Düşünmek, aklın bilinenler ile bilinmeyenler arasındaki hareketinin adıdır. Akıl bir mesele veya sorun ile karşılaştığında, bu mesele veya sorunun cevabını veya çözüm yolunu bulabilmek için harekete geçer ve nihayetinde nezdinde bulunan bilinenlerden bilinmeyen bir cevaba ulaşmaya çalışır. Eğer akıl bu hareketinde başarılı olursa sonuçta bilgi dediğimiz ürün ortaya çıkar. Ancak akıl her zaman matlup olan sonuca ulaşamaz. Bunun sebebi aklın bazen hata yapabiliyor olmasıdır. İşte aklı düşünürken hata yapmaktan alıkoyacak vasıtaya bizler yöntem veya usûl diyoruz. Buna göre aklın bilinenlerden bilinmeyenlere ulaşabilmesi için herhangi bir şekilde değil belli bir şekilde hareket etmesi gerekir ki sonuçta bilgiye ulaşabilsin. Başarılı bir düşünme faaliyetinin sonucu yani ürünü bilgi olduğundan yöntemin ne olduğunu ve kaç farklı yöntem olduğunu ortaya koymanın en iyi yolu bilgiden hareket etmek olacaktır.

Peki bilgi denen şey nedir?

Bu açıdan bilgiye baktığımızda bilginin “temellendirilmiş doğru inanç” olduğunu görüyoruz. Bu tanımda yer alan inanç bilen öznenin sahip olduğu subjektif unsuru gösterirken temellendirme ise delillendirme anlamına gelmektedir. Doğruluk kıstası ise bilgi konusu olan şeyin yani iddianın gerçeklik alemindeki durumuna tekabül eder. Buna göre birisinin belli bir konuda bilgi sahibi olduğunu iddia edebilmesi için o konuya dair temellendirilmiş doğru inanca sahip olması gerekir. Bu üç unsurdan herhangi birisi eksik olduğunda mezkur kişi mezkur konuya dair bilgi sahibi olduğunu iddia edemeyecektir. 

Bilginin bu tanımı üzerinden kaç farklı bilgi çeşidi olduğunu rahatlıkla ortaya koyabiliriz. Kaç farklı bilgi çeşidi olduğunu öğrenmenin yolu bilginin tanımından yer alan temellendirmenin kaç farklı şekilde yapılabileceğini sormak ve ortaya çıkarmaktır. Buna göre;

1. Eğer bu temellendirme akli bir temellendirme ise sonuçta akli bilgi elde ederiz. 

2. Eğer bu temellendirme tecrübi ise sonuçta tecrübi bilgi elde ederiz.

3. Eğer bu temellendirme tarihi ise sonuçta tarihi bilgi elde ederiz.

4. Eğer bu temellendirme dini ise sonuçta dini bilgi elde ederiz.

5. Eğer bu temellendirme irfani ise sonuçta irfani bilgi elde ederiz.

Bilginin kaç çeşit olduğunu bilginin tanımında yer alan temellendirme çeşitleri üzerinden ortaya koyduktan sonra bilgi çeşitlerinden hareketle bu sefer de kaç farklı mesele ve sorun ile karşı karşıya olduğumuzu da ortaya çıkarabiliriz. Zira her bir bilgi çeşidi kendisine has olan bir meselenin yani bilinmeyenin cevabında ortaya çıkacaktır. Buna göre;

1. Akli bilgi akli meselelerin cevabında ulaşılan şeydir. 

2. Tecrübi bilgi tecrübi meselelerin cevabında ulaşılan şeydir.

3. Tarihi bilgi tarihi meselelerin cevabında ulaşılan şeydir.

4. Dini bilgi dini meselelerin cevabında ulaşılan şeydir.

5. İrfani bildi de irfani meselelerin cevabında ulaşılan şeydir.

Demek ki her bir bilgi çeşidine tekabül eden beş farklı mesele veya bilinmeyen ile karşı karşıya bulunmaktayız. Akli meseleler, tecrübi meseleler, tarihi meseleler, dini meseleler ve irfani meseleler. 

Aklın karşı karşıya kaldığında harekete geçip cevabını bulmaya çalıştığı meseleler mutlaka bu beş meseleden birisine dairdir. Dolayısıyla aslında beş bilinmeyen ile karşı karşıya bulunmaktayız. 

Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Akıl her bir meseleye has olan bilgiye ulaşabilmek için nasıl hareket etmelidir? 

İşte bu sorunun cevabı bize kaç farklı yöntem olduğunu söyleyecektir. Buna göre;

1. Akıl akli meseleleri çözmek için akli/felsefi yönteme başvurmak zorundadır. Bu yöntemin özü “otur ve düşün” mottosundan ibarettir. Buna göre hiçbir akli mesele tecrübe yoluyla çözüme kavuşturulamaz. Aklın bu durumda gerçekleştirdiği hareketin adı ise kıyas veya tümdengelimdir.

2. Akıl tecrübi meseleleri çözebilmek için tecrübi bir yöntem kullanmak zorundadır. Tecrübi yöntemin özü “git ve baktan” ibarettir. Tecrübi bir mesele ancak duyular aracılığıyla çözülebilir. Akıl bu yöntemi icra ederken istikrâ veya tümevarım şeklinde hareket eder. 

3. Akıl, tarihi meseleleri çözebilmek için tarihi yönteme başvurur. Bu yöntemin özü “git ve sordur“! Tarihi meseleler ancak bu yöntemle çözülebilirler. Bu yöntemde gidip insanlara veya geçmişteki insanlara tarihte neler olup bittiğini sormak gerekir. Bunu da ancak onlardan bize kalan eserler aracılığıyla yapabiliriz.

4. Tefsîrî veya hermenotik yöntem ise metinle ilgili meselelerin çözülmesini mümkün kılar. Dini ve irfani meseleler bu yöntemin alt başlıklarını oluştururlar. Bu yöntemin özünü “otur ve teemmül et” oluşturmaktadır. Burada amaç bilgiye ulaşmak değil doğru anlam ve yoruma ulaşmaktır.

Burada hermenotik yöntem ile ilk üç yöntem arasındaki temel farkın ne olduğunu sormak gerekir? Bu soruya cevap verebilmek açısından var olanları iki kısma ayırıyoruz.

1. Sadece kendilerini gösteren mevcutlar ile,

2. Kendilerine ek olarak başka bir şeyi de gösteren mevcutlar. 

Bunlardan birincilerine fact/olgu denirken, ikincilere ise “metin” denmektedir. Bizler olguların bilgisine ulaşmaya çalışırken, metin olan mevcutların ise anlamına ulaşmaya çalışırız. Mesela bir gözlemci bir dağ veya ağaca baktığında, dağ veya ağaç gözlemciye kendisinden başka hiçbir şeyi göstermez. Dağa bakan dağ görür, ağaca bakan ağaç görür. Oysa bir gözlemci mesela bir trafik tabelasına baktığımda tabelaya ek olarak tabelanın üzerinde bulunan işaretlerin delâlet ettiği anlamı da görür. Aynı şekilde yazılı bir metinle karşı karşıya geldiğimizde ona yönelttiğimiz temel soru; ‘Bu nedir?‘ sorusu değil ‘Bu ne anlama geliyor?‘ sorusudur. Bu noktada ‘Neler metindir?‘ sorusu karşımıza çıkıyor ki buna genelde ‘Yazılı olan veya olmayan bütün sembol ve işaretler metindir.’ diye cevap verilir. Ancak bazı filozof ve ariflere göre bütün bir varlık alemi birer metindir ve dolayısıyla da kendisi dışında bir şeye delalet eder. Heidegger ve Gadamer bu görüşü savunmaktadır. Bu eğilime felsefi hermenotik denmektedir. 

Dolayısıyla mevcut olanların kendisi dışında bir şeye delâlet edip etmemesi açısından iki ana gruba ayrılmasından dolayı metodolojik olarak iki temel ilme sahip bulunmaktayız.

