1990’lı yıllar bir yandan Doğu Bloğunun en güçlü kalesi olan Sovyetler Birliği’nin çöküşü, diğer yandan yükselen milliyetçilik hareketlerine ve bunun sonucunda oluşan çatışmalara tanıklık ediyordu. Yıllarca Sovyetler Birliği’nin demir yumruk politikasıyla yönetilen ülkeler arka arkaya bağımsızlıklarını ilan ettiler. Sovyetlerin dağılmasıyla başlayan süreç, benzer yapılanmaya sahip olan Yugoslavya’da da yaşandı. Ancak Yugoslavya’nın parçalanması,diğer bölgelere oranla,  insanlık tarihi açısından çok acı tecrübelerin yaşanmasına yol açtı.

Acıların en büyüğü yoğun olarak Müslümanların yaşadığı Bosna-Hersek’ de yaşandı. Bosna-Hersek, bu süreçte II.Dünya Savaş’ından sonra insanlık tarihinin en büyük katliamlarına sahne oldu. Endülüs faciasını yaşayan Müslümanların zihninde, Bosna-Hersek’de de benzer şeylerin yaşanabileceği ve Avrupa’dan Müslümanların izinin ebediyen silineceği korkusu derin izler bıraktı.

Bosna-Hersek’in tarihi Aliya İzzetbegoviç’in liderliği ve mücadelesi ile iç içe örülmüştür.

Bosna-Hersek’in İslamlaşma Süreci, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1386 yılında başlayan akınlara ve daha sonra 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet’in katıldığı seferlerle Osmanlı’ya katılmasıyla başlar. Bölgenin etnik yapısının karmaşıklığı ve Stratejik önemi dolayısıyla çok sayıda isyana beşiklik eden Bosana-Hersek 1908 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna ilhak olur. I.Dünya Savaşına kadar Avusturya-Macaristan etkisi altında kalan Bosna-Hersek 1918 yılında Sırbistan krallığına katılmıştır. II.Dünya Savaşından sonra 1946 yılında Yugoslavya’ya katılmıştır. Bosna-Hersek’le birlikte Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya ve Karadağ Yugoslav Federasyonu’nu oluşturuyordu.

Bosna-Hersek’i diğer Cumhuriyetlerden ayıran en önemli faktör ise Müslüman bir nüfusa sahip olmasıydı. Bosna-Hersek’te zor günler ise 1990 yılında yapılan seçimleri Aliya İzzetbegoviç liderliğindeki “Demokratik Eylem Partisinin” kazanması ve 1992 de bağımsızlığın ilan edilmesiyle başlamıştır. Yaşanan süreçte, Sırp Milliyetçilerinin vandalist saldırıları ile binlerce Bosnalı şehit olmuştur. II.Dünya savaşından sonra en büyük kitlesel kıyımların yapıldığı Bosna-Hersek 1996 Dayton Anlaşması ile bağımsız Cumhuriyet olarak kurulmuş ve savaşın efsanevi lideri Aliya İzzetbegoviç Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Bosna-Hersek’in bağımsızlık ve kimliğini koruma savaşının en trajik anları ise 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa katliamıdır. Bu süreçte ırkçı Sırp askerleri on binlerce Bosnalıyı acımasızca katletmiştir. Katliamda çocuğunu kaybeden Bosnalı anne Nura Alispahiç’in Aksiyon dergisine anlattıkları bir ibret vesikasıdır. “Geçen ay haberleri izlemek için televizyonu açtığımda on yıldır, ardından gözyaşı döktüğüm küçük oğlumu gördüm, Lahey’deki mahkeme tarafından Srebrenitsa katliamına ilişkin ilk kez yayınlanan görüntülerdi bunlar. Oğlum çok zayıflamış, bitkin düşmüştü. Sırp Çentikleri onları bir arabadan indiriyordu. Önce dördünü kurşuna dizdiler. Sonra oğlumu gördüm. Yanındakini de öldürdükleri zaman geriye döndü. Sanki yardım istiyordu. Oturduğum yerden televizyona doğru koştum; ama ikinci adımda bayılmışım. Oğlumu da kurşuna dizmişlerdi. Onu son kez Sırplar kente girdiğinde görmüştüm. Binlerce kişi Hollanda askerlerinin bulunduğu fabrikaya sığınmıştık. Fakat onlar bizi Sırplara teslim etti. Oğlum kuşatmayı yarmak için ormandan çıkış arıyordu. Ona son kez sarıldığım anı unutamıyorum”.

Bu sözler on yıl sonra bile katliamda oğlunu kaybeden bir annenin, insanlığın ayaklar altına alındığı bir zulme haykırışını anlatıyor. Bosna bu yönüyle uygar dünyanın kalbindeki yaradır. Çekilen acılar Bosna’yı yıkmamış tam tersine gittikçe olgunlaştırmış ve bugünlere kadar getirmiştir. Bosna’nın yiğit insanları Avrupa’daki İslam’ın son kalesini canları bahasına korumuş ve insanlık tarihine onurlu bir direniş bırakmışlardır.

