Güney Asya’da gizemli bir ülke: Kamboçya. Nüfusu yaklaşık olarak 16 miyon. Ülkenin mottosu ”Ulus, Din ve Kral”. Tarihte birçok savaşlara ev sahipliği yapmış, Vietnam-Amerika savaşı sırasında kısmen de olsa bombalamalara hedef olmuş, mütevazi, güleryüzlü insanların yaşadığı ve pirincin çokça tüketildiği bir ülke burası.

802 yılında kurulup, 1431 yılında yıkılmş bu devasa İmparatorluk, Malezya, Tayland, Laos, Kamboçya ve Vietnamı bağrına basmıştı. İşte Kamboçya da bu İmparatorluğun filizlerinden bir tanesiydi. Ne var ki, bu gizemli Hindi-Çin ülkesini 1586’ya kadar hiçbir Batılı insan keşfedememişti.

Khmer İmparatorluğunun hüküm sürdüğü ve dev sarmaşıkların içinde yer alan ve bugün Dünya’nın 8. harikası olarak görülen Angkor Wat ya da Angkor Harabeleri, Portekizli bir rahip olan Antonio da Madalena tarafından 1586 yılında keşfedilecekti. Madalena, Angkor’u keşfetmiş ancak onunla ilgili, hatırı sayılır bir yazı kaleme almamıştı. Yalnızca Madalena’nın günlüklerinde yazdığı şu cümleler durumu yeterince açıklar mahiyettedir:

Bu öyle bir yapı ki, kalemle izah etmek, betimlemek mümkün değil; Dünyada benzeri yok ve ancak dahi bir insan bunu tahayyül edebilir.

Madalena’nın bu ”dahi” dediği kişi, ondan tam 240 yıl sonra Angkor Wat’ı çok daha kapsamlı bir şekilde keşfedecek olan Fransız Natüralist ve Kaşif Henry Mahout olmalıydı. Fransa doğumlu bu aşırı meraklı Filoloji Profesörü, onun zamanında Sir James Bowring tarafından yazılan ‘‘Siam Halkı ve Krallığı” kitabından büyük ilham aldı ve Hindiçin’e, özellikle de Kamboçya’ya gitmeye karar verdi.

İlginçtir ki, bu uzun yolculuğundan kısa süre önce, Batı Afrika’da Nijer Nehrini ilk kez keşfeden ünlü İskoç Kaşif Mungo Park’ın yeğeniyle evlenmişti. Fakat bir gezgin olarak seçim yapmak zorunda kaldı. O da Angkor Wat’ı, yani Kamboçya’yı tercih etti ve eşini Fransa’da bıraktı.

Mahout, Angkor’a geldiğinde takvimler 1860’ı gösteriyordu ve bu dahi Natüralist keşfe başlamıştı bile. Mahout, Angkor’u Mısır’daki Giza Piramitlerine benzetmekle birlikte, onu daha karmaşık, devasa ve anlaşılması güç buldu. 15 ton kumtaşından inşa edilmiş bu devasa harabe, ona göre Mısır’daki Piramitlerin tamamından daha büyüktü. Mahout, bu keşfin hiç bitmemesini diliyordu.

Angkor ormanlarını keşfe daldı bir gün ve burada binlerce farklı bitkinin ve hayvanın resimlerini çizdi. Bugün Laos sınırlarında yer alan Nam Khan nehrine de gitti. Burada bilinmeyen bir tür sinek sokması ve açlık nedeniyle Malaria (Sıtma) hastalığına yakalandı ve 35 yaşında hayata veda etti. Çizdiği resimler, gezi notları vs. onu takip eden Natüralistler tarafından bir kitapta toplandı. Kitabın orjinal adı ”Voyage dans les royaemus de Siam, de Cambodia de Laos (Siyam, Kamboçya ve Laos Krallıklarına yolculuk)” tur.

Angkor Wat’a ”Kayıp Dünya’‘ diyen otoriler,bir kez daha düşünmeli. Çünkü Angkor, hiçbir zaman Kayıp Dünya olmadı. O, sadece keşfedilmeyi bekledi…

Furkan ARISOY