Sabri Ülgener’in Zihniyet ve Din: İslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı başlıklı kitabı ilk defa 1981 yılında yayımlanmıştır. Zihniyet ve Din, Weberyen bir çizgide Türkiye’de ekonomi ve din arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk eserlerden biridir. Kitap, Din ve İktisat Ahlak-İslam, Tasavvuf ve İktisat Ahlakı ve Sonuç olmak üzere üç bölümden müteşekkildir.
Tarihsel bir okumayla Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadi olarak inhitatının (çöküş) kültürel ve ahlaki nedenlerini arayan Ülgener, bu hedefi gerçekleştirebilmek için, ekonomi, din ve zihniyet arasındaki ilişkiye odaklanmıştır. Ülgener’e göre iktisat ahlakı, genel ahlakın, günlük ihtiyaçları karşılarken ve maişet temin ederken şekillenen formundan ibarettir. ‘İktisadi faaliyet, bir bakıma, ihtiyaç tatmini yolunda insanla madde, çevre ve zaman arasındaki ilişkilerin toplamıdır.’ diyen Ülgener, enikonu bir biçimde iktisadi faaliyetin sosyal şartlara ve zihniyet dünyasına bağlı olarak şekillendiğini izah etmeyi denemektedir.
Dinin, zihniyet oluşturmaktaki rolüne değinen Ülgener, kapitalist ruhun ortaya çıkışında Protestan ahlakının önemli bir itki olduğunu savunan Weber’den ilhamla, Osmanlı toplumunda olmayan rasyonel iş ahlakını, burjuvaziyi ve kısaca kapitalizmi ortaya çıkarmayan etkenleri araştırır. Nihayet Ülgener’e göre, kapitalizmin ortaya çıkışına engel olan şey, az ile yetinmeyi ve dünyadan el-etek çekmeyi öğütleyen Bâtınî tasavvufi anlayışıdır.
Bâtınîliğin etkisiyle Ortaçağlaşma denen bir sürecin yaşandığını ve ekonomik hayatın donuklaştığı iddia eden Ülgener, Batının çalışma kavramını kullanarak Ortaçağ zihniyetinden kurtulurken, İslam dünyasının tersine, Ortaçağa girdiğini ifade etmektedir. Ülgener’e göre İslam’ın ekonomik gelişmeyi engellediğini söyleyen Weber, İslam’ı eksik incelemiş, tasavvufun iktisat ahlakından haberdar olmamıştır. Yazar, kapitalistleşmeyi engelleyen İslam değil, İslam içerisinde ortaya çıkan Bâtınî tasavvufî harekettir.
Weber’in İslam ve ekonomi arasındaki ilişkiye dair çözümlemeye karşı çıkan Ülgener, ekonomik çöküşün İslam’ın bizzat kendisiyle ilgili olmadığını ispat babında birçok teolojik ve tarihi delile başvurur. Batınilik dışında kalan tasavvufî ahlakın kalkınma, disiplinli çalışma ve ve üretimi canlandırmaya karşı çıkmadığı ve hatta desteklediğine yönelik birtakım donelere yer verir. Bir bakıma sosyolojik bir savunmadan ziyade teolojik bir savunma görüntüsü verir.
Ülgener, ticaret ve çalışmayla ilgili hadis ve ayetleri ta’dad ederek İslam’ın ekonomik çöküşten ziyade kalkınmacı bir tarafının olduğunu; Melâmilik gibi tarikatların Weber’in işaret ettiği Kalvinistlerden eksik kalır yanı olmadığını iddia etmektedir.
Abdullah YARGI