Türk ulus/budun’unun milliyetçilik akımında benimsemesi gerektiğini düşünen bazı büyük düşünürler tarafından ortaya atılmış, Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüştür. İlk aşamada Macarlar, Finler, Estonlar ve Ruslar içinde varlığını sürdüren Fin-Ugur Kavimleriyle Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya gelmesi hususunda ciddi savunma göstererek ortaya çıkmıştır. Türkçü ve Turancı görüş öncülerinden Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde Turancılığın Macar, Moğol, Tunguz ve Finuvları içine alan bir kavım karması olmadığını belirtmiştir. 

1905 Rusya Devrimi öncesinde Azeri ve Tatar Aydınlarca Turancılık akımı ortaya atılarak 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanıyla Türkiye coğrafyasında da geniş bir yankı bulabilmiştir. Ziya Gökalp’ın öncüsü olduğu İttihat ve Terakki yönetiminde Turancı görüşler egemenliğini göstermeye başlamış, Devrik Osmanlı Kumandanı Enver Paşa ise 1918 – 1922 yılları arasındaki karışıklık dönemi yaşayan Rusya’da Turancılık fikrini en etkin biçimde canlandırmak isterken hayatını kaybetmiştir. 

Türkiye Coğrafyasında en etkin Turancı-Türkçülerden olan Ziya Gökalp’ın Selanik’te kaleme aldığı Genç Kalemlerdeki “Turan” şiirinde “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.” Dizeleri, Turancılık süreci içinde Türkiye’deki Türkçü-Turancı camia arasında bolca atıp alınarak temel oluşturulmuştur. 

Osmanlı Uygarlığında Turancılık

Türkiye’de dış Türklere yönelik ilginin başladığı ilk yıllar 1890’lardı. Fransız tarihçi Léon Cahun tarafından kaleme alınan “Asya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar” adlı eseri, Necip Asım tarafından Türk diline çevrilmişti (1896). Türkçü hareketin adeta dönüm noktasıydı. Önceden Türkçede hiç bir özel mana teşkil etmeyen “Turan” kavramı, Cahun’ün bu eseriyle büyük bir önem kazanıp, yaygınlaşmaya başladı. 

Yusuf Akçura tarafından 1904 yılında Osmanlıcık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğün savunulduğu “Ü. Tarz-I Siyaset” adlı kitapçık yayınlandı. İstanbul’da 1908 yılında Türk Derneği kurulup, “Türk” diya adlandırılan tüm kavim-topluluk geçmişleri ve günümüzdeki durumları ile eserleri incelenip öğrenilmek ve öğretilmek amacı güdüldü. Bu derneğin kurucuları Yusuf Akçura, Necip Asım, Velet Çelebi, Rıza Tevfik ve İstanbul Üniversitesi prof. Agop Boyacıyan idi. 

İstanbul’da 1911 yılında Türk Yurdu Cemiyeti kurulup, kültürel çalışmalara ve aynı zamanda Orta Asya Türklerine yönelik doğrudan siyasi görüler ileri sürmeye başladı. Önderliğini Mehmet Emin Yurdakul’un yaptığı cemiyetin kurucuları ise Yusuf Akçuva, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Turan idi. Bir sonraki yıl (1912) ise Türk Ocağı kurulup, Türkçü ve Turancı hareketin esas odak noktası oluşturuldu. Bu tarihten 1930 yıllarına kadar bu örgüt, Türkiye’nin olağan üstü etkin statüsündeki siyasi/ideolojik düşünce merkezi olmayı başardı. Bu ocağın kurucuları ise bahsi önceden geçen kişilere ilaveten Zeki Velidi, Reşit Galip, Ferit Tek, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Halide Edip, Adnan Adıvar vb. idi. 

Turancı düşünce ve Türk Ocakları, 1913’ten itibaren İttihat ve Terakki yönetimi tarafından tam siyasi destek gördü. Başlıca sözcüğü ise Ziya Gökalp idi. Öykü yazarı Ömer Seyfettin de Turan fikrinin yaygınlaştırılmasında etkili oldu. 

