20. yüzyıl boyunca insanların meşgul eden sorunların başında gelen terör, amaçları ve yöntemi itibariyle dinle bir arada düşünülmesi neredeyse imkansız olan bir kavramdır.

20. yüzyılda daha çok kendini Marksist sol örgütlerle gösteren terör, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla düşüş gösterse de, daha sonra kendini İslam’la refere eden terörist grupların ortaya çıkmasıyla tekrar kendini göstermiştir.

>> Terör Nedir?
>> Terör ve Anarşi
>> Terörün Kısa Tarihçesi
>> Terörün Nedenleri ve Çeşitleri
>> Terör ve Din

Terör Nedir?

Terör kelimesinin ‘tedhiş, korkutma, dehşet saçma’ anlamlarına geldiği konusunda bir ittifak varken, ‘terör olayı’ tanımında ise, sahip olduğu iç ve dış dinamikler dolayısıyla üzerinde ittifak edilememektedir.

Terör, siyasi iktidarları normal olmayan yollardan değiştirmeye çalışan ihtilalci grupların suçlarından farklı olarak, istenilen maksadı sistemli bir biçimde şiddet kullanılarak elde edilmesine dayanan, yıldırma hareketidir.

Terör ve terörizm arasında da bir ayrım bulunmaktadır. Terörizm, belirli siyasi maksatlar kullanarak yapılan stratejik, seri terör hareketlerinin toplamı ve arkasındaki teori olarak tanımlanmaktadır.

Dünyanın her yerinde karşılaşılan bir realite olarak terör, ideolojik bir temele dayanabileceği gibi dini, kültürel, sosyal bir temele de dayanabilir. Terörle mücadeledeki yöntemin de meşru bir zemine dayanması gerekmektedir. Örneğin, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, Türkiye’nin teröre dair resmi tanımını ve müeyyide uygularken dikkat etmesi gerekenleri belirtmektedir.

Terör ve Anarşi

Grekçe, hükümdarsız/yöneticisiz anlamına gelen anarşi, günümüzde otoriteye karşı savaşan anlamına gelmektedir.

İnsanların kötü yönlerinin ortaya çıkmasına sebep olarak politik kontrolü ve devleti gösteren anarşizm ideolojisinin temeli i) Antik Yunan düşünürleri, ii) ilksel şefsiz toplumlar ve iii) Fransız Devrimi ve baız Aydınlanmacıların görüşlerine dayandırılmaktadır.

Anarşizm içerisinde terör ve şiddet eylemlerine karşı çıkanlar olduğu gibi, Bakunun gibi devletin yıkılana kadar şiddete başvurmak gerektiğini savunanlar da olmuştur.

Anarşizmin İslam dünyasında hiçbir savunucusu olmamasına rağmen bugün birçok sosyal bilimci ve siyasetçi terörü ile İslam’ı adeta özdeşleştirmektedir.

Terörün Kısa Tarihçesi

Hz. Adem’in çocukları Habil ve Kabil arasındaki kavgaya kadar götürülen terörün tarihi, kavramsal açıdan Fransız Devrimi sonrasındaki dönemde ilk defa kullanılmıştı.

Şii-İsmaili mezhebine Hasan Sabbah önderliğinde ortaya çıkan Haşhaşiler, Musevi bazı gruplar siyasi-dini terör olaylarına örnekler olarak gösterilmektedir.

Amerika’da ortaya çıkan KuKlux Klan hareketi, Osmanlı’daki Makedon, Ermeni, Yunan örgütleri, İngiltere ve İrlanda’da ortaya çıkan IRA örgütü, benzer terör örgütleridir.

20. yüzyıl tam anlamıyla terör örgütlerinin doğduğu yüzyıldır. Sovyetler Birliği’nin Rus hegemonyasının yayma stratejisiyle ortaya çıkan PKK gibi Marksist terör örgütleri birçok eyleme sebep olmuştur.

1980 sonrası, ABD’nin İslam dünyasının çeşitli yerlerine müdahaleleri, bölgede oluşan tepkilerin teröre dönüşmesine ve daha sonraki dönemde bu eylemlerin ‘dini terör’ olarak isimlenmesine neden olmuştur.

Terörün Nedenleri ve Çeşitleri

Terörün, uluslararası, siyasal, sosyal, ekonomik, hukuki nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan biri ya da birkaç teröre eğilimli insanları ya da grupları harekete geçirici olabilmektedir.

Zafer Cirhinlioğlu’na göre terörün; bireysel, grup, devlet, devrimci, siyasi, suç temelli, uyuşturucu, anayasal ve uluslararası türleri bulunmaktadır.

Bununla birlikte yaygın olarak kabul edilen terör türleri; ideolojik (sağ, sol, ayrılıkçı/bölükçü), etnik, dini, siber, devlet ve psikolojik terör türleridir.

Terör ve Din

Esasen, toplumsal hayata dikkate alan, kurallar vaz’ ederek huzur ve barış içerisinde yaşamayı amaç edinen din ile insanların huzurlarını bozup, onlara dehşet saçan terör, birbirini dışlayan iki kavramdır.

Şüphesiz ki, her eylem aktörü tarafından akli meşrulaştırmayı içerir. En vahşi terör eylemleri dahi eylemcileri tarafından kendilerine göre rasyonel sebeplerle meşrulaştırılmaktadır. Bazen toplumsal şartlar, teröristin eylemini meşrulaştırmaya müsait hale gelebilmektedir.

Genellikle ‘dini terör’ ifadesi, Müslüman olan teröristlerin eylemleri için kullanılmaktadır. Nitekim bu tür kullanıma birçok itiraz gelmektedir.

Esasen ‘dini terör’ ifadesi, kullananların çoğu açısından değer yargısı içermemektedir. Buradaki din, sosyolojik anlamda dindir. Yani dinin teolojisine bir değil, dinin sosyolojik olarak tercübesinden ortaya çıkan hasıladır.

İslam’da terör faaliyetlerinin kesinlikle büyük günah ve caiz olduğunu söyleyenler olduğu gibi, yaptığı terörü cihad gibi İslami kavramlarla kutsayanlar da bulunmaktadır. Sosyolojik bakış terörün dini açıdan doğru olup olmadığına değil, bir sosyal realite olarak var olup olmadığına bakmaktadır.

Terörün tanımında ya da hangi eylemin terör sayılıp sayılamayacağı konusunda uzlaşma olmamasının nedenlerinden biri, ‘Ioanna Kucuradi’nin ifadesiyle ‘devletlerin işine gelmemesi’dir. Bu ifade, kavramla alakalı bilgi kirliliğinin ve maniplasyonun bilinçli oluşturulduğuna işaret etmektedir.

Örneğin, el-Kaide’yi ve Usame b. Ladin’i, kendi bildirileri ve konuşmaları üzerinden inceleyen araştırmacılar, örgütün temel kaygısının dini bir akidenin gereğini yapmaktan çok Batılı devletin işgal, baskı ve şiddet olaylarına karşılık vermek, karşılıklı çatışma ve intikam olduğuna işaret etmekte olduğunu tespit etmişlerdir.

Abdullah YARGI