Mor Beyin olayı, cemaatin çıkarlarını korumak için çiğnemeyeceği hiçbir ahlaki ilkenin kalmadığını, kolaylıkla suçsuz insanlara kumpas kurabileceğinin açık göstergesi oldu. Bu olay dikkatleri yeniden FETÖ yargılamalarına çevirdi.
Mor Beyin nedir?
Mor beyin, FETÖ tarafından telefon uygulamaları için geliştirilmiş framework/yazılım çatısıdır. Bu çatıya göre yazılmış telefon uygulamaları (yine FETÖ tarafından geliştirilmiş telefon uygulamaları; örneğin, namaz saati, borsa takibi vb. uygulamalar) telefona yüklendiğinde, kullanıcıdan habersiz olarak uygulama tarafından ByLock sunucusuna bağlanıp, veri indirilir.
FETÖ İle mücadele sürecinde farklı yaklaşımlar ortaya çıktı:
1- Mücadelenin yapılan bazı hatalara karşın meşru ve gerekli olduğunu savunanlar. Bu kesim, darbe olasılığını duyduğunda sokağa çıkan kitleler ve onların politik temsilcilerinden oluşmaktadır. Halkın çok büyük çoğunluğu da böyle düşünmektedir.
2- Mücadelenin gereksiz ve tümden yanlış olduğunu düşünenler. Bu kesim darbeyi yapmayı planlayan FETÖ’cüler ve onların iç ve dış destekçileridir. Bu kesime karşı uyanık olmak gerekmektedir. Çünkü bunlar mücadelelerinde, h,çbir ahlaki ilkeye uymamaktadır.
3- Mücadelede yapılan bazı hataları sürekli öne çıkararak, işlevsiz kılmak isteyenler. Bu kesimde dolaylı yoldan FETÖ’ya lojistik destek vermektedirler.
4- FETÖ ile mücadele ediyor görünerek muhalefetin susturulmak istendiğini düşünenler. CHP’nin dillendirdiği bir tez budur. Bu tezi dillendirenler, “Olağanüstü Halin” kaldırılması gerektiğini her fırsatta dile getiriyorlar. Oysa tamamlanmamış bir süreç ortasında Olağanüstü Hal uygulamasının kaldırılmasının talep etmenin ne anlama geldiği iyi analiz edilmelidir.
5- Mücadele de gerekli kararlılık ve önlemin yeterli olmadığını savunanlar. Bu kesim aslında tehlikenin görünenden çok daha derin olduğu endişesini dile getiriyorlar.
6- FETÖ ‘ya karşıymış izlenimi veren kriptolar. Bu kesim, hem konumunu kaybetmemek, hem de sembolik ifadeler kullanarak FETÖ desteğini esirgemeyenlerden oluşmaktadır.
7- Kendisi FETÖ’cü olduğu halde, kendisini kurtarmak için önüne geleni FETÖ’cülükle suçlayan kişiliksiz tiplerin oluşturduğu kesim. Bunların amacı suçlu ile suçsuzun karışmasını sağlayarak haklı davayı işlevsiz hale getirmektir.
8- Kendisi FETÖ’cü olmayıp siyasal veya bürokratik konumunu korumak veya rakiplerini elemek için FETÖ’cü suçlaması yapan kişiliksiz tiplerin oluşturduğu kesim.
9- Her kılığa girebilen menfaatçi insanların oluşturdukları kesim. Bu kesimim menfaatlerinden başka bağlı kalacağı hiçbir ahlak ilkesi yoktur.
Yaşadığım bunca deneyim gösteriyor ki, hayatım boyunca FETÖ mensupları kadar ikiyüzlü, sahtekar, her kılığa girebilen, gerekli gördüğünde en yakınındakini bile harcamaktan çekinmeyen kişiliksiz insanlar görmedim. 15 Temmuz’da hepimizi Allah korumuş. Ya da içimizde bizi korumaya sebep olacak samimi ve dürüst insanlar varmış.
