Yemeğe sinek düşmesi halinde, yemeğin atılmayıp, düşen sineğin diğer kanadının da yemeğe batırılmasını tavsiye eden hadiste, sineğin hastalık taşıyıcı kanadı olduğu gibi hastalığı giderici kanadının da olduğundan bahsediliyor. Mealistlerin hedef tahtasına oturttukları bu hadisi bir de Pubmed ve Science Citation İndex gibi veritabanlarında geçen bilimsel çalışmaların aydınlığında inceleyelim…

>> Sinek Kanatlarının Bakterileri Yok Etmesi
>> Sinek Kanadı ile İlgili Bilimsel Çalışmaların Aidiyeti
>> Bakteri ve Mantarların Öldürülmesinde Sinek Kanadı Etkisi
>> Sinek Kanadı Hadisinde İnkar Refleksleri
>> 7. Asırda ya da Çöl İkliminde Yemekleri Sineklerden Korumak

Sinek kanadına dair İslam peygamberinin bir hadisinin olduğundan bile habersiz Müslüman olmayan/İslam coğrafyasında yaşamayan bilim insanlarının Pubmed ve Science Citation İndex gibi global ölçekli veritabanlarında yer alan yüzlerce çalışmaları var. Biz bu makalelerin hepsi bu yazı hacmine sığışmayacağından birkaçına teğet geçeceğiz; İngilizcesi olan arkadaşlar bu indekslerde tarama yapabilirler.

Sinek Kanatlarının Bakterileri Yok Etmesi

Biophysical Journal‘da 19 Şubat 2013’te yayınlanan, Avustralyalı ve İspanyalı 14 bilim adamının deneyleriyle kaleme aldıkları* Biophysical Model of Bacterial Cell Interactions with Nanopatterned Cicada Wing Surfaces adlı makalede sinek kanatlarının yüzeyindeki nanopatternlarının, temas halinde bakterileri yalnızca fiziksel yüzey yapısına bağlı olarak öldürdüğü kanıtlanmıştır.

Makale, Clanger cicada (Psaltoda claripennis) kanadı nanopatternlarını antibakteriyel nanomalzemelerin tasarımına dahil etmenin faydalarından bahsederek, nanoteknolojinin sinek kanadını model alması önerisini sunmaktadır.

Sinek kanatlarının, bakteri kirliliği ve enfeksiyonlara karşı artan dirence sahip yeni işlevsel yüzeylerin geliştirilmesi için model niteliğinde olduğunun belirtilmiştir.

Kanada’daki McGill Üniversitesi‘nden kimya mühendisi Anne-Marie Kietzig bu sinek kanadı nanopatternları modeline dayanarak üretilecek materyallerin, otobüs korkulukları gibi yaygın olarak hastalığı barındıran halka açık yüzeylere uygulanabileceğini öne sürüyor. “Bu, (sinek kanadı nanopattern modelleri) pasif bir bakteri öldürme yüzeyi sağlayacak.” diye ekliyor ve “çevreye zararlı deterjanlar gibi aktif maddeler gerektirmediğini” belirtiyor. (İnternational Weekly Journal of Science)

Bakın nasıl bir resmin tam ortasındayız:

Bahsi geçen bilimsel çalışmaların yapıldığı binalara temizlikçi, çaycı olarak bile giremeyecek tipler, daha makale ismini bile takılmadan telaffuz edemeyen facebook alimliği icazetli ‘hadis inkar’ tiryakileri.

Emeklilik sendromuna yakalanmış, kanepe demirbaşı olmayı yeni meslekleri edinmiş, neyi savunduğunu bile bilmeden dikkat çekme çırpınmaları gösteren amcalar, teyzeler…

Ergenlik yaşı geçmiş ama karakter gelişimi hala ergen sinyalleri veren, girdikleri çevrelerde aşağılık kompleksine, eziklik hipertrofisine yakalanmış olmanın verdiği ihtilaç içinde kıvranan gelenek saldırganlığı atakları/nöbetleri madurları kankiler…

Ve bu tablo içinde Batılıların sofrasındaki artıkları toplamaya neredeyse ağızlarının sularını akıtan oksidentalist/Batı özentisi illetlileri tınmadan, duymadan sinek kanadı nanopatternlarını antibakteriyel aktivitesi nedeniyle model alma, insanların toplu yaşam alanlarında sorun teşkil eden bakteri enfeksiyonlarının giderilmesinde kullanılan zararlı deterjanlara mükemmel bir alternatif olarak bakterisit özellikli sinek kanadı modeli üretme derdinde olan bilim insanları…

