Proletarya Latince proles (çocuklar, çocuk yapma hakkı dışında başka bir hakkı olmayan sınıf) kelimesinden gelmektedir.
>> Marksist Düşüncede Proletaryanın Anlamı
>> Proletaryanın Tarihi Gelişimi
>> Kapitalizm ve Proletarya
>> Proletaryanın Mücadelesi
Roma’nın nüfus problemlerinden dolayı çocuk başına para yardımı kararı alması sonucu kırdan kente göçen köylü sınıfa verilen ad olmuştur.
Ancak proletarya kelimesini dünyanın her yanına duyuran hiç kuşkusuz Karl Marx ve onun kurduğu Marksist düşüncedir.
Bu sebepten dolayı proletarya terimini Marksist düşünce üzerinden açıklayacağız.
Marksist Düşüncede Proletaryanın Anlamı
Karl Marx ve Frederich Engels’in 1848 yılında Londra’da yayınladıkları Komünist Manifesto proletaryayı Marksist bir eleştiri ile kapitalist üretim şartları içinde bulunduğu yeri konumlamıştır.
Marksist Düşünce içinde Proletarya; işçi sınıfı, geçimini sadece emeği ile sağlayan, emeğinden ve çocuklarından başka bir şeye sahip olmayan sınıf olarak tanımlanır. Proletarya sınıfına dahil olan her birey ise proleter olarak adlandırılır.
Proletaryanın Tarihi Gelişimi
Marks’a göre tarihin her dönemi sınıf savaşları vardır. Hatta tarihin ana konusu bu sınıf savaşlarından oluşur.
Her dönem toplumlar belli sınıflara ayrılmıştır. Roma’da patriciler, şövalyeler, plebler. Orta çağda feodal beyler, vasallar, loncalar, serfler (toprak köleleri) olarak hep bir sınıfsal ayrılık var olmuştur.
Proletarya işte tam bu tarihsel süreç içinde feodalitenin yıkılışı ve burjuvazinin güçlenip palazlandığı dönemde burjuvazinin zıddı olarak ortaya çıkmıştır.
Orta çağ zamanında üretim tüm halk tarafından ve bireysel emekle gerçekleşmekteydi. Bu sebepten üretim araçları da ekonomide dağınık biçimde bulunmaktaydı.
Sanayi devrimi ile üretim araçlarının proleterlerin elinden tamamen çıkıp burjuvazinin eline geçmesi proleterlerin toplum içindeki konumunun daha da keskin hatlarla çizilmesine neden oldu.
Üretim araçlarını elinde bulunduran kapitaller (sermaye sahipleri) doğal olarak üretimi gerçekleştirecek emek gücüne ihtiyaç duydu. Üretimde emek ihtiyacını sağlayan işçi sınıfı oluşmaya başladı.
Kapitalizm ve Proletarya
Marks’a göre proletarya kapitalizmin en büyük düşmanıdır ve kapitalizmi yıkacak yegane sınıftır. Ancak proletarya bunun için örgütlü ve bilinçli olmalıdır.
Kapitalizmi bir önceki yazımızda anlatmıştık o yüzden burda tekrar değinmeyeceğiz. O yazıyı okumak için buraya tıklayınız: Kapitalizm Nedir?
Proletaryanın kapitalizmin en yaman düşmanı olmasının sebebi üretimden sağlanan karın çoğunu üretime emeğini koyan proleterin değil sermayesini koyan kapitalin almasıdır.
İşçi sınıfının üretimin karından alacağı pay ise sabit ve çok azdır. Çünkü kapitalist şartlar altında emeğin ücreti proleterin yaşamını en asgari düzeyde sürdürebileceği fiyat ile kapitalin proletere vermeye razı olduğu ücretin en düşük noktasında gerçekleşir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında bile Marks’a göre asıl sorun bu değildir. Ona göre toplumda burjuva, proleter ve ya başka bir sınıf olmamalıdır. Proletarya sadece sınıfsız topluma geçişi sağlayacak olan sınıftır.
Marks bu yolda proletaryanın yine en büyük destekçisinin kapitalizm olduğunu şöyle açıklar.
Burjuvazi her zaman için aristokrasi, sanayinin gelişmesinin çıkarlarına uygun olmayan sınıflar ve diğer ülkelerin burjuvazileri ile savaşın içindedir
Bütün bu savaşlarda proletaryadan yardım istemek mecburunda kalır ve onu siyasetin içine çeker. Böylece proleterlerin siyasal alanda eğitilmesini kendi elleri ile sağlar. Proleteryayı kendine karşı bir savaşta kendi silahları ile donatır.
Proletaryanın Mücadelesi
Proleterler kapitalizmle mücadelesi en başlarda fabrika isyanları ve fabrika yakma eylemleri ile başlasa da ilerleyen süreç içinde grev, yürüyüş, sendika vb. yöntemlere evrildi.
Proletarya ilk ciddi kazanımını 1847 yılında İngiltere’de dokuma fabrikasında çalışan kadın ve çocukların günlük çalışma saatlerini 10 saat ile sınırlayan 10 saatlik işgücü yasasıdır.
Her kazanım diğer bir kazanımın yolunu açar. Elde edilen kazanımlar Marksist Düşüncede “Kapitalistin gönüllü ya da gönülsüz işçilere lütfettiği haklar değil, proleterlerin kapitalistler elinde hapsolunmuş haklarını geri almalarıdır.”
Hamza ERBİR