Bosna-Hersek’in tarihi Aliya İzzetbegoviç’in liderliği ve mücadelesi ile iç içe örülmüştür. Bosna’nın bu yiğit insanı her şeyini ülkesi için harcarken gözünü bile kırpmamıştır. Hayatının en verimli dönemlerini hapiste geçiren İzzetbegoviç’in yüzünde yılgınlıktan eser yoktur. Aliya, iyi bir komutan, iyi bir vatansever, iyi bir siyasetçidir; ama aynı zamanda iyi bir düşünürdür. Yazdığı eserleriyle 20. yüzyılda İslam’ın varoluş kavgasını vermiştir.

Aliya İzzetbegoviç Genç Müslümanlar Teşkilatı ve onun devamlı olan Demokratik Eylem Partisinin kuruluşunu anlatırken mücadelesine yön veren inançları  hakkında bilgi vermektedir: “Genç Müslümanlar Teşkilatı incelendiğinde fonksiyonunun çok güçlü olduğu ve insanlarda derin izler bıraktığı görülecektir. Komünist rejim karşısında teslim olmayan tek teşkilat olmuştur. Yok edilmek istenen Müslüman Boşnak halkının kimliğini korumak en büyük emelimizdi, bizi ayakta tutan güç buydu. Zulümleri imanla göğüsledik. Uzun yıllar cezaevi hayatı çeken üyelerimizle 1989’da bir araya geldik.”(1).

Aliya İzzetbegoviç’in siyasi ve zihinsel macerası dikkatle incelenmeli ve günümüz Müslümanlarının sorunlarına çözüm arayan her insan bu tecrübelerden yararlanmalıdır. Çünkü o modern dönemin en seçkin kafalarından biridir.

Aliya İzzetbegoviç’in çalışmaları ölene kadar devam etti. O’nu tanıyanlar mütevazı ve gösterişsiz hayat yaşayan gerçek bir önder olduğunu söylüyorlar. Mütevazı yaşaması, emeklilik maaşıyla geçinmesi, kin duygusuna kapılmayan ahlaki duruşu, açık sözlülüğü, onurlu kişiliği, haksızlığa tahammül edemeyişi, entelektüel kişiliği, sade evliliği, her şeyini halkının mutluluğuna adayan siyasi kimliğiyle bilge kral olmayı hak etmişti. Yazdığı “Doğu ve Batı Arasında İslam” adlı eseri entelektüel yanını ortaya koyar.

Bosna Direnişi ve Aliya İzzetbegoviç’in entelektüel birikimi Avrupa’nın ortasında İslamın yeniden hayat bulmasıyla sonuçlandı. Geride Bosnalı annelerin gözyaşlarına karışan acıları ve İslamı çiğnetmemelerinin onuru kaldı. Ömrüne destansı bir mücadele sığdıran Aliya’nın sözleri Bosna’nın geldiği durumu özetliyor: “Bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkarılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah’ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizindir. İlerleyen yaşıma rağmen sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halka hizmet etmek isteyen siyasilere destekle sürdüreceğim. Allah’a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna-Hersek hür ve bağımsız bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım! İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın!”(2)

Aliya İzzetbegoviç, temel eseri olan Doğu ve Batı Arasında İslam’da İslam’ın çağımızdaki temel problemlerini, buradan hareketle İslam’ın bugünkü dile tercümesini amaçlamaktadır. Eser genel anlamda Doğu ve Batı arasında İslam’ın nerede durduğunu analiz etmektedir. Kitabı okudukça İslam’ın dünyasının karşılaştığı sorunların acılarını çeken, sorunlarına çözüm getirmeye ve modern dünyada İslam’ın varoluşunu temellendirmeye çalışan düşünür kimliği bütün açıklığı ile karşımıza çıkar.

Aliya İzzetbegoviç’in din ve devrimin diyalektiği konusundaki analizleri son derece ilginçtir. “Din ve devrimde acılar ve ızdıraplar içinde doğar. İkisi de refah ve konfor içinde yok olup gider. Gerçekten devam eden sırf onların gerçekleşmesi çabasıdır. Onların gerçekleşmesi ise, aynı zamanda ölümleri demektir. Din de devrim de gerçekleşirken, kendini boğacak kurumlarını, statükolarını doğururlar. Devrim yalan söylemeye ve kendi kendine ihanet etmeye başladıktan sonra statükolaşmış sahte dinle ortak bir dil kullanmaya başlar.” (3)

Aliya İzzetbegoviç’in siyasi ve zihinsel macerası dikkatle incelenmeli ve günümüz Müslümanlarının sorunlarına çözüm arayan her insan bu tecrübelerden yararlanmalıdır. Çünkü o modern dönemin en seçkin kafalarından biridir.

Yusuf YAVUZYILMAZ


(1) Eliacık, R. İhsan; Aliya İzzetbegoviç, İlke y.
(2) a.g.e.
(3) İzzetbegoviç Aliya: Doğu ve Batı Arasında İslam,Nehir y.