Sinek Kanadı ile İlgili Bilimsel Çalışmaların Aidiyeti

Ne makaleyi yazan, bu bilimsel çalışmaları yapan kadro 7. asırda İslam peygamberinin dillendirdiği bir hadisin prestijini kurtarmak niyetinde ne de sinek kanadı nanopatternlarından model üretip bu medikal malzemeleri otobüs korkuluklarında deterjanlar yerine kullanalım diyen Kanada’daki McGill Üniversitesi’nden kimya mühendisi sinek kanadı hadisinin imajını aklamak (!) derdinde..

Sinek kanadı ile ilgili mikrobiyolojik araştırmaların %99’undan fazlası  gayr-i müslim akademisyenlere ait.

Yani üşenmeyin, bakın.. Makaleyi edite/redakte eden heyette veya bu bilimsel çalışmayı yapan Avustralya-İspanya heyetinde o çok irrite olduğunuz, çöl bedevisi muamelesi yaptığınız Suudi Arabistanlı akademisyen filan yok yani…

Uluslarası düzeydeki en büyük medikal veritabanı Pubmed’de yer alan makaleye bu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3576530/#

Auburn Üniversitesi Alabama Tarımsal Deney İstasyonu araştırma entomologları Ed ve Mary Cupp kara sineklerin (Musca domestica) ağız sıvısında bulunan protein kesilerinin yaraları iyileştirici etkisini tesbit ettiler. Ayrıca araştırmalarına göre, protein cilt ülserleri ve diyabetik ayak lezyonları gibi kronik yaraların iyileştirilmesi için benzer bir şekilde çalışacak.

AU Veteriner Hekim Koleji’ndeki küçük hayvan cerrahisi profesörü olan Mary Cupp ve Steven Swaim, antibiyotikleri ve protein iyileştirmeyi birleştiren çözümlerle tedavi edilen cerrahi insizyonların (kesik, yarık) tek başına antibiyotiklerle tedavi edilen insizyonlara göre daha hızlı ve daha güçlü olduğunu belirleyen bir araştırma yaptı.

Auburn’un Teknoloji Transfer Ofisi (OTT), teknolojiyi mevcut şirketlere ve bu teknolojinin çevresinde bir girişimde bulunmayı düşünen girişimcilere pazarlamaktadır.

(Today in Viddya Cilt 7 Sayı 23 Yayınlanma – 23 Oca 2005,Editör: Susan K.Boyer)

Bakteri ve Mantarların Öldürülmesinde Sinek Kanadı Etkisi

FEBS Letters’ta 22 Eylül 1997’de Cilt 415, Sayı 1’de 64-66 sayfalar arası yayınlanan ‘Chemotherapeutic activity of synthetic antimicrobial peptides: correlation between chemotherapeutic activity and neutrophil-activating activity‘ isimli makalede bilim insanları;

34 amino asit tortusundan oluşan Sarcophaga peregrina’nın (et sineği) güçlü bir antibakteriyel proteini olan sapecin B’nin aktif çekirdeğini saptadıklarını, bu çekirdeğin, sapecin B’de bir α-sarmal oluşturan 11 amino asit kalıntısı, artıklarının 7-17’den oluştuğunu, bu peptiti daha da modifiye ettiklerini ve hem antibakteriyel hem de antifungal (mantar öldürücü) aktivite sergileyen birkaç antimikrobiyal peptid sentezlediklerini; genellikle, X ve X’in bir hidrofobik kalıntı olduğu her iki uçta ve XXXXX’teki [K veya R] X [K veya R] motiflerine sahip olan undecapeptitlerin potansiyel olarak BAKTERİ VE MANTARLARIN ÖLDÜRÜLMESİNDE AKTİF OLDUKLARINI, bakterinin ATP’yi sentezleme ve amino asitler taşıma kabiliyetini de kaybettiğinin bulunduğunu belirtmişlerdir.

