılması/alınması gibi durumlar da gabin hususunda örnek teşkil edebilir.
Aşırı yararlanmanın objektif şartı olan oransızlık, sözleşmenin kurulduğu esnada mevcut olmalıdır. Sözleşme kurulduktan sonra böyle bir oransızlığın gündeme gelmesi neticesinde gabin hükümlerine başvurulamaz. 50.000 TL’ye satılan/alınan arazi/tarla vasfındaki bir yerden imar geçmesi sonrası arsanın bedeli 500.000 TL olması gibi bir durumda sözleşmedeki nispetsizlik edimlerin karşılıklı ifasında değil sonrasında vukuu bulduğundan gabin kurumundan söz edilemez.
Sözleşmenin gabin hükümlerine tabii olması için avantaj sağlayan, lehine menfaat elde eden kimse tarafından teklif edilmesi şart değildir, önemli olan husus mağdur olan kimsenin bu durumundan istifade etmiş olmaktır. Yargıtay, emsal teşkil edecek bazı kararlarında oransızlıktan bahsedebilmek için edimler arasında en az %50 fark olması aranmakta olup, %25 ve altı oransızlık durumunda ise gabin hükümlerini kabul etmemektedir. Farkın bu oranlar arasında olması durumunda ise borç ilişkisinin mahiyetine göre hakimin takdirine bırakılmıştır.
Zarar gören kimse bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalma halinde ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir (1) yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren başlayarak beş (5) yıl içinde kullanabilir. Bu süreler zamanaşımından farklı olarak hak düşürücü sürelerdir.
Zamanaşımı bir def’i hakkı vermesine karşılık hak düşürücü süre bir itiraz niteliğindedir. Zamanaşımını hakim re’sen dikkate almaz, hak düşürücü sürelerde ise hakim kendiliğinden dikkate almak zorundadır. Bu hak düşürücü sürelerde itiraz ya da dava hakkını kullanmayan mağdur kimseler bu haklarından feragat etmiş sayılırlar.
Faydalı olması temennisiyle…
Emre KAYAALP