Üzerinde durulan ve yoğunlaşılması da gerekli olan tahammülsüzlüğümüz söz konusu. Ani refleks sahibi olup öncesini ve ardını hesap etmediğimiz davranışlar sergiler olduk. Kimileyin trafiğin dağdağasına kapılıyoruz, kimi zaman bir kapı sesine öfkeleniyoruz. Sanki hayatı pek hızlı yaşamamız bunda etken gibi. Alelacele oldu her şey. Pürtelaş vehimlerimiz buradan mı kaynaklanıyor dersiniz? Ama her ne olduysa kendimiz orada vardık. Ve düşünmenin önüne gerdiğimiz engeller nezarethane olmuş. Ne yaptıysak kendimize masum değiliz. Peki şikayetçi miyiz yoksa memnun muyuz? Cevap verilmesi öncelikli olan ve aynı zamanda öze ilişkin soru bu. Memnun isek berkarar devam etmek yerinde olacaktır. Yok hayır memnun değil isek ve hatta şikayetçi isek daha neyi bekliyoruz? Gerçekleşmesi için yüzümüzdeki on bir tane kasın işlevine ihtiyaç duyan tebessümü hangi gerekçelerle sakınıyoruz? Buna mukabil gerçekleşmesi için yüzümüzde yüz on üç tane kasın işlevine gereksinimi olan çatık kaş nasıl bu kadar alelade oldu? Oysa biz nezaket medeniyetinin fertleriyiz. İsmimiz Cemal Safi değil ise “Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim” de diyemeyiz. Öyleyse buradan başlayabiliriz.

Bununla beraber sanırım, çağın bednamlarının, tefekkür boşluğunu eğlence ve vurdumduymazlık ile doldurma gayretkeşliği azımsanmayacak ölçüde başarıya ulaştı. Yeni bir kültürü enjekte etme gayesinin sonucu içlenmek için oldukça yeterli. Buna rağmen bütün sefahat içinde bir döngü kapanındayız. Elverir ki muzdarip ruhların irkiltici feryadı duyulabilsin. Sonrasında insanları sigaya çekmek yerine hatalarımız ile yüzleşmek bahtiyarlığına ereriz.

Televizyon kanallarının faaliyeti ile sevimli gösterilen ve bizim de eleştirimizin odak noktasını teşkil eden tahammülsüzlük, öfke bunlarla sınırlı kalmıyor. Bir diğer marifet ise cinselliğin sıradanlaştırılması. Dizilerde, filmlerde Avrupâî yaşam tarzının şaşaalı, gösterişli yanı sergilenip genç nesil bir nevi demagoji ile başbaşa bırakılıyor. Üstelik bu durumun sorgulanması ayıp, hayata uyarlanması takdire şayan gösteriliyor. Bütün bunların üstüne insan teki olarak rahatsızlık duyan bireyler ve bireylerden oluşan kitle ne çeşit bir tepki gösteriyor? Hangi yükümlülüğü ne zaman omuzlanacağız?

Sorumluluğumuzun idraki ertelenemeyecek kadar önemli. Nitekim sınavımızın başlangıcı takdirimize terkedilmiş değildi. Bu bakımdan çehre tebessüme, hayat tefekküre ve ölüme, idrak şuura aç ve muhtaç.

İlham Edebiyat Dergisi Editörü Yusuf Aydın