İlk kez 1964 yılında İngilizce The Development of Secularism in Turkey başlığıyla yayımlanan kitabın Türkçesi Cumhuriyetin 50. yılında 1973’te Türkiye’de Çağdaşlaşma adıyla yayımlanmıştır. Kitap Osmanlı ve cumhuriyetçi Türkiye’nin 17I8’den beri kısmî bir entelektüel tarihidir. Berkes’in ilgisi sadece sekülerizmle ilgili doktrinlere veya fikirlere değil, aynı zamanda bu coğrafyada yaşanan sekülerleşme sürecine de yöneliktir.
Olayların doğası gereği konu çok geniş bir konu olsa da hikâye din ve devlet arasındaki ilişki etrafında dolaşmaktadır. Çağdaşlaşma süreci pratik olarak Türk toplumunun tüm yönlerini etkilemiştir. Sonuçta İslam, sadece dini bir inanç değil, bir yaşam tarzı olmuştur. Berkes modernleşme sürecini kabaca beş döneme ayrılmaktadır: Reformun başlangıcı, 17I8-1826; II. Mahmud ve Tanzimat, 1826-I878; II. Abdülhamid dönemi, 1878-1908; Jön Türk dönemi, I908-I9I9 ve Cumhuriyetin doğuşu ve ilerleyişi, 1919-1939. Kavramların ve reformların içinde evrimleştiği siyasi, diplomatik, ekonomik ve sosyal çerçeveye atıfta bulunmakta ve Türk modernleşmesinin anlaşılması bağlamında önemli ipuçları vermektedir.
Niyazi Berkes, 1718-1826 döneminde, özellikle Sultan III. Selim ve II. Mahmud reformlarında modernleşmenin ilk parıltılarının izini sürerek, Tanzimat dönemindeki değişimleri tartışır. 1876-1878 Anayasa dönemi ile birlikte tarihsel gelişim. Süreç daha sonra II. Abdülhamid ve 1908-09 Jön Türk isyanı dönemine ve Birinci Dünya Savaşı dönemine taşınır. Genç Osmanlıların ve Jön Türklerin ideolojik gelişiminde ıslahat hareketinin başarısızlıkları önemli bir rol oynadığı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci değişimlerinin bu erken dönemde atılan bazı temeller üzerinde durduğu görülmüştür.
Türkiye, esasen, kamu politikası gereği laik bir devlet kavramını uygulayan ilk ülkedir. Bu kavram bugün bile tam olarak kabul görmese de, Niyazi Berkes, Osmanlı İmparatorluğu’nda çağdaşlaşmanın gelişiminin birçok kişinin sandığından çok daha derin ve geniş olduğunu göstermektedir.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır ve birinci bölüm ‘İlk adımlar’ başlığını taşımaktadır. Osmanlı’da 1718’den itibaren başlayan yenilikçi girişimlerin şaşılacak düzeyde yetersiz olduğunu vurgulayan Berkes, bunun nedeni olarak da devletin içine düştü mali bunalım olduğunu ifade etmektedir. Bu noktada başlayan reformlar askeri niteliktedir çünkü Osmanlı’nın Batı karşısında en büyük hezimeti yaşadığı alan burasıdır. Bununla birlikte devlet ve iktidar sistemi içerisinde birtakım değişikliklerin yapılmak istendiği görülür. Örneğin padişahın mutlak otoritesini iktidarı paylaşma eğiliminde olan sınıflarla yapılacak bir sözleşme ile sınırlandırarak uzlaşmak bunlara örnek olarak gösterilebilir.
‘Mutlakiyetten Meşrutiyete’ başlığını taşıyan ikinci bölüm, II. Mahmut zamanında yapılan reformları, Tanzimat’ı, Kanun-u Esasi’yi ve Meşrutiyeti ele almaktadır. Berkes’in özellikle vurguladığı konu, II. Mahmud’un Şeyhülislam’ın yetkileri konusunda yaptığı bazı değişikliklerdir. Buna göre Şeyhülislam bütün halkın değil sadece Müslümanların dini işlerinden sorumlu hale gelmiştir. Bu durum Berkes’e göre din ve mezhep farkı gözetmeyen bir eşitlik anlayışının doğmaya başladığının göstergesidir: ‘Hukuka dayalı iradenin ve din, mezhep farkı gözetmeden eşitlik anlayışının doğmaya başladığını gösterdiği gibi, din işleriyle dünya işlerinin birbirinden ayrılması anlamında çağdaşlaşma sürecinin de asıl başlangıcı olmuştur.’
Üçüncü ve son bölüm olan ‘Cumhuriyet’ başlıklı bölümde ise Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ülkenin iki yüz yıldır içinden çıkamadığı problemler, din-devlet ilişkisi ve Mustafa Kemal önderliğinde yapılan Cumhuriyet devrimleri tartışılmaktadır. Berkes’e göre Çağdaşlaşma sürecinin en son ve en keskin adımları, Cumhuriyet rejimi dönemindeki hukuk, eğitim ve din merkezli devrimlerle gerçekleştirilmiştir.
Abdullah YARGI