Şair, dert sahibidir. Baş üstünde taşır şiirlerinin kaynağı acılarını. Yazar durur. Umutların en güzelleri, en çaresizi yeşerir şiirlerinde. Kış’ın o kurak ayazında turap olur umudu, yerle bir. Kale duvarları yıkılır ve alır götürür fırtına ne varsa. Geriye sadece, filizlenmiş sevdasının külleri kalır. Taze ve karşılıksız. Dumanı tüter hüzünlerinin. Sonra da, yeni kapılar açılır baş üstü sevdalara, bereketli acılara ve dinmek bilmeyen gözyaşlarına. Şair yaşar, şair ölür, ve şair tekrar doğar alafranga acıları tatmaya. Çağın kirli güzelliğine savaş açar bir akşamüstü. Ay sisli, acılar taze, ve hüzün; bir bulut gibi çöker âşıklar şehrinin en kenar mahallelerine. Alkışlar bir yas gibi tutulur günlerce. Şair kaşiftir artık. Bir çift gözde bulur kelimelerin en güzelini. Keşfetmiştir artık o ilâhî güzelliği.

Şair, aynaların sırrına düşmeyen, gökte uçan kuşların bile kanat çırpmaya yeltenmediği o dağlarda, ovalarda, kentlerde ve iki serçenin birbirleri için ötüştüğü su gözelerinde, çayır yamaçlarında ve rüzgârın teni bir bıçak gibi çizdiği o soğuk iklimlerde özünü bulur. Yüreği gibi kalemi de bu iklimlerde yontulur. Sonra da, alır başını bir kırlangıç sessizliğinde düşer yollara. Kanadı kırık kırlangıçlar gibi sessiz ve çaresiz. Türküler, şairi bir kez daha vurur yalnızlığından. Bilmem ki, umut, kaçıncı kez utanır varlığından.

Şair, artık demlenmiştir hüzünlerin özünde. Kan pınarlarından akan sulara katar şiirselliği, ya da pamuk tarlalarının o soylu güzelliğine. Kaburga altı yangınlarından arda kalan şiirlerle avutur yalnızlığını. Hani o sokak çocukları var ya; üstü başı yırtık, işte onlar gibi küçük yaşta, aniden, apansız olgunlaşan şiirler. Pencere kenarı acıların yaşandığı, hıçkırıklı çilelerin çekildiği vakit bir ok gibi yüreklerden vuran şiirler. Ayrılmaların bereketlendiği kentin, yağmur olup oluklarından süzülen suları gibi çağlayan şiirler.

Bir selam yalnızlığıdaki şairin, o destansı iç çekişleri ile ağarır hava. Ağır ağır, sigara ve mürekkep kokusuyla güne başlar yeni ağıtlar. Oysa, mevsimidir azılı sevdaların. Bu mevsime yakışmaz karanfil kokulu şiirler. Her ayrılıkta viran olan yüreklerin bayramıdır şimdi. Kısık ışıklar altında, yeni harman tütünün dumanı ile alınır ele kalemler.
Karanlık kaldırım taşlarının duvar diplerine yansıdığı bir akşam, sokak lambaları da bir o kadar kısar ışığını, şairlerin üryan bakışlarının dolaştığı o kentte.

Ali Seydi Kılıç