Demokrasi, çoğunluk, seçim kavramları günümüzün en çok tartışılan siyasal kavramlarıdır. Bundan dolayı demokrasi etrafında tartışılan konuları dikkatle incelemek ve değerlendirmek gerekmektedir.

1) İktidarı belirleyen seçim ve çoğunluk yöntemine karşı elitist çevrelerce yöneltilen eleştiri şudur: Çoğunluk; doğruluğun, ahlakın, hakikatin kaynağı olamaz. Bu doğru genelleme ile demokratik yönetim arasında kurulan analoji yanlıştır. Demokrasinin temeli olan çoğunluğun yönetimi, çoğunluğun doğru, haklı ve ahlaklı olduğu tezinden hareket etmez. Hareket edilen zemin yönetimin meşruluğu ilkesidir.

2) Demokrasinin temel değeri çoğunluğun haklı, doğru ve ahlaklı olduğu değildir; çoğunluk meşruiyetin kaynağıdır.

3) Demokrasi bireylerin özgür seçimi üzerine oturur. İnsanların vicdanlarına göre verdiği kararın yoğunlaştığı parti iktidara gelir. Kuşkusuz kitlelerin manipüle edilme ihtimali vardır. Ancak azınlığın manipüle edilmesi çoğunluğun manipüle edilmesine oranla daha yüksek ihtimaldir.

4) Bir yönüyle demokrasi seçilen bütün iktidarların mükemmel olmadığı tezinden hareket eder ve bundan dolayı seçimler belirli periyotlarla tekrarlanır. Çünkü insanlar zamanla düşüncelerini değiştirebilirler.

5) Halkın çoğunluğunun rızasına dayanan bir iktidarın zemini, hiç bu özelliği kullanılmayan sosyalist, faşist, elitist, monarşi, dini monarşi, askeri ve yarı askeri diktatörlükler vb. yönetim biçimlerine göre çok daha meşru zemindedir.

6) Halkın çoğunlukla desteği asla hafife alınacak bir değer değildir. Çünkü çoğunluğun desteği nihayetinde ortak iradenin yönelimine işaret eder.

7) İslami yönetim olmaz, Müslümanların yönetimi olur. İslami yönetim kusursuz bir ideale işaret eder. Buna örnek sadece Peygamberin yönetimidir.

Günümüzde bazı devletlerin İslam cumhuriyeti kavramını kullanmalarının çok fazla bir anlamı yoktur. Peygamber sonrasında iktidarı kullananların hiçbiri korunmuş insanlar değildir. Bu anlamda Allah’ın halifesi kavramsallaştırması hatalıdır.

8) İslam siyaset anlamında ve yöneticilerin seçimi anlamında bir model miras bırakmamıştır. Yönetimin ahlakı ilkelerini belirlemiştir. İlk halife Hz. Ebubekir’den son halife Hz. Ali’ye kadar farklı yöntemler kullanılması yöneticilerin secimi konusunda belirlenmiş, değişmez bir yöntemin olmadığını gösteriyor. Hz. Peygamberin vefatından sonra yönetici seçimi konusunda ensar ve muhacirler arasında yaşanan tartışmalara bakarsanız hem kişi hem de yöntem üzerinde tartışmaların olduğunu görürsünüz. Hz. Ömer kendisinden sonra yöneticiyi belirlemek için 6 kişilik bir şura heyeti hazırlamıştı. Bütün ihtimalleri düşünmüş ve seçimi çoğunluk sistemi üzerine kurması anlamlıdır.

Öyle görülüyor ki, Hz. Ömer, Hz. Ebubekir ve kendi seçim yöntemini eksik bulmuştu. Peki Hz Ali’nin değil de Hz. Osman’nın seçimi doğru muydu?

Sonraki çıkan tartışmalara bakarsak doğruluğunu tartışabiliriz, meşruluğunu asla.

9) İlk halifeler döneminde yöneticilerin seçiminde kullanılan biat, şura ve bir nevi seçim olan kadınlar da dahil herkesin görüşünün alınması son tahlilde çoğunluğa işaret eder. Dolayısıyla Şia’nın imamet, Sünniliğin hilafet modeli tarihseldir. Bütün zamanlar için geçerli modellemeler değildir.

10) Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve inanç özgürlüğü birbirleriyle sıkıca bağlantılıdır. Bunlardan birindeki eksiklik diğerini etkiler.

11) “Ümmetimin çoğunluğu dalalette(sapıklık) birleşmez.” (Hz. Muhammed) Bundan dolayı çoğunluk hakkında mutlaka reddedici bir tutum takınmak doğru değildir.

12) Demokrasi ile İslam karşılaştırması anlamlı bir düzlemde yapılmamaktadır. İslam bir din demokrasi ise yönetimin belirlenmesi için seçim yöntemini temel alan bir yöntemdir. Demokrasi yöneticinin kim tarafından belirleneceği sorusuna verilen bir cevaptır.

13) Yöneticilerin nasıl seçileceği, nasıl denetleneceği, görev süresinin ne olacağı, kimin tarafından yargılanacağı önemli sorunlardır. Bu konularda İslam siyaset düşüncesinde belirli boşlukların olduğu unutulmamalıdır.

Yusuf YAVUZYILMAZ