Depresyon son yıllarda en az grip kadar yaygın bir hastalık olarak insanların hafızalarına girmiştir. Çevremize baktığımızda mutlaka depresyon hastalığına yakalanan ya da bu hastalığı atlatmış bir kişi görebiliriz. Artık çok fazla yaygın olan depresyon sürekli yaşanılan bir ruh hali olma yolunda ilerlemektedir. Peki bu depresyon tam olarak nedir?
Depresyon bir duygu durum bozukluğu olarak literatürde yer almaktadır. Bireyin çok fazla keder ve üzüntü yaşaması, normalde zevk aldığı etkinliklerden artık zevk alamaması, olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olması (suçluluk duygusu, intihar düşüncesi, değersizlik vb.) ve fiziksel olarak sürekli yorgun ve bitkin hissetmesi depresyon belirtileri arasında yer almaktadır.
Depresyondaki kişilere bu belirtilerle birlikte ciddi kilo kaybı ve uyku bozuklukları eşlik edebilir. Fakat bu duygu, düşünce ve davranışlara sahip herkes depresyonda değildir. Bireye depresyon tanısının konulabilmesi için bu belirtilerin günün büyük bir bölümünde ve en az 2 hafta kadar sürmesi gerekir. Ayrıca depresyonun yaygınlık oranlarına bakıldığında kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir.
Depresyonun nedenleri incelendiğinde ise birbirinden bağımsız birçok neden sıralanabilir. Bu nedenlerin ortak özelliği ise çoğu zaman beklenmedik ve ani gelişmiş hayat olayları olmalarıdır. Fakat bununla birlikte uzun zamandır yaşanan sıkıntılarda eğer baş edilemez bir hale geldiyse kişiyi depresyona sürüklemektedir. Yakın birinin ölümü, boşanmalar, iş hayatında yaşanan uzun süreli memnuniyetsizlik ve mobbingler, aile içi iletişimin olumlu bir şekilde gerçekleşmemesi ve travmatik olaylar kişinin depresyona girmesine neden olabilir.
Peki beklenmedik hayat olayları ile karşılaşan her insan depresyona girer mi?
Hayatın içerisinde sadece olumlu olaylar, mutluluk, neşe ve sevinç yoktur. Hayat kötülüğü, üzüntüyü, kederi ve mutsuzluğu da içinde barındırır. Hayatın bu yönünü unutanlar ya da görmek istemeyenler beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında derin bir sarsıntı yaşarlar. Bu sarsıntı onlara depresyonu yaşatabilir. Özellikle modern çağın insana sağladığı rahatlık ve konfor insanların ölüme, üzüntüye ve bunun gibi sabır gerektiren olaylara bakışını etkilemiştir.
İnsanlar artık bir ‘tık’la her şeye ulaşabildikleri için sabretmeyi, beklemeyi gereksiz ve can sıkıcı bulmaktadırlar. Bu yüzden kontrol edemedikleri olayları -ölüm gibiyaşamak zorunda kaldıklarında nasıl tepki vereceklerini bilmemekte ve müthiş bir çaresizlik yaşamaktadırlar. Bu çaresizlik onları çoğu zaman depresyona sokabilmekte ya da başka psikolojik sorunlara yol açabilmektedir.
Son yıllarda artan depresyon vakalarının yaşanılan çağ ile bağlantısı göz ardı edilemez bir boyuttadır. Özellikle her türlü imkanın olduğu bu çağda insan beyni artık kontrol edemediği bir olaya tahammül edememektedir. Fakat biliyoruz ki hayat ölümle, üzüntüyle, sevinçle ya da kederle beraber hayat olma özelliğini taşımaktadır. Bunu sürekli olarak kendimize hatırlatmalı ve çocuklarımızı bunun bilinciyle yetiştirmeliyiz.
Zihinlerimize ölümün, üzüntünün, kederin olumsuz olaylar olmadığını yaşanması doğal olaylar olduğunu öğretmeliyiz. Sabretmenin ve beklemenin zaman kaybı olmadığını bazen bunun yaşanması gerektiğini, her şeye her zaman ulaşılamadığını, çoğu zaman aciz varlıklar olduğumuzu sık sık hatırlatmalıyız kendimize. Depresyon; sınırı olan insanın modern çağın dayattığı sınırsızlığa bir baş kaldırısıdır denilebilir. Modern çağın ortaya koyduğu insan modeline, insan ilişkilerine, yaşam tarzına ayak uyduramayan birey depresyonu yaşayabilir. Fakat bu durum tamamen modern çağın suçudur diyemeyiz.
Bu çağ diğer çağlardan farklı olarak daha hızlı ve daha ışıltılı bir hayatla insanın aklını başından almakta ve bu da insanın gözünü boyamaktadır. Aslında modern çağ üzerine düşeni yapmaktadır. Ama bunun dengesini sağlayacak olan yine insandır. İnsan hangi çağda yaşarsa yaşasın mutlaka hayatın gerçek yüzüyle yüzleşmeli ve hayata dair objektif bir bakış geliştirmelidir. Sınırlılıklarının ve sınırsızlıklarının farkına varmalıdır. Ancak o zaman daha güçlü bir birey olabilir.
Bu yazıda çağın depresyona olan etkisini ve depresyonun yaygınlaşmasında ki rolünü ele aldık. Depresyonu bu açıdan ele aldığımızda insanların bu yüzyılda her şeyden önce hayatın ne demek olduğunu, içerisinde neler barındırdığını, hayatın ölümle anlam bulup değerli bir hale geldiğini net bir şekilde görmeleri, onları psikolojik olarak daha sağlıklı bireyler haline getirecektir. Beklenmedik olaylar her an, her yerde, her şekilde yaşanabilir ve insan buna kendini hazırlamalıdır. İnsan ölümle, üzüntüyle ve hayatın kötü yanlarıyla yüzleşmeyi öğrendikçe psikolojik sorunların üstesinde gelme düzeyi de o kadar artmaktadır.
Hayat ölümle, acıyla, sevinçle, mutlulukla ve kederle anlamlıdır.
Şeyma YILMAZ