Zamansız Sohbetler Röportaj serisinin ilk bölümünde Rabbimizin “İkinin İkincisi” dediği Hz.Ebubekir’e (r.a) konuk olmuştuk. Şimdi ise “Hak ile batılı birbirinden ayıran.” anlamındaki “Faruk“ lakabını alan Peygamber Efendimiz’in (a.s) “Allah’ım İslamiyeti iki Ömerden biri ile kuvvetlendir.” duasının bir tezahürü olan Ömer b. Hattab (r.a) ile birlikteyiz.[1]

Efendim. Siz de bir yöneticisiniz ve dünya tarihinde “Adil Yönetici” olarak yer ettiniz. Günümüz yöneticilerine ne söylemek istersiniz?

ما ولي احد الا حام علي قرابته وقري في عيبته

Vali olan bir kimse akrabalıktan dolayı tayin ettiği kişiyi korursa onun ayıbını yüklenmiş olur.

Anladım. İlk aklında bulundurması gereken şey liyakate dikkat etmek ve bunların ağır bir sorumluluk olduğunu unutmamak. Tıpkı Rabbimizin yüce kitabında buyurduğu gibi: “Allah size mutlaka emaneti ehline vermeyi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmeyi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Allah her şeyi işitici ve her şeyi görücüdür.[2] Aslında bu ayeti hakkıyla idrak edebilseydik ne kayırmacılık olurdu ne yolsuzluk. Ne yazık ki bunu anlayamıyoruz ve başımıza gelen belalardan sonra gafilce hala “Acaba ne yaptık da bunlar başımıza geldi?“ diyoruz. Ben bu meseleyi çok önemli görüyorum. Çünkü sizin “Yöneticilerin en kötüsü kendisi sebebiyle halkı kötü olandır.” dediğinizi de işittim. Yöneticilerin de kendini hesaba çekmesi bir nefs muhasebesi içinde olması gerekli. Kısaca güçleri elinde bulunduran bir idareci kendi nefsine ne demeli? Nasıl adaleti muhafaza etmeli?

ايما وال ظلم احد ظلامة فرفعت الى فلم اغيرها فانا ظلمته

Hangi idareci birine zulmeder ve ben de o zulme vakıf olup o idareciyi değiştirmezsem ben zalim olmuş olurum.

Ah keşke bunu diyebilseler. Bununla birlikte bir de hatalarını görmeme problemleri oluyor. Aslında bunu idarecilere hasretmek doğru olmaz, bu durum birçok yerde var. Bu hali de “eleştiriye tahammül edememek“ diye isimlendirebiliriz. Birinin hatasını velev ki doğru bir uslüpla söyleyin yine de alınıyor veya savunma haline geçiyor. “İyi de senin de şöyle hataların var.” diyerek mukabelede bulunuyor. Bu konuda neler tavsiye edersiniz. Siz ne yapıyorsunuz böyle bir durumda ne diyorsunuz?

رحم االله امرأ اهدي الينا مساوينا

Bizim ayıbımızı bize yetiştirip, bizi ona vakıf eyleyene Allah rahmet etsin.

Ne güzel karşılama! Ne güzel bir dua! Aslında bir kişiye verilecek en güzel hediye onu rencide etmeden hatasını ona fark ettirmek diyebiliriz. Belki şöyle de düşünülebilir. Zamanında birisi bizi eleştirdiği için o hatamızı anlayıp bundan dönmemiz demek daha ileride -daha büyük sorun olacak bir zamanda- bu hatayı tekrar etmemiş olmak demek. Yani kazayı küçük sıyrıklarla atlatmak gibi bir şey.

Efendim. Aslında yöneticiler konusunda söylenecek çok söz var lakin şimdilik bununla kifayet edelim. Geleceğin yöneticileri olacak gençler bizim için daha önemli. Onların eğitimi hususunda iki sorum olacaktı. Birincisi onlara dinlerini öğretmek istiyor ve bunun için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Bu hususta tek cümle ile bizlere ne tavsiye edersiniz?

لا تبغضوا االله الي عباده

Allahu Teala’nın taatine buğz ettirmeyin.

Anladım. Aslında bunun sebebi de belli gibi. Tedrici ve farkında bir metod izlememek. Yani gençlerin şartlarını göz önüne almadan, aşamaları hesaba katmadan direkt sonuca gider gibi onu da yap bunu da yap diye zamanlı zamansız bir emir zinciri ile yaklaşınca bu oluyor. Sonra gençler “Ne biçim şey bu!” “Din çok sıkıcı!” deyip uzaklaşıyor ve kendini tamamen salıveriyor. Aslında biz doğru bir metodla yaklaştığımız takdirde kazanacağımız gençleri de sırf hatalarımız yüzünden dinden buğz eder hale getiriyoruz. Hatta siz onu deyince Efendimiz’in (a.s) bir hadisi aklıma geldi. Tam da bu konuda bize rehber olacak nitelikte. “Sizden biriniz imam olup, namaz kıldırdığında namazı hafif kıldırsın. Zira onlar içinde zayıf, hasta ve yaşlılar vardır.[3] Halden anlayan ve ona göre davranmayı öğütleyen bir hadis-i şerif. Aksi takdirde iyi niyetle de olsa namazı uzatarak zayıf hasta veya yaşlıların namazdan soğumasına sebebiyet verebiliriz Allah muhafaza.

Son olarak da şunu sorayım. Ailede okulda veya farklı yerlerde hepimiz aslında bir eğitimciyiz. Bir anne baba çocuklarını eğitiyor. Bir öğretmen bir hoca öğrencileri eğitiyor. Bu minvalde çalışma planımızın başına neyi koymalıyız. Neyi öncelemeliyiz. Bizden sonraki nesillere ne bırakmalıyız?

الادب خير الميراث

Edep miras olarak bırakılan şeylerin en hayırlısıdır.

Efendim bize ayrılan vaktin sonuna geldik. Sizden çok istifade ettik. Bunu da çok hayırlı ve iyi bir iş olarak görüyoruz. Allah nasip ederse sizinle bu şekilde başka röportajlar da yapmak istiyoruz. Bunu kabul eder misiniz?

لكل شي شرف و شرف المعروف تعجيله

Her şeyin bir şerefi vardır. İyilik etmenin şerefi ise onu acele yapmaktır.

Mesaj alınmıştır. O zaman virgülü buraya koyalım, bir sonraki röportajda görüşmek üzere…

Hz. Ebubekir (r.a) ile yapılan röportajı okumak için tıklayınız.


[1]Bu iki Ömer’den maksat Ömer b. Hattab ve Amr b. Hişam yani Ebu Cehil’dir. İyi de biri Amr biri Ömer denecek olursa mesele Arapça yazılışından kaynaklanan benzerliktir diyebiliriz.
[2]Nisa 4/58
[3]Buhari, Ezan, 63; Müslim, Salat, 183-184; Tirmizi, Salat, 61