Vatan-millet meseleleri sadece devlet erkânı ve siyaset için değil ülkenin her bir ferdi için önemli başlıktır. Dost meclislerinde veya laf aralarında konuşurken bile azami dikkatli ve ölçülü konuşmak gerekir. Bu yüzden sözü pişirip demleyerek söylemek mühimdir. Vatan-millet-bayrak konusunda samimi hisler besleyip, sözü ile ameli birbirine uyanlara, yüreğinde memleket için hasbi duygular besleyip buna göre iş yapanlara, daha iyi şeylerin olması için çaba gösterip çalışanlara, bütün hayal kırıklıklarına rağmen tek başına bir milletmiş gibi durup iş yapanlara elbette kimsenin olamayacağı gibi bizim de diyecek olumsuz bir sözümüz yoktur. Gücü, imkânı ve makamının gerektirdiklerini bu şekilde kullananlara bu millet minnettardır. Ne var ki toplum olarak sayıları zaten az olan böyle vatanseverleri kırarak, küstürerek, önüne engeller koyarak, has niyetlerini öldürerek daha da azaltmakta üstün bir başarı sahibiyiz.

Kim daha çok vatansever diyerek elimize bir alet alıp ölçüm yapamayız; fakat somut şeyler de bize birer göstergedir. Dininin, vicdanın ve devlet geleneklerinin gerektirdiği yolda gidenlerden vatana ve millete zarar gelmeyeceğinden tarihi tecrübe ile şahidiz. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” sözü tarihi yaşanmışlık sonucunda göstermiştir ki, insanların lafına ve sözüne değil yaptıklarına, ortaya koyduklarına bakmak gerekir. Ağız bu, konuşur, uydurur, abartır lakin yapılan işler ortadadır. İcraat neyse o kadar konuşur yalanı da abartısı da yoktur. İnsanların şahsi kıymetleri söylediklerinden çok yaptıklarında veya yapıtlarındadır. Çoğu zaman bol kepçeden sallayıp atanlar icraat zamanı ise meydan yerinden kaçar, çil yavrusu gibi dağılır.

Vatanı ve milleti için yüreğinde heyecan taşıyanların yanında bir de bunun edebiyatını (Vatan-Millet-Sakarya) yapanlar var. Bu noktada kulaklarınız “üşü(t)yen reis” şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun “vatanı sevmenin çilesini biz çektik edebiyatını onlar yaptı” sözü ile çınlasın. Oturduğu yerden elinde sahibinden daha akıllı bir telefon veya bilgisayar ile konuştururlar parmaklarını. Bunlar ordu yerine koydukları klavye ve asker saydıkları tuşlar ile öyle bir vatan savunmasına girerler ki sanırsınız cephedeki asker kuş avına çıkmışta bir bunlar meydanda. Kimlerden bahsediyoruz? El-cevap, klavye vatanseverleri, tuş delikanlıları. Hatta bazıları bunu olmayı bile beceremez klavye kolpası seviyesinde kalır.

Böylesi gruplar için oturduğu yerden yazmak konuşmaktan kolaydır. Fakat iş bedel ödemeye geldiği, rahatından fedakârlık, yaşamından cefakarlık gerektiği zaman piyasadan toz olurlar. Bu gibi durumlarda bazılarının vücudundaki bütün organların ayrı ayrı oynadığı bile görülmüştür. Bunların sosyal medyada slogancıklarını atmaları veya paylaşım yapmak için bekledikleri bir vakit, yoğunluğu gözledikleri özel saatleri vardır. Paylaşımları (daha doğrusu edebiyatlarını) bu anlara denk getirirler. Paylaşımlarına gelen aykırı yorumlara verebildiği kadar (!) cevap verir, veremediği yerde işi dalgaya vurur ya da yetişin ey arkadaşlar imdat butonu ile üç beş kişiyi yardıma çağırıp cevap verir. Daha da olmadı sosyal medya hesaplarından çıkarırlar.

