Sultan Abdülmecid de babası gibi veremdi. Verem o zamanların amansız hastalığıydı. Gerçi neredeyse halen de öyle de! Çaresi bilinmiyor, tuttuğunu götürüyordu. Gerçi babası, Rusya karşısında ordumuzun uğradığı bozgunların üzüntüsüyle verem olmuştu ama Sultan Abdülmecid kendi kendisini yıprattı.
“Avrupalı krallara benzeme isteğiyle baloya giden ilk padişah oldu.”
Zaman zaman içki içtiği de tarihimizde yazılıdır ki bir Osmanlı padişahı için, padişahlığı bırak Müslümanların halifesi için affedilmeyecek bir hatadır. Ancak onu da bir insan olarak görmek ve zaaflarına o gözle bakmak lazımdır. Tarafsız açıdan değerlendirirsek, Sultan Abdülmecid, babasının seviyesinde bir padişah değildi. Nazikti, terbiyeliydi, evet merhametliydi de ama özellikle saltanatının son yıllarına doğru kendisini eğlenceye kaptırmıştı. Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmış, orada tantanalı bir ömür sürmüştü. Fakat ecdadı, Osmanlı’nın en kuvvetli dönemlerinde Topkapı Sarayı’nda oturmuşlar, ihtiyaçlarına göre bir takım eklemeler yaparak onunla yetinmişlerdi. O zamanlarda hazine ağzına kadar doluydu. Yine de israfa bütün kapılar kapatılmış, yalnızca ihtiyaca göre harcamalar yapılmıştı. Büyük Osmanlı padişahları sıradan biz vatandaşlardan farksız bir ömür sürmüşlerdi.
“Gerçi Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırması, yabancılara karşı güçlü görünmek istemesinden olabilir.”
Ancak böyle bir şey varsa, yani güçlü görünmek istemesi biraz çocukça bir arzu olmak lazım gelir. Çünkü yabancılardan borç alınan parayla saray inşa edip göz boyamak pek mümkün değildir. Avrupa’da ki bütün yenilikleri kendi bünyemize, halkımıza uyup uymadığını hesaplamadan, etrafını çeviren Reşit Paşa, Ali Paşa ve Fuat Paşa üçlüsünün teşvikiyle memlekete getirmek istemişti. Çoğunu getirdi, ancak bunlar milletimiz tarafından pek beğenilmedi ve padişah aleyhine bir hava meydana geldi. Ayrıca Avrupa’dan getirilen yenilikler taklitten ve derinliği olmayan şeylerdi. Gerçi Avrupa aynı yenilikleri yaptıktan sonra kalkınmıştı ama yenilikleri başka yerden almamış, kendileri üretmişti.
“Arada çok büyük bir fark vardı.”
Bir millet kendisine uygun olanı buluyor ve onunla kalkınıyordu ama diğer milletler onu ithal edince ters tepiyordu. Fayda yerine de zarar getiriyordu. Çünkü milletlerin medeniyet, kültür, tarih ve coğrafya farklılıkları vardı. Hâl böyle olunca işler hep sarpa sardı. İşte Sultan Abdülmecid böyle terslikler içinde 21 yıl hüküm sürdü. 25 Haziran 1861 günü öldü. Sultan Selim Camii avlusundaki Yavuz Selim Türbesi’ne gömüldü. Henüz 39 yaşındaydı.
“İlk onun devrinde romanlar yazılmaya başlandı”
Saltanatı sırasında yaptığı iyi işler arasında Süveyş kanalını yeniden açtırması, maarife(milli eğitim) önem vermesi, buharlı gemileri artırması, belediye teşkilatını kurması, Mekke’de Kâbe’nin altın oluğunu tamir ettirmesiyle Harem-i Şerif’i onartması sayılabilir. Sultan Abdülmecid’i ve tüm Osmanlı padişahlarını rahmetle anıyorum.