Ülkemizde çokça görülen bir problem de bilgi sahibi olmadığımız konularda fikir sahibi olmamız. Bunu bir de şiddetli bir şekilde savunma cihetine gidip ahkam kesince iş daha da katmerli hale geliyor. Bilhassa din ve siyaset bu konuda en cüretkar davrandığımız alanlar. Gelin ne gibi yanlışlar yaptığımıza “safsatalar” örnekleriyle hep birlikte göz atalım.
Önce ne olduğunu anlayalım. Türkçe ismiyle Safsata İngilizce ismiyle Logical fallacy ya da Osmanlıcadaki ismiyle Kıyas-ı batıl, bir fikri ortaya koyarken ya da idrak etmeye çalışırken yapılan yanlış çıkarsama diye tabir edeceğimiz bir kavram. Safsatalar ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülseler de dikkatle incelenmesi durumunda kendilerini ele veren sahte argümanlardır.
Safsataların farkına varmak, onları geçerli ve sağlam argümanlardan ayırt etmek önemli bir eleştirel düşünme becerisi gerektirir. Argümanlar, özelliklerine nispetle bir veya birden çok safsatayı aynı anda barındırabilir. Bizim de dini tartışmalarda kullandığımız ve kendimizce “makul” sayılan birçok argüman aslında birer safsatadan ibarettir. Özellikle günümüzde safsatalar üzerine inşa edilen çok yanlış söylemler gittikçe yaygınlaşıyor. İhtimaller dairesindeki bir durumu kati delil gibi sunmak gibi bir hataya da düşebiliyoruz. Ele alacağımız konu bunların bir incelemesidir.
Usulümüz önce tanım sonra örnekleme sonra da buna bir cevap şekline olacak. Haydi Başlayalım!
1. Argumentum ad hominem: Söz konusu argümanın doğruluğunun, argümanı geliştiren bireyin kişiliği ile ilgisi olduğu iddiası.
A kişisi uydurulmuş din mensubudur. Dolayısıyla onun söyledikleri şöyledir böyledir gibi veya A kişisi “Hadis inkarcısıdır.“; “Tasavvuf ehlidir veya düşmanıdır.“; “Falanca tarikate mensuptur.“; “Bizim veya falanca cemaatin adamıdır.“; ” O adam Suudda bir süre yaşamıştır dolayısıyla Vehhabi kafasındadır.“; “Bu adam falanca ile fotoğraf çektirmiş demek ki böyledir.” gibi ifadeler tam da bu safsatanın örnekleridir.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Bir kişinin bazı görüşlerini hatalı olması -ki hatalı olup olmaması da yine bizim vasıflandırmamızdan ibarettir- diğer görüşlerinde hatalı olacağın anlamına mı gelir? Tüm bunlarla birlikte mevzu bahis edilen durumların hepsi birer karinedir diyebiliriz ama bizim bu çıkarımları yapmamız için yeterli değildir. Zandan ibarettir ve toptancı bir düşüncenin ürünüdür.
2. Argumentum ad populum: Çoğunluğun benimsediği bir görüşün doğru olduğu iddiası.
“Yaklaşık 15 asırdır kimse bir şey dememiş de şimdi sen mi çıkıp yanlış olduğunu iddia ediyorsun. O kadar insan aptaldı da sen mi akıllısın. Herkes yanıldı da sen mi biliyorsun?“
Bu tip iddialara verilecek cevap: Çoğunluk bir şeyi diyor diye bu onun mutlak doğru olduğu anlamına mı gelir? İslam’ın başladığı ortamda neredeyse herkes putperest bir inanca sahipti. Bu mantıkla putperestliğin doğru olduğunu iddia etmemiz gerekmiyor mu?
*Burada gözden kaçmaması gereken bir husus var. O da şu ki: Cahil kalabalığın benimsediği görüş ile üzerinde araştırma yapan düşünen, kafa yoran bir zümrenin çoğunluğu aynı şey değildir. Bir alandaki ihtisas sahibinin (başka çıkar gözetmeksizin) bir konu üstündeki ittifakı belki bir kanıt değildir ama yanlış olması pek de tutarlı görünmüyor. Elbette araştırılmalı tahkik edilmeli ama bu konuda çok aceleci davranarak çoğunluk da hata eder diyerek kestirip atma, hemen hüküm verme yoluna gidilmemeli.
3. Argumentum ad ignorantiam: Tersini ispatlayamadığın şeyin doğru olduğu iddiası
“Kur’an’da filanca konu hakkında APAÇIK bir ayet yoktur.O zaman bunun böyle olduğunu söyleyemeyiz.”