Her meslek grubundan böylesi vatanseverleri (!) görmek ne yazık ki pek mümkündür. Siyasi parti teşkilatlarında görevlidir, milleti siyasi kanallardan refaha ulaştırmak yerine klavyeden siyaset yürütür. Meclis üyesidir, servet edinene kadar milli paylaşımlar yapar, servet sahibi olunca iştah kabartıp ihale peşinde koşar. Bunlar için vatan mandıra, halk ise sütü sağılacak… Oysa bu halkın her bir ferdinin tırnağı etmez sizin denî ve çirkef karakteriniz. Gerçek vatansever ahlak ve yasa dışı yollara tevessül ederek zenginleşmez. Patron veya şirket sahibidir, işçisinin ücretinden koyun kırpar gibi kırpar veya işçisinin emeğinin karşılığını geç öder. Durun, hemen kızmayın çünkü birazdan yerli ve milli paylaşımlar yapacak. İşçisi üç beş kuruş zam desin patronun gözüne batar; lakin üç beş milyonu (hem de dolar olarak) bir gecede gösteriş için israf eder. Müdürdür, kurumun aracını şahsi işlerinde kullanır fakat paylaşımlarına baktığınızda hep başkasına konuşmuştur. Öğretmendir, derslerinde akıllı tahtadan filmler açarak dersi çok güzel işler, her derse geç girer fakat iki lafından biri vatansever çocuklar yetiştiriyoruz olur. Film izleterek, dersin içini boşaltarak, her derse geç girerek, sınıf seçerek vatansever çocukların nasıl yetiştiğini gerçekten merak ediyorum. İnşaat malzemesinden çalarak, çürük binalar yapan mühendistir, mimardır, müteahhittir. Maç izlemeye stada gider takımı yenildiği için koltukları kırar, lavabolara, aynalara zarar verir hatta stadı yakmaya dahi kalkışır. Bu hal karakterin bedeni terk ettiği, ahlaksızlığın en üst seviyeye çıktığı, vatan hainliğinin şekil değiştirdiği farklı bir durumdur. Dedik ya vatansever zarar vermez verene de engel olur. Bu yaratık stres atacak diye milli servete zarar veriyor fakat sosyal medya hesaplarına baksanız bayrak resimleri profilini süsler, vatan-millet edebiyatından dem vurur. Çakma plastik eşyalar ve oyuncaklar gibi bunlar da çakma vatanseverler. Cehalet ve hainlik sadece paçalarından değil her bir zerrelerinden akıyor. 15 Temmuz gecesi millet meydanlara indi, canını vatanına siper etti de Allah’ın yardımı ile hainler durduruldu. Fakat ilerleyen günlerde nöbet tutulan meydanlara bir baktık ki vatan nöbeti konser etkinliklerine devşirilmiş. İlk anda meydan yerinde görünmeyen nice sanatçı tehlike savuşturulduktan sonra konserler için sahnelerde yerini aldı. Tabii şarkı aralarında vatan-millet edebiyatları olmadan da olmazdı.

Bu ülkede laf Müslümanı çok olduğu gibi laftan vatansever de bir hayli fazla. Laf ebeliği yapanlar ile ölmeyi göze alanlar asla bir olmazlar. Bu yüzden hava gibi, su gibi vatansevere muhtacız. Ne acıdır ki, çoğu kimse menfaati olduğu zaman, terfi alacağı, atama veya yer değişikliği olacağı vakit kimileri de seçim zamanı vatansever oluyor. Riyakarlığın had safhada, takiyyenin zirvede olduğu muhabbetlerin daimi üyeleri olan bu şahıslar için vatan-millet kavramı cebinden, makamından, kasasından, sokak dili ile sakalından, cukkasından, sahip olduğu rahatlık ve güçten, insanların teveccühünden vb. çok sonra gelir. Bir şeylerden sebeplenmek, menfaat temin edebilmek için meddahlığın ve yalakalığın dibine vuruyorlar, siyasilerle ve bürokratlarla üç beş resim çekilip sosyal medyada da bir iki afilli söz paylaştın mı al sana gerçek vatansever! Menfaat için vatansever, yalakalık için vatansever, üç-beş ihale için vatansever, tembelliğinin ambalajı olarak vatansever… Böylelerini gören birileri çıkıp “Vatanseverlik söylemi, sahtekarların sığındığı son kaledir” derse haklılık payı olmaz mı?

Kimilerinin hüneri de bambaşkadır. Bunlar katmerli münafık. Nedir hünerleri? Bir yerde başka, başka yerde daha başka konuşmak. Bunların marifeti yüzlerinin birkaç tane olması ve aynı yüzle farklı kesimlere konuşmamasıdır. Atatürkçülerle beraber olunca diğerlerine alaycı ifadeler kullanır. Diğerleri ile olunca da onlara saydırır. Modernistlerle olur gelenekçileri küçümser, gelenekçilerle olunca da modernistlere salyalar akıtır. Muhafazakarlarla oturur, seküleristleri anar. Yapılacak her müspet şeye itiraz eder (muhalefet etse kabul) ama her şeyin iyisini kullanmak ister. Yüzlerinden varsa yüreklerinden de cerahat akar. Sözleri hem tatlı hem zehirlidir. Allah vatanı ve gerçek vatanseverleri böylelerinin şerlerinden korusun. Ne diyordu merhum Mehmet Akif Ersoy:

Vatan muhabbeti, millet yolunda bezl-i hayât;
Hülâsâ, aile hissiyle cümle hissiyât;
Mukaddesâtı için, çırpınan yürekte olur.
İçinde leş taşıyan, sîneden ne hayır umulur?

Cemil UYSAL