Dostlar tarih boyunca her devlet kurulduktan sonra sınırları içerisinde stratejik ve jeopolitik konumu önemli olan bir şehrini başkent ilan etmiştir. Ülke için önem arz eden bütün kararlarda ülkenin başkentinde alınır. Başkent bir ülke için merkez konumundadır. Başkent nedir desek şu tanımı yapmamız da bir beis yoktur.
Başkent: Ülkenin bütün ekonomik, siyasal, idari, kültürel ve askeri konuların değerlendirildiği, kararların alındığı, ülkenin hedeflerinin belirlendiği ve ülke idaresinin yapıldığı yer anlamına gelmektedir.
Bundan doksan beş yıl önce takvimler bugünü gösterdiğinde Ankara ülkemizin başkenti kabul edilmişti. O günlerden önce ülkemiz Osmanlı Devleti olarak varlığını sürdürmekteydi ve Osmanlı ilk kurulduğunda başkent Bilecik kenti olmuştu. Zira Osmanlı Devleti beylik olduğu dönemde burada kurulmuş ve zamanla büyüyerek devlet teşekkülünü almıştır. Daha sonra Bursa ve Edirne şehirleri Osmanlı’ya başkentlik ettikten sonra İstanbul’un fethiyle devletin merkezi İstanbul olmuştur. İstanbul şehri fetihten Osmanlı’nın yıkılışına kadar 470 yıl boyunca devlete başkent olmuştur. Hatta devletin merkezi Payitaht olarak anılmıştır.
Stratejik olarak büyük öneme sahip olan İstanbul iki kıtayı birbirine bağlayan iki denize de hakim olan bir bölgedir. Fakat tarihte bazı yaşanan durumlar İstanbul’un ne derece tehlike altında olduğunu göstermiştir. Bu durumlardan biri Rusların 1829 yılında Edirne’ye kadar ilerlemesi ve İstanbul’un işgal edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Zira bir devletin başkenti işgal edilirse o devlet fiilen sona ermiş demektir. Bu durumlardan dolayı başkentin konumu 19. Yüzyılın başlarından itibaren tartışılmaya başlanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde görevli Von der Goltz Paşa Osmanlı’nın köklü bir değişime girmesi gerektiğini ve başkentin Konya yada Kayseri gibi daha güvenli bir yere taşınması gerektiğini önermiştir. Fakat Dünya Savaşı sonrası İstanbul işgal edilince başkentin Bursa’ya taşınması fikri ortaya çıksa da Atatürk’ün Ankara’ya hareket etmesi ve milli mücadele taraftarlarının Ankara’da buluşması ile Ankara, Milli Mücadelenin merkezi olmuştur. Milli Mücadele buradan yönetilmiş ve kurtuluş için önemli olan kararlar burada alınmıştır. Zira TBMM’nin burada açılması Ankara’nın Milli Mücadele için karargah konumunda olacağını göstermiştir. Daha sonra savaşın kazanılması ile mecliste yeni devletin başkentinin neresi olacağı tartışılmaya başlanmıştır.
Ankara, Milli Mücadeleye önderlik etmiştir ama yine de akıllarda İstanbul fikri de vardır. Çünkü asırlardır devletin merkezi konumunda İstanbul vardır ve bu durumu bir anda değiştirmek kolay değildir. İşte bu yüzden devletin merkezinin olacağı yer stratejik olarak önemli konumda olan bir yer olmalıydı. Başkentin İstanbul olmamasını düşünenler bu durumu daha önceki tecrübelere göre söylüyorlardı. Zira Dünya Savaşı zamanı İstanbul işgale uğramıştı. Yeniden böyle bir durumun yaşanmayacağının garantisi verilemezdi. Ankara fikri ise Milli Mücadelenin merkezi konumunda olması dışında şu nedenlerde dolayı kabul görmektedir.
- Ankara şehrinin nüfusunun büyük oranda Türk ve Müslümanlardan oluşması
- Bölgede Türk hakimiyetinin mutlak olması
- Ankara’nın kuzey-güney ve doğu-batı yollarının kesişme noktasında olması
- Ülkenin tam ortasında olması ve yüzyıllardır tehlikelerden uzak olması
- Ankara şehrine demiryolu ulaşımı imkanı olması
- Ankara’nın istila tehlikesinden uzak olması
- Temsil heyetinin Ankara’ya önem vermesi ve özellikle Atatürk’ün Ankara’yı başkent olarak istemesi.
İşte bu gibi nedenlerden dolayı başkentin Ankara olması gerektiği savunuluyordu. Zira o dönem ilk adımı atanda Dışişleri bakanı İsmet İnönü ve 13 arkadaşı olmuştur. İsmet Paşa ve 13 arkadaşı 13 Ekim 1923 tarihinde meclis genel kuruluna önergede bulunmuştur. ‘Türkiye Devleti’nin makarr-ı idaresi Ankara şehridir.‘ Önergesine göre Ankara’nın güvenli bir merkez olduğu vurgulanmıştır. Komisyondan geçen bu önerge kabul edilerek 13 Ekim 1923 günü Ankara resmen ülkemizin başkenti ilan edilmiştir.
Mesut BULDU