Bu tip iddialara verilecek cevap: Bir konuda bu böyledir demek için geçerli tek yol o hususta apaçık bir Kur’an ayetinin bulunup bulunmaması değildir. Kur’anın bizim için esas olması, birincil kaynak olması aklımıza gelen her şeyi en açık haliyle zikrettiği anlamına gelmiyor. İslamda bir konuda hüküm çıkarmak internet üzerinden meal taratması ile yapılacak kadar basit bir iş değildir. Bunu usulüne göre yapacak olan işin ehline devretmek gerekir. Yok eğer ben illa böyle yapacağım diyorsak. Kur’anda ezan formatında namaza çağırmak geçmez. O zaman saksafon veya bateri veya gayda veya yatugan çalarak namaza çağırabiliriz demiyor kimse. Hristiyanların çaldıkları çanı yasaklayan bir emir de yok. Böyle çağıralım bundan sonra de demiyoruz. Kabirde raks yapmayı yasaklayan bir ayet yok hadi toplanın kabirlerin üstünde tepinelim mezarlıklarda parti verelim demediğimiz gibi. Bilerek abartı örnek veriyorum ki anlaşılsın. Acaba yaşantımızın ne kadarı sadece Kur’andaki APAÇIK ayetler ile düzenlenmiş bunu da araştırmak lazım. Sapla samanı birbirine karıştırmayalım !
4. Petitio principii / begging the question: Döngüsel nedensellik yani kendi kendini kanıtlayan önerme.
Kur’an, Allah’ın indirdiği bir kitaptır. Allah’ın yazdığı kitap yanlış olamaz; doğru olmalıdır. Kur’an ‘da yazdığına göre Kur’an doğrudur. Öyleyse Kur’an kesinlikle doğru bir kaynaktır.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Bu mantıkla yola çıkarsak aynı şeyi İncil için de Tevrat için de yapabiliriz. O zaman hangisi doğrudur? Peki ben bir kitap yazıp bunun bir bölümünü bunun en doğru kitap olduğuna ayırsam bu onu iddia ettiğim gibi en doğru kitap yapar mı ?
Not: Buradaki kastımız kur’anı kerimi kabul etmeyen insanlara karşı böyle bir delillendirmenin yanlış olduğudur. Yoksa Kur’ana iman eden iki kişi arasında veya Müslümanlar arasında bunun doğruluğunu tartışmayız bile.
5. Cum hoc ergo propter hoc: Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin mutlaka bir neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu iddiası.
Falanca tarikatteki insanlar şöyle hata yapıyor. Filanca cemaat müntesipleri böyle yanlışlar yapıyor. Bir Hanefi bir Şafiiye -kötü manada- şöyle bakıyor . Bu insanların sayısının da az olmadığını düşünürsek demek ki neymiş bu yanlışların kaynağı bizzat önder olan kişiler ve onların yanlış düşünceleridir. Biraz daha açık olacak olursam problemin sebebi tarikat tasavvuf ve mezhep anlayışıdır.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Madem durum böyle hadi gelin bunu bir üst basamağa götürelim yani herhangi bir aidiyet veya görüş farklılıklarını zikretmeden Müslümanları ele alalım. %99 u -Müslüman olan bir ülkede falanca suçların filanca ahlaksızlıkların yaygın olması ama % 70 i ateist olan bir ülkede bunların olmaması bize öğretiyor ki bunların kaynağı İslam’dır. DİYEBİLİYOR MUYUZ?
Eğer bir eleştiri yöneltecek isek bunlar fikre yönelik olmalı kişilerin fiilleri üstünden bu mekanizma yürümez. İlla ki benzer vasıflarla vasıflandırılan insanlara gidecek eleştiriler varsa bu da o gruba ait aklı selim kişilerin üstünden yapılmalı.Ne yaptığını bilmeyen meseleyi tam kavrayamamış cahil insanlar üzerinden değil.
6. Post hoc ergo propter hoc: Zaman periyodunda önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği iddiası.
A olayı olduktan sonra bunlar başımıza geldi. Demek ki B olayının sebebi buymuş. A olayı olmasaydı B olayı olmazdı.
Bu tip iddialara verilecek cevap: : Birbiriyle ilişkili gibi gözüken veya arka arkaya gelen olaylar her zaman birbirinin tetikleyicisi olmak zorunda değildir. Farkında olmadığımız başka etmenler olabilir tevafuken böyle olabilir Olayları tüm yönleriyle incelemeli ve hepsini hesaba kattıktan sonra doğru bir yargıya ulaşmaya çalışmalıyız. Çünkü her olayı dışarıdan görüldüğü kadarıyla değerlendirirsek aldanmamız kaçınılmazdır.