Avustralya Sidney’deki Macquarie Araştırma Üniversitesi Division of Environmental &​ Life Sciences, Department of Biological Sciences’ta çalışmalar yapan ​Joanne Clarke ve ekibi, 2003’te yayınladığı ‘Hypothesis driven drug discovery: antimicrobials in flies‘ isimli makalesi ve diğer çalışmalarını sunduğu Australian Society for Microbiology Konferansında üç türün de yüzeylerinin antibakteriyel özellik gösterdiğini kanıtlamışlardır. Ev sineği-kara sinek (Musca domestica), koyun sineği (Lucilia cuprina), meyve sineği (Drosophila melanogaster) yüzeylerindeki antibakteriyel aktivitenin daha etkili terapötik ömrünün olduğu belirtilmiştir.

Uluslarası arenada otoriter kabul edilen tüm veritabanı indekslerinde sineklerdeki antibakteriyel aktiviteye dair yüzlerce araştırma bulabilirsiniz. Hepsinden bahsetmek bu yazı hacmini aşar.

Sinek Kanadı Hadisinde İnkar Refleksleri

Sinek kanadı hadisinden bahsedilince muhatabınızın yüzünde iki tip olumsuz tepki refleksi gözlemlersiniz. Birincisi: Tüm yüz hatlarını buruşturarak, kaş arası kıvrımlarını kabartan, midesi kalkan; “Iyy, iğrennnçç, tiksindirici…” kalıbında sunulan tepki. İkincisi: Tüm yüz hatlarını gererek, gözleriyle sizi yiyecekmiş, dişleriyle sizi parçalayacakmış gibi kaskatı kesilerek tüm kaslarına spazm ve alarm durumu için seferberlik ilan ettiren hücum komutuna odaklanmış fedai ‘hadis-savar’ komandosu tepkisi: Mealist ve ateist tepki.

Bunlardaki hadis fobisini tedavi etmeye ne bilimsel veriler ve ne de konjonktür zarureti gerçeği fayda vermez. Çünkü bu hadisin inkarında kılıf olarak kullandıkları ‘bilim dışı‘ sloganı yalnızca bir kamuflaj ve inkarlarına sempati ya da itibar kazandırma telaşı.

Bir kere bu ‘bilim dışı‘ yaftasını hadisin boynuna astıklarını zannedenlerin ezici bir çoğunluğunun ‘bilim’ e dair bilgileri ortaokulda Fen Bilgisi derslerindeki balonlu makaslı deneylerden ibaret. Diğer kısmı ise bu hadisin güya çatıştığı bilimselliğe dair verilerin hayaletine bile literatür taramasında ulaşmış değiller…

Uzun bir süredir kendi imkanlarımla Pubmed, Science Citation İndex gibi uluslararası bilim arenasının havuzlarında boğulacak gibi geziyorum. Her nedense bu bilim hazinesi veritabanlarından biri de çıkıp sineklerdeki antimikrobial aktivite sunan moleküllerinin varlığını inkar etmiyor…

Pardon da bir verinin bilimsel kudretini tescilleyen ölçüt eğer bu global indeksler değilse nedir? Yani 7 ile 9’u çarparken hesap makinesi kullanan insanların klavye başında tuşlarla ‘bilime aykırı‘ naraları atmaları nasıl bir mentalitenin defolu ürünüdür acaba? Ya da bilimsellik kulvarında koşturmuş kimseler ‘ise’ler kendileri; sineklerde antimikrobial aktivitenin olmadığına dair ispat adına, bir bilimsel veri sunmaları çok daha kolay olacaktır. Buyursunlar; bu aktivitenin olmadığını ispat için tüm uluslararası indeksler hizmetlerinde… Ve taramak da yasaklı değil, engelli değil. Ama yok, tek yaptıkları; sonradan görme entel özentisi jargonuyla,ucuzcu bile değil; bedavacı ağızlarını geve geve alay etmek, kedinin aslanı küçümsemesi kadar zavallı ve hastalıklı bir duygu şişmesiyle hor görmek…

Ee, madem bilimsel değil, bu kadar güvendiğiniz bu iddianıza niçin ortada bırakıyor, sahip çıkmıyorsunuz; iddianızın altını doldurmadan ağzınızdan çıkan sözlerin ardında durabilme kalıbını taşıyamadan bu ne cesaret böyle; ortada sürünen iddianızla, bir anlık hevesle fırladığınız sahnede spot ışıklarının altında acemi palyaço kadar maskara oluyorsunuz?

