Yeni yerler görmenin yeni şeyler keşfetmenin yeni insanlarla tanışmanın ufkumuzu genişlettiğini sıkça duyarız. Ben de bu düşünceyi destekliyorum. Geçen sene bir aylık Ürdün maceram olmuştu. Aklımda kaldığı kadarıyla onları aktarmak istiyorum ama bunu bir gezi yazısı veya tanıtım yazısı şeklinde değil maddeler halinde kısa ve öz bilgiler vererek yapacağım. Okuyana kolaylık olması için birkaç yazıya böldüm. Keyifli okumalar 😉
Öncelikle niye Ürdün? Hocalarımıza Arapça’yı en iyi, en fasih nerede öğrenebilirim diye sorduğumda çoğunluğu belki de hepsi Ürdün’ü tavsiye ettiler. Yani şu an Arapça eğitimi için en iyi olarak bilinen yer Ürdün. (Suriye ve Mısır’daki olaylar olmasaydı Arapça eğitimi için yine en iyi yer Ürdün denilebilir miydi orasını bilemiyorum.)
Ürdün’e gitmeden önce kafamda “Arap yarımadasında yer alıyor o yüzden çok sıcak, insanlar genelde uzun beyaz elbise giyiyor, yemek kültürleri geniş, gelişmiş bir ülke vb.” bazı düşünceler vardı. Niye böyle bir algı oluştu, beni böyle düşünmeye iten şeyler nelerdi bunu bilemiyorum ama genel olarak böyle bir tasavvur vardı.
Değerlendirmelere başlamadan önce de birkaç hususu belirteyim, yazdıklarım, Ürdün’e gelmeden önce hocalarımdan ve daha önce buraya gidip gelmiş veya burada bir süre yaşamış Türklerden duyduğum, Ürdün’de yerel halkından sorup öğrenebildiğim ve hasbelkader şahsi gözlemlerime dayanıyor ve kaldığım bir aylık sürenin 25 gününün ramazana denk gelmesi sebebiyle tüm bu yazacaklarım Ürdün’ün genel profili hakkında ne kadar gerçekçi tespitler olur bilemiyorum. Malumunuz Türkiye’de Ramazanda ve Ramazan dışı zamanlarda çok farklı bir ortam söz konusu.Değerlendirmelere başlayalım.
-Amman’da kaldık, zannettiğimiz gibi bunaltıcı bir hava yoktu nem olmadığı içi gayet rahat bir havası var güneş olduğu zaman bile insan çok terlemiyor, “Durduk yerde insanı terleten İstanbul havası nerede Ürdün havası nerede!” demeden de geçemiyor insan.
-Uzun tek parça elbise giyenler olduğu kadar tişört-gömlek pantolon şort tarzı giyim de oldukça yaygın.
-Felafil, Mensef, Humus vb. birkaç meşhur yemekleri var ağırlıklı olarak pilav ve tavuk yeniyor, bizim Türkiye’ye hatta Türkiye’nin bir bölgesine oranla bile çok dar yemek kültürleri var, fast-food tüketimi de oldukça yaygın.
-1 Dinar yaklaşık 4 TL’ye denk gelince (Şu an 4.5 tl olmuş) insan gelişmiş bir ülke bekliyor ama çok da ileri bir ülke olduğu söylenemez, hayat gerçekten pahalı, birkaç istisnayı saymazsak Türkiye ile kıyasladığımızda yiyecek, içecek, giyim aklınıza ne geliyorsa burada daha pahalı. Gelişmiş bir ülke olmamasına rağmen paraları niye bu kadar değerli diye sorduğumuzda “ABD ve İngiltere” cevabını alıyoruz.
-Ramazan’da sokakta yemek yemenin yasak olduğu bir ülke, ya ciddi bir miktarda para cezası var ya da bir ay hapis. Bunu duyunca geçmişi düşünmemek elde değil, zamanında saygı denilen kavram insanları bu davranıştan alıkoyuyorken şimdi icbar ile bu yapılıyor. Ayrıca ülkemizdeki gibi iftar çadırları da birçok yere kuruluyor.
-Selamlaşma yaygın ve verilen selamı geri çeviren, suratına aval aval bakan veya bir beklenti içine giren insanlar olmuyor darısı Türkiye’nin başına.
-Resmi tatil cuma ve cumartesi günleri. Ülkemizde de böyle olmasını temenni ediyorum.
-İnsanların ekserisi Şafii mezhebine mensup, tekbir alırken ve selam verirken hemen dışarıdan olduğunuz belli oluyor, Türkiye deki hacı amcalarla kıyaslayacak olursak şöyle bir durum var (istisnalar kaideyi bozmaz tabii ki): Biz de insanlar camiye önceden gelirse ya devlet işlerine çözümler üretir ya birilerini çekiştirir ya da malayani dediğimiz şeyler konuşurlar. Orada ise gelen eline alıyor Kur’an-ı Kerim’i ve çekiliyor bir kenara ve namaza kadar onu okuyor. Tabii ki dillerimizin farklı olması bunda etkili ama ne kadar etkili orası tartışılır.
-Namazların kılınması hususunda teravihi çoğu yer 8 rekat olarak kılıyor. Çok huzurlu sakin ve güzel bir namaz kılabiliyorsunuz. Kıyas yapacak olursak aslında Ürdünlüler daha uzun süre namazda kalıyor. Fark şu: Bizim buradaki 20 rekat süre olarak oradaki 8 rekata denk geliyor (hatta daha da kısa). Ülkemizde de inşaAllah sakince huzurlu bir şekilde teravih kılacağımız camilerin sayısı artar.
-Teravihten sonra salatı vitr kılınırken kıyamda imamın yaptığı sesli dualarda Türkiye’yi de sıkça anması bizi gururlandırdı umutlandırdı ve yükümüzü bir kat daha artırdı diyebilirim.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…