Modern sosyolojinin kurucularından kabul edilen Emile Durkheim, 19. ve 20. yüzyıla damgasına vurmuştur. Sosyolojinin kesin bir bilim dalı olarak kabul edilmesi için çabalayan Fransız sosyolog, bu amaç doğrultusunda 1895 yılında Sosyolojik Yöntemin Kuralları (Les Règles de la Méthode Sociologique) eserini yayınladı.

Durkheim’ın endişesi sosyolojiyi bir bilim olarak kurmaktır. Diğer bilimler arasında sosyoloji için ayrı bir yer olduğunu savunarak şöyle der; “O halde, sosyoloji başka hiçbir bilimin bir yardımcısı değildir; kendisi ayrı ve özerk bir bilimdir.” Sosyolojiye akademik dünyada bir yer vermek ve meşru bir bilim olmasını sağlamak için, felsefe veya psikolojiden açık ve farklı bir nesneye sahip olduğunu ifade eder: ‘Her toplumda, diğer doğa bilimleri tarafından çalışılanlardan farklılaştırılabilecek belirli bir fenomen grubu vardır.’

Sosyolojinin birincil araştırma nesnesinin ‘sosyal olgular’ olduğunu belirten Durkheim’a göre sosyal olay; ‘bir toplumda olup biten ve belli bir umumiyetle toplumsal bir meseleyi yansıtan bütün olaylardır’.

Kitabın başında toplumsal gerçekliğin keyfiyetine dair izaha girişen Durkheim için sosyal olayın ortaya çıkabilmesi için ‘sosyal ilişkilerin’ varlığı elzemdir. Sosyal olaylar hem bireylerin bilinçlerinde hem de bireylerden bağımsız vardır.

Peki sosyal olguların gözlenmesine yönelik ne tür kurallara uyulması gerekmektedir? Durkheim’ın ilgilendiği esas konu da budur hadd-i zatında… Bu kurallar mezkur olguların müşahedesini daha net ve açık bir şekilde tarif edebilmemize yarayacaktır. Üç kısımda kuralları açıklayan Durkheim, birinci bölümde sosyal olaylara dair gözlemlerimizden sağlıklı sonuçlar alabilmek için mutlaka bütün ön yargılarımızı bir kenara bırakmamız gerektiğini ifade eder.

Durkheim’a göre sosyologlar, önyargılar ve önkabuller olmaksızın sosyal olguları gerçek, nesnel fenomenler olarak incelemelidir. Durkheim, ‘İlk ve en temel kural şudur: Sosyal gerçekleri şeyler olarak düşünün.’ demektedir. Onun buradaki açık amacı, sosyolojinin, onu diğer kesin bilimlere olabildiğince yaklaştırarak, tanınmış nesnel, saygı duyulan bilimsel bir yöntem olarak kabul edilmesidir. Bu yöntem ne pahasına olursa olsun önyargıdan ve öznel yargılamadan kaçınmalıdır;

Sosyal fenomenler, kendi zihinsel temsillerini oluşturan bilinçli varlıklardan ayrı olarak kendi içlerinde ele alınmalıdır. Dışarıdan, dışsal şeyler olarak incelenmeleri gerekir, çünkü kendilerini bize bu kisvede sunarlar.

İkinci olarak Durkheim’a göre bir sosyolog ön yargılarından kurtulduktan sonra karşısında duran vakıâyı net bir biçimde tanımlamalıdır. Tanımlamak, bir şeyi ispat etmenin olmazsa olmazıdır. Son olarak da sosyoloğun sosyal olayları araştırmaya girişirken nesnel bir bakış açısına sahip olması gerektiğini söyler.

Sosyal olguların gözlenmesindeki kuralları açıkladıktan sonra Durkheim, sosyal olayların normal ve patolojik taksimine ilişkin kuralları açıklamaya girişir. Bir olay, belirli bir toplumun belirli dönemlerinde genel olarak görülüyorsa normal sosyal olgudur. Ancak toplumda sadece küçük sayıda bireylerde görülüyor ise patolojiktir.

Normal ve patolojik olgu ta’yin eden kurallardan sonra ise sosyal tiplerin ve toplumun sınıflandırılmasıyla ilgili kuralları vaz’ eder. Her toplumun nev’i şahsına münhasır yapısı, kendi hukuku, ahlakı ve ekonomisi olduğunu söyleyen Durkheim’a göre ‘sosyolojinin bir dalı bu türlerin oluşturulmasına ve sınıflandırılmasına ayrılmalıdır.

Tek parçalı, yani yekpare bir toplumdan başlayan Fransız düşünür, bu yekpare toplulukların (horde) klanları ortaya çıkardığını ifade eder. Bunlar tarihte bilinen en ilkel ve en basit toplumlardır. Avustralyalı kabilelerden örnekler vererek bunların birleşmesiyle yeni toplumların yani basit şekilde oluşmuş çok parçalı toplumların oluştuğunu iddia eder.

Durkheim’ın bir sonraki kuralları sosyal olguların açıklanmasına ilişkindir. Ona göre bir sosyal olayın nedeni ancak yine başka bir sosyal olguyla açıklanabilirdir. Nedensellik sosyal olgular arasında cârîdir ve biri diğerinin ortaya çıkaranıdır. Auguste Comte’a çokça atıf yapan ve ondan ilham alan Durkheim için toplumsal yaşam kendine özgü bir doğaya sahip kolektif bir şuurdan doğmuştur.

Son kurallar ise sosyal olguları kanıtlama ve doğrulamayla ilgilidir. Araştırma ancak uygun bir şekilde açıklanan sosyal olayların ispatlayarak sonuca varmalıdır. Olaylar birbirleriye karşılaştırılmalıdır. Durkheim’a göre ‘karşılaştırmalı yöntem sosyoloji için uygun olan tek yöntemdir’.

Durkheim, bu yöntemi yeterli görmeyen Comte’u eleştirmiştir çünkü Comte’a göre sonuca varmak için tarihsel yöntem kullanılmalı ve sosyolojik yasalar genel olarak toplumun yaşadığı evrimin yönünü açıklamalıdır. ‘Aynı sonuca her zaman aynı neden denk gelir’ diyen Durkheim, birden fazla neden olan sosyal olayın birden fazla çeşidinin olduğunu ifade eder. Örneğin, aynı toplumda intiharı ve birbirine yakın toplumlar içindeki intihar oranlarını karşılaştıran Durkheim, ‘İntihar birden fazla nedene bağlıysa birden fazla intihar çeşidi vardır.‘ demektedir. Yine aile gibi toplumsal bir kurumu anlamak için aynı türdeki toplumlarda değil, daha önceki toplum türlerinde aldığı farklı biçimleri karşılaştırmak gerektiğini ifade eder.

Abdullah YARGI