Bunu tiksindirici bulan diğer kitlenin gerekçeleri ise yoksunluk/mahrumiyet, zaruret/mecburiyet… Adına her ne derseniz deyin “ekstremum şartlar”a, olağanın/sıradanın dışı durumlara, çaresizlik güdümlü ‘seçeneksizlik‘ koşullarına yabancı olmaktan kaynaklanıyor.

7. Asırda ya da Çöl İkliminde Yemekleri Sineklerden Korumak

Daha 19. asırda bile haşeratlardan duyulan rahatsızlık ve çözüm sunumları edebiyat kitaplarımıza bile girmişken, sinek ve haşere kovucu ilaçların rüyasının bile görülmediği 7. asırda, çölün demirbaşları, hatta yerlileri, hatta en kalabalık canlı aileleri olan sineklerin ve haşeratın piknikte yüzümüze çarpan rüzgardan daha çok olduğu bir orta çağ sıcak iklim (çöl) standardında, insanların açlıktan midelerine taş bağladıkları ve kalori stoklarınının feryadını buldukları bir adet hurmayı yavaş yavaş emerek susturmaya çalıştıkları mahrumiyet çağında, havada vızır vızır gösteri yapan sinek ordularının istilası hengamesinde, ‘zengin yemeği‘ kabul ettikleri bir tas yemeği onlarca kişinin paylaştığı fakirlik hallerinde; buldukları ganimet gibi bir tas yemeği dökme lükslerinin olduğunu mu düşünüyordunuz?

Tarihi vakaların çözümlenmesi öyle üst perdeden, teknik ve bolluk çağının insanları şımarıklığında, rezidans penceresinden gecekondu hayatına tiksinerek bakma havalarında 21. asrın penceresinden 7. asrın virane barakalarına Kloepathra kibriyle bakıp, ağzından bir ‘Iyy, iğrennnçç!‘ güllesi yuvarlamaya gelmez.. Bi’ zahmet metropol gürültülerinden kendinizi alıp insanların mide gurultularına inin; obezite teşhisine yakalanmamak için diyetisyen kapılarını aşındırdıktan sonra lutfedip vakit ayırın; insanların ağaç kabuğu, ot kökleri yiyerek, midelerinin feryadını bastırmak için taş bağladıkları bir dönemde vücutlarındaki kaburga izlerinin hiç de öyle ‘sıfır beden olma, forma girme‘ telaşlarından kaynaklanmadığını görün.

Yağlarınızı eritmek için ikinci eviniz kadar uğraklaştırdığınız spor salonlarının koşu bantlarında, Hendek Savaşı’nda açlıktan yürümeye takat bulamayan o dönem insanlarının ağızlarına bir lokma atma hayallerini canlandırın. Binlerce ekmeğin çöp kutularından taştığı bir devirde, mahrumiyet çağları hakkında konuşacaksanız tenezzül edip o çağın ‘ekstremum şartlar‘ının klavuzluğunda konuşun.

Bugün siz sinek ilaçlı şehirlerin haşerat öldürücü spreyli odalarında, yediğiniz çeşit çeşit, lezzet cümbüşü sofralarınızdaki birçok tabaktan bir tanesine düşen sinekten mideniz bulandığı için yemeği dökebilirsiniz ama; döktüğünüzde yiyebileceğiniz bir yemeğiniz var. En kötü ihtimal kapağını açtığınızda tüm rafları türlü türlü gıda ile doldurulmuş lezzet ambarları buzdolaplarınız var… Ama o insanlar için sizin yaşadığımız hayat bir ütopya idi. Şehirlerdeki haşerat öldürücü ekip ve ekipmanların varlığında sineklerle olan muhataplığınız çok nadir fakat; bir yaz günü sımsıcak iklimde bir yerde bir kamp kurun bakalım, sprey olmaksızın o nazlı tenleriniz kampınıza iki gün dayanabilecek mi? Saklama kaplarınıza rağmen ne ölçüde koruyabileceksiniz yemeklerinizi sineklerden?

Döküp yenisini önünüze koyun; sorun değil iş başında, mesai saatlerindeki sinekler yeni koyduğunuz yemek kabına da gelir. İstediğiniz kadar yenileyin yemeğinizi. Sinekler görevde; onları yeni yemeğe de konmaktan ne alıkoyabilir ki..? Abartmıyorum, Afrika çöllerinde çekilmiş fotoğraflara bakın; çocukların burunlarının içine kadar sinek dolu yüzleri..