1. Doğru bilgiye ulaşılmasını sağlayan epistemoloji ilmi.

2. Doğru yorum ve anlama ulaşılmasını sağlayan tefsir veya hermenotik ilmi.

Şimdi her bir yöntemin hangi aklî mekanizma ile gerçekleştiğine bakalım. Buna göre;

1. Akli yöntem Kıyas ya da tümdengelim mekanizmasını kullanır. Kıyas veya tümdengelimin ideal formu şudur:

a b veya a b

a c          b c

b c         a c

Böyle bir akıl yürütmenin geçerli olabilmesi için büyük önerme tümel olmak zorundadır. İkincisi bu akıl yürütmede eğer öncüller doğru ise sonuç zorunlu olarak doğrudur. Üçüncü olarak bu tür akıl yürütmeden genele dair olan hükümden tikele dair olan hüküm çıkarılır. Tümdengelimin en önemli özelliği öncüllerin doğruluğunun sonucun doğruluğunu garanti etmesidir. Yani ilk iki öncül doğru ise sonuç zorunlu olarak doğru olmak zorundadır.

Bu yöntemin akli meselelerin çözümünde işe yaradığını daha önce söylemiştik. Aklî meseleler ise ya mantıksal meselelerdir ya matematiksel meselelerdir ya da felsefi meselelerdir. Ancak felsefi meselelerin bu yöntemle çözülüp çözülemeyeceğine dair klasik düşünce ile modern düşünce arasında keskin bir fark bulunmaktadır. Klasik düşünceye göre bütün felsefi meseleler bu yolla yani tümdengelimle çözülebilir. Buna karşılık modern düşünceye göre felsefi meseleleri kıyas yoluyla çözebilmek mümkün değildir. Bunun sebebi ise olgular alemine dair tümel bir önerme sahibi olmanın imkansız olmasıdır. Bu yüzden bu yöntem sadece tamamen formel olan mantık ve matematikte işe yaramaktadır. 

2. Tecrübî yöntemi kullanırken aklın gerçekleştirdiği hareketin adı istikrâ veya tümevarımdır. Bu akıl yürütmede tek tek şeyler için geçerli olan hükümlerden genel bir hüküm elde ederiz. Burada kısaca bugüne kadar böyleydi bundan sonra da böyle olacak, deriz. Tümevarımın en önemli özelliği öncüllerin doğruluğunun sonucun doğruluğunu garanti etmemesidir. Bu yüzden istikra yöntemiyle elde edilmiş her bilgi veya sonuç ancak büyük bir olasılıkla doğrudur ve bu yüzden de ihtimalî olarak dahi olsa birgün yanlışlanabilme ihtimali daima vardır. Bilimsel bilgi tecrübî bilgiden oluştuğuna ve tecrûbî bilgi de tecrübi yöntem olan istikra veya tümevarım yoluyla elde edildiğine göre hiçbir bilimsel önerme kesin ve zorunlu değildir. Bu yöntemi kullanarak bilgiye ulaşan ilimler ise; doğal ve sosyal bilimlerdir; yani fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, ekonomi, sosyoloji ve benzeri. 

3. Bu iki alan dışındaki bütün meselelerde (tarihi, dini ahlaki, hukuki ve felsefi) yöntem olarak abduction yani en iyi açıklama modelini kullanırız. Bu yöntemde bir olgunun açıklanabilmesi için olası seçenekler ortaya konup bunlardan en iyi açıklamanın en doğru açıklama olduğu sonucuna varılır. Bütün felsefi meseleler, hermenotik meseleleri, tarihi meseleleri, ahlaki ve hukuki meseleleri bu yöntemi kullanarak çözeriz. Buradaki önemli nokta bizim en iyi açıklama olarak seçtiğimiz seçenekin daima halihazırda elimizde olan verilere dayanıyor olmasıdır. Dolayısıyla bir seçenek ancak daha iyisi ortaya çıkana kadar en iyi açıklama olma statüsünü korur. Ortaya yeni veriler çıktığınında başka bir olasılık daha önceki seçenekin yerini alabilir!

İşte bunlar yani tümdengelim, tümevarım ve abduction aklın herhangi bir meseleye dair bilgi elde etmek istediğinde kullandığı yöntemlerdir ve temelde üç yönteme tekabül ederler. 

Akli yöntem, tecrübi yöntem ve hermenotik yöntem! 

Mantık ve matematiğin meseleleri aklî yöntem yani tümdengelim yöntemiyle çözülür.

Doğal ve sosyal bilimlerin meseleleri tecrübî yöntem yani tümevarım ile çözülür.

Felsefe, din, irfan ve hermenötiğin meseleleri de abduction yöntemiyle çözülür!

Abuzer DİŞKAYA