En genel anlamıyla ekonomik bağımsızlık, devletin kendi kaynaklarından yararlanarak ayakta durması, dış kuvvetlerin politikalarından etkilenmemesi süreci olarak ifade edebiliriz. Bu bağımsızlığın en önemli yöntemi, kaynakların doğru ve etkin kullanımıdır. Bir bedeli muhakkak olan bu makro ekonomik bağımsızlık hem siyasi, hem küresel anlamda önemli bir paya sahiptir.
Sözlerime başlamadan önce sizlere Atatürk’ün bu konuda önemli bir raporunu sizlere sunmak istiyorum;
‘Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalıdır. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman ise çok geç kalmıştı. Yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik, bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.Bunun için gerekli yöntemi yolu, birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.‘
Önemine binayen paylaştığım bu raporda Atatürk’ün bu sözlerine harfiyen katılıyorum. Evet, biz başarmak zorundayız, adım atmak, ilerlemek zorundayız. Bunun için gerekli yöntem ve yolu hep birlikte üretip uygulamamız gerekiyor.
Bugün içine düştüğümüz durumda tam olarak bu aslında.Bir mücadele veriyoruz ama bu mücadelemizde yeterli donanım olmadan eksik bir şekilde yürütüyoruz. Ya da bir takım dış kuvvetlere itimat ederek anlaşarak bu mücadeleyi veriyoruz. Sonrasında en ufak bir anlaşmazlık da çok büyük risklerle karşı karşıya kalabiliyoruz. En önemlisi de kolunu kaptırdığın bir düzenden kolunu çıkarabilmenin daha ağır olması.
Türkiyenin bugün ki makro ekonomik seviyesine baktığımızda ekonominin kalbi bugün dolar ile atıyor. ABD başkanı Trump’ın sözleriyle ekonomimiz maalesef ki alt-üst olma durumuna geliyor. Sıcak para gelmesi için yüksek faiz uygulamaya ve bu şekilde kendimizi sömürmeye mecbur kalıyoruz. Sanayilerimiz çok geri seviyede. Bugün Almanya dev sanayi lideri konumunda. Neden çünkü özellikle ikinci dünya savaşından sonra kendisine olan yatırımlarını artırdı. Biz ise tüketen ve tasarruf etmeyen bir toplum yapısıyla bugüne kadar geldik. Spekülatif kazançlara, yolsuzluklara, haksız rantlara hep yol vermişiz. Bu yüzden maalesef ki en önemli eksikliğimiz olan ekonomik bağımsızlık süreci, kendisini son günlerde çok fazla hissettirmeye başlamıştır.
ABD’nin dünya sisteminin baş aktörü olarak küresel bir hegemonyaya sahip olduğu inkar edilemez. Bunun dayanaklarından birisi, ekonomik olarak makro bir bağımsızlığa sahip olması ve dünya ticaretini kontrol edecek mekanizmalara sahip olmasıdır. ABD’nin ülkeler üzerinde dolarizasyon etkisi üreten bir mekanizması, ağı vardır.
ABD ‘nin dış politika siyasetiyle (Orta Doğu üzerinde), Türkiye’nin Orta Doğu üzerindeki dış politika siyaseti arasındaki süreçte, başkan Trump’ın dengesiz politik kararları Türkiye üzerinde ekonomik yönden bir tehdit unsuru oluşturması, ABD’nin kendisinde var ettiği küresel ekonomik hegemonyasından kaynaklanmaktadır. Trump’ın ‘Türkiye ‘nin Kürtlere saldırması durumunda, Türkiye’yi ekonomik olarak mahvederiz.‘ sözünde, Türkiye’nin yazık ki makro ekonomik bağımsızlığımızın olmadığının bir göstergesidir. Ama bu dengesiz kararları piyasalar üzerine almadı.
Trump’ın nasıl bir düşünce yapısının olduğunun çözülmesi pek de zor değildir heralde. En sıkıntılı tweetleri gecenin bir yarısında atıyor, o saat aralıklarındaki ruhsal durumunu, yaşantısını bir incelemek lazım aslında, bir şeye canı mı sıkılıyor anlayamadık. Neyse ki bu konuda Cumhurbaşkanımız, gerekli şekilde kararlarını sunmuştur.
Türkiye uluslararası politiğe duyarlı bir stratejiye kendisi uyarlamak zorundadır. Burada özellikle ekonomik bağımsızlık ve ülke içi yatırımlarının gerçekleşmesi için bu süreç gerekmektedir. Ekonomik işbirliğine dayanan ortak projelere, ortak yatırımlara yönelimler uygulanmalıdır.
Muhammed DUYMAZ