Her kılığa giren, suçsuz insanların telefonlarına örgütün iletişim ağını yüklemekten kaçınmayan bir terör örgütü ile mücadele ediliyor gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Normal bir suç şebekesiyle mücadele verilmiyor. Son derece organize iç ve dış destekçileri olan karmaşık ve çok iyi örgütlenmiş bir yapıyla mücadele bir hayli zordur.
Basındaki ve siyasal alandaki kripto FETÖ’cüleri görünce ne büyük, devasa bir tehlike atlattığımızı daha iyi anlıyorum. Kendini yıllar boyu gizlemeyi becerebilmiş, bunu önemli bir mücadele yöntemi olarak belirlemiş bir örgütle mücadele kolay değildir.
FETÖ ile mücadelede bir diğer önemli faktörde halen aktif kriptocuların varlığıdır. FETÖ ‘ ye, darbeye karşıymış gibi kendini gizleyen, Ama açıktan FETÖ’yü eleştirmekten özenle kaçınan ve tıpkı 28 Şubatta olduğu gibi mağdurlar yaratıldığından, 28 Şubat ile 15 Temmuzu mukayese etmenin bile ahlaken imkansızlığı ortadayken bunu yapmaya çalışan kriptocuların ne büyük tehlike oluşturduklarını görmek gerekir.
FETÖ ile mücadeleyi FETÖ’cü polis, asker, hakim, savcı, yargıçların hala aktif olduğu bir zamanda yapıyor devlet. Ben hatalar yapılsa da mücadelenin haklı ve meşru bir zeminde yürüdüğünü düşünüyorum.
Mor beyinden mağdur olanların mağduriyetinin asıl müsebbibi FETÖ’cülerdir. Telefonlara bu bilgileri koyup süreci sulandırmak istediklerini biliyoruz. Yapılan ve düzeltilen adlı hataları büyüterek zemin kazanmaya çalışıyorlar. Doğrusu bu konuyu büyük ölçüde kripto FETÖ’cüler de davayı sulandırmak ve 2019 seçimleri sonrası bir genel affa zemin hazırlamak istiyorlar. Bu tuzağa düşmemek gerekir.
Karşımızda hiçbir ahlak kuralı tanımayan, her tür yalanı meşru gören, yaptıklarından büyük ölçüde pişman olmayan, geleceğimize göz diken, siyaseti yönlendirmeye çalışan, insanların gözünün içine baka baka yalan söyleyen katiller sürüsü ve destekçileri var.
FETÖ konusunda, hala “Devletin istihbaratı neredeydi?” sorusunu sorabiliyorsak örgütü ve devletteki derinliğini hiç anlamadık demektir. Mücadele edilme sürecinde hataları ortaya dökerken, örgütün devletin bütün kritik kurumlarında yuvalandığını unutmamak gerekir.
Bazı siyasilerin demeçleri de büyük bir endişe uyandırmaktadır. 15 Temmuz’dan sonra her şey değişecek” diyordu Meral Akşener. Ona bu cümleleri söyletecek ne vardı 15 Temmuz’da? 15 Temmuz, seçim yok, referandum yok. Peki bu sözün anlamı ne? Ne olacak da değişecek?
Bu ifadelerin karşılığı açıklanmadıkça, Meral Akşener’in üzerindeki tartışmalar bitmeyecektir. Tartışmaların bitmesi için bu cümleden neyi kast ettiğini açıkça kamuoyu ile paylaşmalıdır.
15 Temmuzdan bir veya iki gün önce Nazlı Ilıcak, Mehmet ve Ahmet Altan’ın katıldığı programı bir kez daha izledim. Bendeki izlenim su: Darbeyi kesin olarak biliyorlardı. Programda geçen isimler ilginç: Zarraf, El- Nusra, Akşener. Öyle görülüyor ki, bu isimler yaptıkları programlarda darbenin düşünsel alt yapısını hazırlıyorlardı.
