Tarih, geçmişten günümüze birçok mücadelenin yaşandığı, içinde acıyı da sevinci de barındıran bir süreç olarak ilerlemiştir. Bu süreçte bizler birçok devletle gerek dostane, gerekse hasmane ilişkiler içinde bulunduk.
Orta Asya bozkırlarında en çetin çekişmemiz Çin ile yaşanmıştır. Ekonomik ya da askeri neden ne olursa olsun Çin ile birçok kere savaştık ve bulunduğumuz coğrafyada var olma kavgası verdik. Daha sonraki süreçte ise başka devletler kurduk ve var olma mücadelemizi günümüze kadar sürdürdük. Örneğin; Osmanlı döneminde devletin kurulduğu yıllarda Haçlılarla savaştık ve onları birçok kere yendik.
Yine Kurtuluş Savaşında büyük bir mücadele vererek düşmanları yendik ve bizi yok etmeye çalışanlara milli mücadelemizi tamamladık. Tabii ki bu mücadele hala devam ediyor ve hala var olma kavgamızı devam ettiriyoruz.
İşbu tarihi yolculuğumuzu yaparken nasıl ki Orta Asya’da Çin bizim en büyük düşmanımızdı ve onunla mücadele ettiysek, Osmanlı döneminde ise Haçlılar dışında Rusya ile çok mücadeleye girmişizdir. Rusya bizim için Osmanlı’nın Duraklama ve Gerileme dönemlerinden itibaren en büyük düşmanımız konumunda olmuştur.
Tabii ki bu durumun oluşmasında Avrupa Devletlerinin rollerinin dışında iki devletin güç mücadelesi ve çeşitli anlaşmazlıklar başı çekmektedir. O yüzden Rusya hala günümüzde bile ilişkilerimizi özenle sürdürdüğümüz ve her zaman dengeyi koruduğumuz bir ülke konumunda yer almaktadır.
Rusya’yla olan ilişkilerimizde ilginç ve dikkat çekici noktalar bulunmaktadır. Bunlardan biri, Rusların ‘Büyük‘ olarak andıkları Rus çarı Petro’ya Osmanlıların o dönem Deli Petro demesidir. Ruslar tarihleri boyunca iki kişiye ‘Büyük’ lakabı vermişlerdir. Biri Petro diğeri ise II. Katerina’dır.
Osmanlı Devleti neden Petro’ya deli demiştir?
Bunun tam bir cevabı olmamakla beraber eski tarihçiler birçok değişiklik yapması ve insafsız, şiddetli bir yönetimi olmasından dolayı onu deli olarak nitelendirmişlerdir. Osmanlı’nın onu deli olarak nitelendirmesi belki de şu düşünceden ibarettir. Onu deli olarak vasıflandırmak bir bakıma düşmanını küçük görmek ya da onun güçlü olmadığı algısını yerleştirmek olabilir. Ya da ‘Biz sizden çok daha güçlüyüz; sen ancak deli olmalısın ki bizimle mücadele etmeye girişiyorsun.‘ mesajını vermek de muhtemel olabilir.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise farklı. Deli dediğimiz Petro’nun Rusya tarihi için çok akıllıca hareketlerde bulunmasıyla ilgili. Rusya tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Daha çar olmadan İngiltere’ye gitmiş ve orada gemi yapımını öğrenerek Çar olduktan sonra donanmaya önem vermiştir.
Kendisi Rusya’yı Avrupa’ya açan imparator olarak bilinir. Rusya daha önce Avrupa için kapalı bir kutu olarak görülüyordu ancak; Petro yaptıkları ile Rusya’yı Avrupa’ya açtı. Çar olduktan sonra Avrupa’nın kullandığı Jülyen takvimine geçilmesi emrini verdi.
Rusya’da Bilimler Akademisini kurarak Avrupa’dan birçok bilim adamının Rusya’ya gelmesini sağladı. Kurduğu Bilimler Akademisi üyeleri bugüne kadar yirmi Nobel ödülü aldılar. Yine birçok evrensel eseri Rusça diline çevirtti. Bunların içinde Kur’an-ı Kerim’in olduğu da bilinmektedir.
Rusya’da kadınların kendi rızaları olmadan evlenmelerini yasakladı. Rus alfabesini geliştirdi. St. Petersburg kentini kurdurmuş ve bataklık olan bu bölgeyi yeni bir şehir olarak Rusya’ya sunmuştur. Yine yaptığı Avrupa turları ile Avrupa’nın teknolojisini almış ve Rusya’ya uygulamıştır. Kendisi, yaptıkları ile Rusya’nın çağdaş ve modern bir ülke olmasına çabalamıştır. Yine kendisi ilk bilimsel derginin çıkarılmasını sağlamış ve Rusya’nın ilk Rusça gazetesinin çıkarılmasını sağlamıştır.
Rusların Büyük Petro bizimse Deli Petro dediğimiz Çar Petro yaptıkları ile Rusya’nın tarihinde çok önemli bir rol oynamıştır. Onun Rusya’yı modernleştirme çabaları takdir görmüş ve Rusya onun devrinden sonra başka bir ülke olmuştur. Onun dönemiyle beraber Avrupa’daki gelişmeleri takip eden ve Avrupa’ya açılan bir Rusya ortaya çıkmıştır.
Osmanlı Devleti kendisini deli diye nitelendirmiş olsa da yaptıkları Rusya için harika işlerdir. Tarih biraz da böyle değil midir? Devletlerin mücadelelerinin olduğu birbirlerine çamur attıkları hatta deli ya da tahkir ya da tahfif edici başka isimlerin atfedildiği bir çekişmeler sahnesi.
Her ülke kendi tarihini yazıyor ve bunu yazarken de bir başka ülke ile çeşitli ilişkiler kuruyor ve bu dostluk ya da düşmanlık olsun politikalarını ona göre gözetiyor. Bunu yaparken de karşısındakini alt etmek için liderine çeşitli isimler takıyor ya da başka zaaf noktaları arıyor. Sonunda devletler de insanlar gibi tarihte yaşıyorlar yerlerini alıyorlar ve bıraktıkları izler ile zaman içinde tarihin derinliklerine yuvarlanıyorlar. Önemli olan bu tarih yolculuğunda gerçekten biz iz bırakmaktır. Petro, yaptıkları ile bunun hakkını Rusya için vermiştir. Biz onu deli olarak nitelendirmiş olsak da o aslında ülkesi için deli olan bir liderdir.
Sağlıcakla kalın dostlar…
Mesut BULDU