Ama o kadar benimsemişler ki bu sinekli hayatı, o kadar ülfet peyda edip alışkanlık yapmış ki onlarda; sinekleri kovmaya çalışmak gibi beyhude bir işe kalkışmıyorlar bile.. Resmen koloniler halindeler çünkü…

Hiç bu şartları yaşamadan, yazları belki günde birkaç defa rastladığınız ve hemen spreyle etkisiz hale getirdiğiniz sinek maceralarınız çöldeki sinek istilalarını anlamanıza izin vermez; zorlamayın. Ama tabloyu görün, insanların açlık ve fakirlik nakışlı hayatlarında sadece tiksinç olduğu için ganimet gibi buldukları bir miktar yemeği atma lükslerinin olmayacağını anlayın. Zengin bile olsalar sineklerin ailenin üyeleri kadar sabit birer ortam üyeleri olduğu koşullarda; 7. asrın çöl ikliminde sinek konan-düşen yemeği atsalar bile önlerine konan yeni yemeğe de sineğin konacağı-düşeceği gün gibi ortadayken sinek savaşını ne kadar ileriye götürebileceklerini düşünüyorsunuz? Tamam sinek değdi diye atın da, yenilenen yemek ve tabağınıza yine sinek değecek… Bu hikaye yazık ki, 21.asrın şehir insanının standartlarında okunamaz, 7.asrın çöl iklimi gerçekliklerini duyumsamaya çalışın.

Ayrıca bu sinek bahsinin vurgusu kesinlikle yalnızca, katışıksız olarak ‘o dönemin şartları‘ izahına hapsedilemez. Spreysiz bir kamp hayatı veya belediye görmemiş ücra bir köy yaşamının hâlâ 21. asırda da mevcut olduğundan da bahsetmiyorum… Bahsettiğim; kesinlikle bu sinek meselesinin asla bilim dışı olmadığının yanında şaşırtıcı bir şekilde mikrobiyolojik çalışmalara yepyeni bir rota tayin ettiği ve bilim insanlarının iştahlarını açtığı gerçeği.

Tiksindirici olması bunun bir realite oluşunu kenara itmez. Yaptığımız 7. asır – 21. asır şartları karşılaştırmasından oldukça ayrık bir hakikat ortada: Sineklerdeki antimikrobial aktivitenin dönem ve coğrafya şartlarına veya zaman dilimlerine, çağlar arası başkalaşımlara bağımlı olmadığı hakikati… Üstelik sineklerin patojen (hastalık yapıcı) taşıyıcısı oldukları meselesi yalnızca hadise destek mahiyetinde bir bilgidir çünkü; hadiste hastalık getirici oldukları ve yüzeylerinin de bu hastalığı giderici nitelikte olduğu geçiyor…

Bilim bugün sineklerdeki patojen etkileri tesbit ettiği ölçüde bu patojenleri öldürecek antimikrobial aktiviteyi de hayranlıkla teşhir etmiş durumda…

Peki, sizin bu ‘bilimsel değil‘ yaygaranız hangi temelden besleniyor?

Ek-1

Caner Taslaman’ın sinek Hadisinin bilimselliği hakkında yaptığı, profesör ünvanı adına imaj lekeleyici yazısına reddiye:

İlk olarak, hadiste bahsi geçen, folklorik karşılığı sinek olan mikro ölçülerdeki canlının tüm uçan insect türlerini kastettiğini idrak edemeyecek kadar kültürel analiz yoksunluğunuzun olması sizin adınıza büyük bir talihsizlik.

Size kendi çapınızda kurduğunuz minnacık bilimcilik oyununuzun 7.asra modifiye olamayacak şu gerçeğinden bahsedeyim: Biyolojik taksonomi ilminin peygamberimizin yaşadığı 7.asırda esamesi bile okunmuyordu ve Cicadae Familyası ile Calliphoridae, Sarcopharidae.. vb ayrımlar 7.asırda yapılmış ayrımlar değillerdi, bilim hakkında konuşmaya çalışan birisinin kümülatif ilerleme tabirinden habersiz olması çok yazık.

Sizin Cicadae diye familya ayrımını taptığınız, ağustos böceği diye sineklerden ayırdığınız tüm kanatlı insect türlerinin avam dilinde karşılığı sinektir. Bugün bi ağustos böceği tutun veya çeçe sineği, sığır sineği, duravit sineği, İspanyol sineği.. Gibi türleri de alın sokağa çıkın bunların Latince ayrımını geçtim, Türkçe isimlerini kaç kişinin bildiğinin istatistiğini çıkarın bakalım en zorlama yüzde 20’den yukarısını görebilecek misiniz?