Turancı fikir ekseninde Enver Paşa, Aralık 1914 yılında ilk hedef olarak Erzurum’a ulaşmış ve Rusları yurttan atmak amacıyla Sarıkamış taarruzuna girişmişti. Bu taarruzun ikinci stratejik ülküsü ise Kafkasya üzerinden Orta Asya Türkleriyle buluşmak ve I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya zafer kazandırmaktı. Fakat bu girişi, 32.000 Osmanlı askerinin şehit olması sonucu yenilgiyle sonuçlanmıştır. Bu girişimin neticesinde ise Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa, komutasındaki Türk birliği ile Ekim Devrimi yüzünden kargaşa içindeki Azerbaycan ve Dağıstan’I Rus işgalinden kurtarmayı ve bağımsızlıklarını ilan etmeyi başarmıştır. 

Cumhuriyet Dönemi Turancılık

1920’li Yıllar

TBMM hükümeti, 1920 yılından itibaren Millî Mücadele’de İttihat ve Terakki’nin Türkçü – Turancı kadrolarının büyük önem ve rollerine karşın kesin bir tavır sergilemiştir. Bunun en önemli nedenleri arasında ise 1920 yılındaki Sovyet Rejimi ile Ankara arasındaki diplomatik yakınlık yer alır. 

1923 yılında Ziya Gökalp, Ankara’da Matbuat Müdürlüğü tarafından “Türkçülüğün Esasları” adlı eser yayınlattı. Turancılığı “Uzak Mefkûre” ilan etti. Türkiye devletinin kuruluşu esas alınmış Türkçülük tanımı getirildi. Bu eserin basımının 2. Ayından sonra M. Kemal tarafından Ziya Gökalp, milletvekili adayı gösterildi. 

Mehmet Emin Yurdakul tarafından kaleme alınan “Turana Doğru” şiiri, yeni baskı ile “Vatana Doğru” adıyla yayınlandı. Yusuf Akçura, ahmet Ağaoğlu, Halide Edip gibi önemli Turancılar, 1922 ve 1923 yıllarında çeşitli vesilelerle Turancılık ülküsünden vazgeçtiklerini bildirdi.

1930’lu Yıllar

 1930’lu yıllarda yeniden güçlenmiş olan Türkçü-Turancı ideoloji, radikal sözcüğü Nihal Atsız ile daha da can buldu. Atsız Mecmua, Orhun: Aylık Türkçü Mecmua ve Bozkurt dergileri yayınlanmaya başladı. Çeşitli akım, yayın ve hareketler 1930 ila 1944 yıllarında sürdü. Adeta Turancılık muazzam bir büyüme ve vatanseverlik ile bütünleşiyordu. 

1944 Tevkifatı

Nazi Almanyası’ndaki yenilgi durumu ile Türkiye ve İngiltere-ABD ilişkileri gelişti. Bu durum ise Turancılara karşı sert eleştirilerle boy gösterdi. Faris Erkman, “En Büyük Tehlike” isimli eserinde “Pantürkist, Turancı, Irkçı Kukla” terimlemeleriyle saldırıda bulunup, onları yabancı devletlere hizmet etmekle itham etti. 

İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’I 1944 yılında emekliye sevk ettikten sonra İstanbul ve Ankara’da Türkçü gençlerce düzenlenen Komünizmi Telin mitingleri yapıldı. Şükrü Saraçoğlu hükümeti, birçok Türkçü-Turancıdan oluşan 23 önemli şahsiyeti yargıladı.1 yıl civarında tutuklu kaldı. Ardından ise ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Fakat Askerî Yargıtay mahkûmiyet kararını esastan bozdu. 

1945 Sonrası

Demokrat Parti ve Mareşal Fevzi Çakmak tarafından kurulan Millet Partisi içinde görev alan, bağımsız örgütlü yapı göstermeyen Turancı bir hareket canlandı. Siyasete egemen olan anti-komünizm fikriyle farklı bir zırha bürünerek görüşlerini savunmaya başladı. 1969 yılında ise Milliyetçi Hareket Partisi, öncesindeki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, eski birçok Türkçü-Turancıyı bünyesinde topladı. Günümüze kadar süregelen bir hayalî Turan ülküsü mevcudiyetini korumaktadır. 

Not: Turancılık, Türkiye’nin haricinde başta Macaristan, SSCB ve diğer bazı ülkelerde de boy gösterdi.

Mevlüt Baki TAPAN