7. Çöp adam / straw man: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
-Falanca hocayı dinlediğimde bazı noktalarda haklı olduklarını görüyorum.
-Ne yani falanca hocayı mı savunuyorsun/destekliyorsun sen de???
Bu tip iddialara verilecek cevap: Hiç bir zaman hiç bir taraf tamamen doğru ya da tamamen yanlış değildir. Ya hep ya hiç anlayışı hatalıdır. Herkesin eleştirilebilir olduğunu unutmayalım. Kişilerin güzel kısımlarını alıp yanlışlarına -gerektiği yol ve yöntemle- itiraz etmekten geri durmayalım. İnsanları kalıba sokmayı bırakalım doğruya doğru yanlışa yanlış deme iradesini göstermeyi ihmal etmeyelim.
8. Argumentum ad traditio / argumentum ad antiquitatem: Geleneksel olan şeyin doğru olduğu iddiası
Asırlardır bu böyle gelmişse demek ki doğrudur.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Kur’an buna karşı çıkar. Nitekim müşriklerin savunduğu argümanlardan en önemlisi buydu. Bizim için mihenk taşı Kur’an ve Sünnettir. İster adı gelenek olsun ister görenek ister töre ister adet adını ne koyarsanız koyun tüm düşünceler ve anlayışlar bu mihenk taşına uygunlukları oranında doğruluk değeri taşır.
9. Argumentum ad baculum: Güç kullanarak kabul ettirme.
Halkın hepsi böyle inanıyor şimdi karşılarına geçip yanlış olduğunu söylediğim takdirde tecrid edilirim. Madem hal böyle susmak ve kabullenmek en iyisi
Bu tip iddialara verilecek cevap: Eğer bir şeyin hak olduğundan eminsek bunu söylemek zorundayız.Kime hakikatten bir pay verildiyse elbette onun hesabı da sorulacaktır.Toplum baskısı, yanlış anlaşılma gibi sebeplerle sükut edip birilerinin maddi veya manevi etkisi altında kalarak bir şeyi kabul edemeyiz.
*Tabi ki her mazlum rolünü oynayanı bu kategoriye koymak da başka bir hata olur. Yeterince bilgi sahibi olmadığımız bir konuda bir hüküm verdiğimizde o hükme göre de herkes yanlışsa ayrı bir hata meydana geliyor. Batıl üzerine olduğumuzu bilmeden “Hal böyle iken susamam anlatmam lazım diyerek iyilik yaptığını sanmak” da maalesef çok yaygın. Önce doğru bilelim öğrenelim sonra sıra gelsin başkalarına bildirmeye ve öğretmeye.
10. Argumentum ad crumenam: Zenginlerin söylediklerinin doğru ya da tam tersine yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu iddiası.
11. Argumentum ad lazarum: Yoksulların söylediklerinin doğru ya da tam tersine zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu iddiası.
Biz bu iki safsatayı zengin fakir ilişkisinden ziyade aynı mantığı koruyarak işin dine bakan yönüyle ele alacağız.
Falanca hoca/alim dediyse doğrudur. Falanca kişi hata etmez birisidir.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Öncelikle hepimiz biliyoruz ki kimse kal ile bu şekilde bir iddiada bulunmuyor lakin haliyle bunu diyenlerin sayısı hiç de az değil. Bir zatın yanlışını bir “hikmete binaen” e tevil etmek de bunu gösteren bir durumdur. Doğruluğundan şüphe etmeyeceğimiz tek kaynak Kur’an, tek insan da Efendimiz (a.s) dır. Bunun dışında ne kadar alim ne kadar zahid ne kadar zeki (artık yanına ne medihler koyarsanız koyun) olursa olsun bu onu hata etmez kaynak ya da kişi konumuna getirmez.
* Bir parantez açacak olursak çoğu kişinin ilmi manada hüsnü kabulünü almış kişilerin tenkidini ayrı tutabiliriz. Kimse hata etmez değildir deyip önüne gelene -amiyane tabirle ifade edecek olursak- “sallamak, giydirmek” doğru bir tavır değildir.
12. Yanlış ikilem / bifurcation: Yalnızca iki seçeneğin var olduğu iddiası.
İnsanlar namazlarda sureleri anlamadığı halde Arapça okuyorlar.Halbuki Türkçe okursa ne dediğini anlayacak. Herkese de Arapça öğretmemiz mümkün olmadığına göre İnsanlar ya anlamadan Arapça okuyacak ya da anlayarak Türkçe okuyacak.