Bütün bunların kanatlı insect türlerinin hepsinin halk dilinde tek bir ortak ad karşılığı vardır : sinek. Bugün kimyada alkol dediğinizde, etanolden, metanolden, propanolden, benzil alkolden, bütanolden 50 tane isim sayarsınız, ama halk sadece haram olan alkolü yani etanolü anlar…

Bugün Biyolojik taksonomi ilmine sineği sorarsanız size 177 tane tür sayar ama halka sorarsanız, uçan, kanatlı olan tüm insect türlerine kestirmeden sinek der… Yani bilim terminolojisi ile folklorik dilin ayrımını yapamayan birinin burada ortaçağa, yani 7.asra bilimsel taksonomi ayarı vermeye çalışmasına traji-komedi denilir. Ayrıca yazıda sadece Cancer cicada türünden değil Musca domestica, Lucilia cuprina, Drosophila melanogaster… vb. en yaygın sinek türlerinden de bahsettik.

Bilimsel taksonomide ağustos böceği ile örneğin duravit sineği aynı Familyada olmasalar bile halk dilinde bunlar tek bir sinek nomenklatürü çatısı altında toplanır, hele ki 7.asırda böyle bir ayrımın esamesi bile okunmaz. Bu yüzden ağustos böceği hakkında yaptığınız yorum çok zorlama ve kifayetsiz kaçmış, çünkü 21.asırda bilim Cancer cicada der ama 7.asır buna sinek der, gerek bilimsel taksonomi gerekse halk düzeyindeki canlıların detaylı sınıflandırma ve ayrımı asırların geçmesine bağlı olarak gelişmiştir. Hatta aslan gibi hayvanlara bile o dönemde “vahşi köpek” denildiğini peygamberimizin kızının nişanlısı Utbe bin Ebu Leheb için söylediği sözlerden biliyoruz. Yani sizin Cicada sinek değildir deyişiniz hiç bir şeyi ispatlamaz, aslan için bile vahşi köpek ifadesini kullanacak kadar canlı sınıflandırmasından uzak bir dönem ve toplumda sinek tabiri tüm kanatlı insect türleri için kullanılır çünkü ve ağustos böceği de kanatlı bir insecttir, yani hadiste sinek diye genellenen grubun içindedir. Ayrıca yazıda sadece Cicada değil sinek familyaları içinde en yaygın olanlarının da antibakteriyel özellik taşıdıklarından bahsettim, bunlara hiç değinmeyişiniz samimiyet derecenizi ifşa etmiş.

Tüm bunlarla beraber sineklerin ayaklarında bakteri taşıyor olmaları, kanatlarının antibakteriyel özelikte olduğu gerçeğini değiştirmez. Eline klavye alan herkes bol keseden birşeyler sallayıp “Antibakteriyel özellikler yoktur” diyebilir, inkar dünyanın en kolay işidir, peki ya ispat? Ben antibakteriyel özelliklerine dair dünyanın en otorite veritabanlarını referans getirdim, siz? Siz ne sundunuz iddianızı ispatlayacak?

Yorumunuz kadar cesur bir hamle bekliyoruz şimdi sizden: Sineklerin kanatlarının antibakteriyel özellikte olmadığını kanıtlayacak bir tane bile bilimsel veritabanlarına girmiş, akademik makale gösterin bize? Sadece bir tane? Ama Mealistlerin zavallı çırpınışlarla kekelemeye çalıştıkları merdiven altı web sitelerinden değil, benim getirdiğim Science Station Index gibi uluslararası bilim arenasının otorite veritabanlarından bir tane bilimsel kabul görmüş makale sunun??

Osman COŞAR 


*Departament d’Enginyeria Quimica, Universitat Rovira i Virgili, Tarragona, Spain
Faculty of Life and Social Sciences, Swinburne University of Technology, Hawthorn, Victoria, Australia
Centre for Astrophysics and Supercomputing, Swinburne University of Technology, Hawthorn, Victoria, Australia
§Institució Catalana de Recerca i Estudis Avançats, Barcelona, Spain
Centre for Biodiscovery and Molecular Development of Therapeutics, School of Marine and Tropical Biology, James Cook University, Townsville, Queensland, Australia