İnsan biyolojik açıdan çok zayıf olması hasebiyle varlığını devam ettirebilmek için varlık alemiyle bilgi üzerinden ilişki kurmak zorundadır. Zira insan sadece içgüdülerinden hareketle hayatta kalamaz. Bu açıdan nerdeyse diğer bütün canlılardan daha zayıftır. İnsan dışındaki bütün türler sadece içgüdülerini kullanarak hayatta kalabilir ancak insan bunu yapamaz. Dolayısıyla varlık alemiyle bilgi üzerinden ilişki kurmalıdır. İnsan varlık alemiyle bilgi üzerinden ilişki kurunca iki önemli avantaj elde eder.
Öncelikle bilgi sayesinde gerçeklik alemine dair cehaletini ortadan kaldırır ve bilmiyorken bilir hale gelir. İkinci olarak ise bilgi sayesinde varlık alemini kendi ihtiyaçları ve arzuları doğrultusunda değiştirme, dönüştürme ve şekillendirme gücü elde eder. Bilginin bu özelliği insana inanılmaz bir güç vermektedir. Zira bilgi nesnesi üzerinde egemenlik ve tahakküm kurma imkânı vermektedir insana. Kısaca, “Bilgi eşittir değiştirme gücü!”
İşte tam bu noktadan sonra insanın önemli bir karar vermesi gerekmektedir. Bilgi her durumda ona varlığı değiştirme gücü vermektedir. İnsanın vermesi gereken karar ise; neyi değiştirmek istediğine karar vermesidir… İşte düşünce tarihi boyunca bu soruya birbirinden farklı olan iki cevap verildiği için düşünce tarihi klasik düşünce ve modern düşünce diye ikiye ayrılmaktadır. Yani bu soruya klasik insanın verdiği cevap ile modern insanın verdiği cevap birbirinden farklıdır. Klasik insan bilginin bu gücünden kendisini değiştirmek için yararlanıyordu.
Klasik insan kendisini değiştirerek erdemli bir insan olmaya çalışıyordu. Ona göre varlık aleminde muhteşem bir düzen bulunmaktadır ve bu yüzden onun yapması gereken şey bir şekilde bu düzenin ne olduğunu bilmek ve sonrasında da kendisini ona göre değiştirmek olacaktır. Bu yüzden eğer klasik bir filozofa; ‘Bilgi nedir?‘ diye soracak olsaydık; bize, ‘Bilgi eşittir erdemdir.‘ diyecektir. Eğer asıl amacımız kendimizi değiştirmek ise ihtiyaç duyacağımız bilgi çeşidi öncelikle dînî bilgi, irfânî bilgi ve felsefî bilgi olacaktır. İşte bu yüzden klasik dönemde bu üç bilgi çeşidine çok ama çok değer verilmiştir.
Tecrûbî Bilginin Kullanımı
Dikkat edilirse bu bilgi çeşitleri arasında günümüzde bilimsel bilgiyi oluşturan tecrûbî bilgi yoktur. Zira asıl gayemiz kendimizi değiştirmek olunca tecrûbî bilgi pek de işimize yaramayacaktır. Ancak süreç içerisinde pek çok değişim ve dönüşüm meydana gelmiş ve nihayetinde insan fikrini değiştirerek bilgiden başka bir şey istemeye başlamıştır. Bu modern insanın bilgiden talep ettiği şeydir. Yaşanan felsefi kopuştan sonra modern insan kendisini değil dış alemi değiştirmek istediğine karar vermiştir. Ve eğer amacınız dış dünyayı kendi ihtiyaç ve arzularınız doğrultusunda değiştirmek ise bu durumda ihtiyaç duyacağınız bilgi çeşidi tecrûbî bilgi yani bilimsel bilgi olacaktır. Zira bilgi çeşitleri içerisinde sadece tecrûbî bilgi insana nesnesi üzerinde egemenlik kurma imkanı vermektedir.
En basitinden şu örneğe bakalım: Saksıda bir çiçeğiniz olduğunu düşünün. Bu çiçeğe dair felsefî bilgi, dînî bilgi, irfânî bilgi ve estetik bilgi sahibi olabilirsiniz. Ama bu bilgi çeşitlerinden hiçbirisi size çiçek üzerinde tahakküm kurma imkanı vermez. Bunu sadece çiçeğe dair tecrûbî bilgi verir. Mesela çiçeğinizi uygun aralıklarla sulamazsanız bu onun ölmesine sebep olacaktır. Onun yeterli güneş ışığı almasını sağlamazsanız solacak ve ölecektir. Kısaca çiçeğe dair tecrûbî bilginizi kullanarak çiçeği ihyâ da edebilirsiniz yok da edebilirsiniz.
Modern insan için asıl amaç dış dünyayı kendi arzuları doğrultusunda değiştirmek olduğundan asıl ihtiyaç duyduğu tecrûbî bilgi yani bilimsel bilgidir. Bu yüzden modern insan için en değerli olan şey ne din ne felsefe ne de irfandır. Onun için asıl önemli olan bilim ve bilimin mümkün hale getirdiği teknolojidir. Burada dikkat edilirse eğer bilimsel bilgi teknoloji üretilmesini mümkün kılmasaydı insan ne kadar isterse istesin gerçekliğe istediği formu ve şekli veremezdi. Zira bizler fiziksel olarak çok da güçlü değiliz.
Bilgi Eşittir Güçtür
İnsanın modern anlamıyla teknoloji üretebilmesi için akıl anlayışını değiştirmesi gerekmiştir. Buna göre klasik dönemde insanın ontolojik varlığının bir parçası olarak kabul edilen akıl, modern dönemde bir cevher olmaktan çıkmış ve yapının bir işlevine dönüşmüştür. İşte bu olunca, insan dışında bir yapıda yani makinede de yapay olarak aklın üretilmesi mümkün hale gelmiştir. İşte modern anlamıyla teknolojiyi mümkün kılan budur. Yani aklın veya zekanın insan dışındaki bir yapıda yapay olarak üretilmesi. Hesap makinesiyle başlayan bu süreç günümüzde yapay zeka üretilmesi ve makinelerin bilinç kazanmasıyla sonuçlanmak üzere. Bütün bunlar insanın bilgiden beklentisini değiştirmesi sonucu meydana gelmiştir.
İnsan bilgiden dış alemi değiştirmek için yararlanmaya başladığında bilginin anlamı da değiştir. Bilgi artık erdem değil güç olarak görülmeye başlar. Bunu düşünce tarihinde ilk defa Francis Bacon açıkça dile getirmiştir: Bilgi eşittir güçtür. Bacon açıkça doğayı bilmek istiyoruz çünkü bu sayede ona egemen olmak istiyoruz, ona egemen olmak da onu istek ve arzularımız doğrultusunda değiştirmek için, demiştir.
İşte bilgiye biçilen bu birbirinden tamamen farklı olan iki işlev, klasik düşünceden modern düşünceye geçilebilmesini mümkün kılmıştır. Dolayısıyla karşımızda bilgi erdemdir diyen klasik anlayış ile bilgi güçtür diyen modern anlayış bulunmaktadır. Ve klasikten moderne geçişte gerçekten değişen de tam olarak budur!
Abuzer DİŞKAYA