Bu tip iddialara verilecek cevap: İlk bakışta çok mantıklı görülen bu çıkarım üçüncü bir seçenek olmadığı takdirde geçerlilik kazanır. Sorunun çözümü varken bize sunulan şıklar üzerinden seçim yapmak zorunda değiliz. Belki fark edemeyenler vardır ama olay çok berrak. Ya anlamadan Arapça okumak ya da anlayarak Türkçe okumak ihtimallerinden birini seçmek mecburiyetinde değiliz. Pek tabiidir ki Türkçe kitaplardan anlamını öğrenip namazda Arapça okuyabiliriz. Yani dilimizden Arapça lafız çıkarken manasını öğrendiğimiz bu lafzın Türkçelerini de zihnimizden geçiriyoruz.
Ortaya iki seçenek koyarak diğer seçenekleri görmezden gelmek ve muhatabı bu seçeneklerden birini kabule zorlamak çoğu kez aldatıcı olabilir. Şöyledir yoksa böyledir diye başlayan kimi zaman da “başka seçenek yok” diyerek baskı unsurunu katmerli hale getiren kişilere karşı teyakkuz halinde olmak gerekir. Hayır kardeşim bu böyle ya da şöyle olmak zorunda değil senin değinmeyi unuttuğun veya kasıtlı olarak bahsetmediğin şöyle de bir ihtimal var demeliyiz.
13. Zayıf benzetme / weak analogy: Ortak özelliğe sahip iki önermenin birbirinin aynısı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği iddiası.
Örnek: Kur’ana göre müşrikler böyle yapıyordu “Atalarımız” diyorlardı. Şimdi de birileri aynı şeyi “alimlerimiz” diyerek yapıyor. İşte al sana 21. yüzyılda aynı “Atalar dini” anlayışı.
Bu tip iddialara verilecek cevap: Burada sormamız gereken soru şu : Bizim önümüze aynıymış gibi sunulan kıyaslar doğru mu? Atalarımız denilen insanlara nispet edilen özellikler ile “alimlerimiz” denilen zümrenin tüm özellikleri aynı mı? Yoksa bir noktadan ele alının hatta o noktanın bile tamamen aynı olmadığı bir kıyas mı? Bu konuda dikkatli olmakta yarar var. Hele ki bu tip benzetmeleri önünü arkasını güzelce süsleyerek içinde bir sürü tutarlı ve doğru görüşün olduğu bir yazı veya konuşmada yaparsa işte o zaman zokayı yutmanız işten bile değil.
14. Yüklü soru / loaded question: Sorunun arkasında yatan varsayımların doğru olduğu iddiası.
-Ölülere kur’an okunabilir mi ?
-Okunabilir.
-Demek sen kur’anın dirilere değil de ölülere gönderilen bir kitap olduğunu iddia ediyorsun?
-Hayır kesinlikle böyle bir iddiam yok.
-Ama az önce okunabileceğini söyledin.
Bu tip iddialara verilecek cevap:
-Evet senin de dediğin gibi okunabileceğini söyledim Kur’anın gönderiliş maksadının bu olduğunu değil ! Kur’an dirilere inmiş ve hayat kılavuzu yapılacak bir kitaptır. Kur’anın gönderiliş amacının bu olması ölülere okunamaz demek anlamına gelmiyor.O ayrı bir bahis ayrı bir tartışma konusu. Bu şekilde bir delillendirme olmaz. Telefon iletişim aracıdır onunla radyo dinleyemezsin, alarm kuramazsın diyen kimse yok.
İnsanları anlamak istediğimiz gibi değil onların anlattığı, kendini ifade ettikleri şekilde anlayıp öyle yargılayalım. Her ifadenin arkasına mayın misali çeşitli varsayımlar döşemeyi de bir kenara bırakalım.
15. Argumentum ex silentio: Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda yeterince bilgisi olmadığını, haksız olduğunu veya yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği iddiası.
“Benim hadise yönelik eleştirilerimi hadi birisi cevaplasın! Bir Allah’ın kulu da bunu bana açıklasın.“
Bu tip iddialara verilecek cevap: Kimsenin seni kale almıyor oluşu bu meseledeki haklılığından veyahut sana verilecek cevabının olmayışından mı sanıyorsun? Ne demişler: Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış!
16. Circulus in demonstrando: Ulaşılmak istenen sonucun dayanak noktası olarak ileri sürülmesi halinde oluşan safsata.
Peygamber Efendimiz’in (a.s) Kur’anı açıklaması Allah’a şirk koşmaktır. Allah’a şirk koşamayız (bu doğru değildir) Allah’a şirk koşmamamız gerektiği için Peygamber efendimizin Kur’anı açıklamaması gerekir. İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz (a.s) kur’anı açıklaması Allah’a şirk koşmak anlamına geliyor.
Bu tip iddialara verilecek cevap: System Error. Beyin not found.