Muhafazakâr, Arapça ‘muhafada’ ve Farsça kār sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır. Kelime anlamı olarak ise ‘tutucu’ anlamına gelen bu kavram, sahip olduğu değerleri geleneklerimizi muhafaza eden, anlamları da mevcuttur.
Muhafazakar deyince aklımıza gelen kavramlar ise genellikle; sağcı, dindar ve İslamcı kavramlarıdır. Aslında, muhafazakar bir insan bu sıfatların her birini taşıyabileceği gibi bunların hiçbirini kendisinde barındırmasa bile muhafazakar bir insan olabilmektedir. Bir solcu, bir komünist, bir ateist bile muhafazakar olabilir. Ama yaşadığı sistemde muhafaza etmek istediği değerler, gelenekler varsa..
Muhafazakarlık, mevcut hukuki durumun, toplumsal yaşamın, gelenek ve değerlerimizin radikal bir değişimine karşı çıkan ve bu değişimlere kuşku ile bakan bir yapıya sahiptir. Aileye, eğitime, dine saygı duyulması gerektiğini savunan ve bu değerlerdeki değişikliklere, reformlara karşı çıkan bir ideolojidir.
Muhafazakarlık, hem liberalizme hem de sosyalizme karşıt bir kavramdır. 19.yy’da siyasal inançlar, fikirler kümesi olarak ortaya çıkmıştır. Fransız Devrimi karşıtlığı bu akımın çıkmasında önemli bir paya sahiptir. Fransız Devrim ruhuna bir tepki olarak, ‘değiştirme’ ve ‘ dönüştürme’ karşıtlığı olarak da görebiliriz.
Muhafazakarlar bir değişimi öngörebilirler ancak bu değişim, istikrarlı, kendiliğinden ve ihtiyatlı olmalıdır. Otorite, disiplin, düzen önemlidir.
Muhafazakarlığı oluşturan temel ögeler:
- Gelenek: Muhafazkarlığın temel yapı taşıdır. Muhafazakarlara göre gelenek, yerleşik değerleri zaman hızla alıp götürse de onlar zamana dayanmış ve değerleri muhafaza etmişlerdir. Örf, adet , teamül hepsi tek bir kişinin eline bırakılmalıdır. ‘Tarihin Sınavı’ geleneklerin süzgeci demektir. Tarih en önemli sınav aracıdır. Gelenek, tarihin sınavını geçtiği için önemlidir. Dinci muhafazakarda geleneğin dini kökeni vardır. Gelenek, bir toplumda ki yasayı teminat altına alan dini bir kavramdır. Gelenek, insanoğlunun bilgelik birikimi, hikmet birikimidir, insanın geçmişinin birikimidir. Gelenek, bütün insanlar için vazgeçilmez olan bir kimlik unsuru yaratır. Liberalizm de mesela; Ali’yi Ali yapan kendi tercihleriydi. Muhafazakarlıkta ise Ali’yi Ali yapan geleneklerdir.
- Eksik İnsan: Muhafazakarlığın ikinci ana bileşeni budur. Muhafazakarlık, tamamen insan merkezli değildir. İnsan her şeyden önce psikolojik olarak, yalnız başlarına sınırlı varlıklardır. İnsanlar bağımlı varlıklardır. Ahlaken de yozlaşmış, eksik bir varlıktır. İnsan sadece etik anlamda değil bilgi açısından da eksiktir muhafazakarlığa göre. İnsan sadece sahip olduğu bilgiler ile çevresindeki işleyişlere, karmaşıklığa bir çözüm bulamayacaktır. İnsan entelektüel, epistemik olarak da eksiktir. İnsan zihni kendi dünyası dışındaki dünyayı kavrayamayacak kadar eksiktir.
Muhafazakar pragmatik: Pratikte neyi gerektiriyorsa onu yapmak, durumsalcılık yani duruma göre davranmak. Çıkarlar neyi gerektiriyorsa onu yapmak.
Muhafazakarlara göre toplum; organizmacı ve toplum sözleşmesi karşıtıdır.
Muhafazakarlar her zaman, aile millet, ümmet gibi kavramlara referans verirler. Müşterek bilimler, gelenek, kültür, dil gibi bizi şekillendiren ne varsa ona sadıktırlar.
- Hiyerarşi ve Otorite: Muhafazakarlara göre bu iki unsur çok önemlidir. Mülkiyet vardır ama mahremiyettir. Kişisel özgürlük, mülkiyet yoksa özgürlük yoktur. Hiyerarşi tüm kurumlarda vazgeçilmez bir unsurdur. Her alanda mevcuttur hiyerarşi. Paternalistlik öge hep hakimdir. Otorite ise, geleneklerin korunmasında, değerlerin süre gelmesinde yine vazgeçilmez unsurlardan birisidir.
Muhafazakarlıkta siyasi sorunların nedeninin ana kaynağı ahlaki değerlerin zayıflamasıdır. Türkiye’ deki muhafazakar siyaset ideolojisi, Batı’daki birçok muhafazakar ideolojilerinden ayrılmaktadır. Bu yüzden ayrılan bu yönleri ile Türkiye birçok defa gerici, tutucu, irrasyonel kötümser gibi nitelendirmelerle karşı karşıya kalmıştır.
Muhammed DUYMAZ