Basında bir kısım yazarlar da 15 Temmuz’un etkisini azaltmak için geçmişte olan darbelerle paralellik kurmak için çaba harcamaktadırlar. 28 Şubat ve 27 Mayıs tüm uygulamalarıyla zulüm dönemleridir. 15 Temmuz ise yargılamadaki bazı haksızlıklar istisna edilirse -ki, bunlar fark edildiği zaman düzeltilmektedir,- yüzde yüz haklı bir mücadeledir.
İkisini karşılaştırmak vicdana sığmaz. FETÖ propagandacılarının bir söylemi de budur. Sanki her tutuklanan yanlış tutuklanıyor izlenimi vermeye çalışıyorlar. Bu tuzağa düşmemek ve mücadeleyi kesintisiz sürdürmek gerekir.
Mor beyin süreci gösteriyor ki, hata görüldüğünde gideriliyor. 28 Şubat mağdurlarının ön yıllar boyu mağdur olanlar var. Hal bu iken 15 Temmuz ile 28 Şubatı aynı düzlemde görmek FETÖ ya hizmettir.
Bu mücadelenin bir diğer önemli yanı da muhalefetin durduğu sorunlu yerdir. Muhalefet sadece iktidarla değil aynı zamanda FETÖ ile de arasına mesafe koymak zorundadır. Konulmadığı sürece muhalefeti FETÖ söylemi esir almaktadır.
Muhalefet FETÖ ‘ya da karşı olduğuna kitleleri ikna etmek zorunda. Bu konuda anlamlı bir suskunluk içinde oldukları açıktır.
Unutmamak gerekir ki, herkesin FETÖ’cü olduğu, muhalefet partilerinin FETÖ destekçisi olduğu bir süreçte Erdoğan FETÖ ile cepheden mücadeleyi göze alan liderdir. Erdoğan’ın arkasında ki sosyolojiyi iyi okumak gerekir. Muhalefetin sorunu bu sosyolojinin kollarına yabancı olmasıdır.
Erdoğan’ın FETÖ konusundaki “yanıldık” söyleminin toplum tarafından samimi bulunması konusundaki sosyolojinin gerisinde, toplumun çoğunluğunun yanılması yatmaktadır sanıyorum.
“İktidara gelirseniz FETÖ ‘ya ne yapacaksınız, nasıl mücadele edeceksiniz, yoksa af mı çıkaracaksınız?“soruları son derece önemlidir. 2019 seçimlerinin bir yanını da bu tartışmalar olacaktır.
Temel özelliği yalan ve iftira olan bir örgütle mücadele zordur. Çok dikkatli olmalı ve haksızlığa uğrayanların maddi manevi kayıpları giderilmelidir. Gerekirse kamuoyunun önüne çıkarılıp kendilerinden özür dilemelidir.
Ne diyordu İbn Haldun üstadımız: “Geçmiş geleceğe suyun suya benzediği kadar benzer“. Hiç unutma dostum, geçmişin adaletsizliklerini, kimin tarafından yapıldığını, o gün ve bugün eleştiremiyorsan, haksızlıklara karşı çıkıp adalet aradığın iddiası boştur. Sadece sessizliğini yarattığı travma ile hesaplaşamıyorsun. Çünkü bugün dünün, yarın bugünün uzantısıdır.
28 Şubatı unutma unutturma. Tıpkı FETÖ’yü unutmayacağın gibi. İstiyorlar ki, yaptıkları insanlık dışı uygulamaları unutalım. İstiyorlar ki, Tek Parti Faşizmi, 27 Mayıs alçaklığını, 28 Şubat zalimliği karşısında susulsun.
Asla unutma ve susma. Günahlarını her yerde yüzlerine vur. Her dönem zulmün karşısında olmak gibi bir sorumluluğu vardır adalet arayıcılarının.
Haksızlığa uğrayan sevmediğiniz bir kişi olsa bile mağduriyetinin giderilmesi için elinizden geleni yapmanız gerekir. Haksız yere mağdur olanlara sahip çıkmak ve sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak konusunda birincil sorumlu siyasal iktidardır elbette.
Yusuf YAVUZYILMAZ