Bu yazıda ‘fiziksel alışmada zihinsel deneyimin etkisi ve fiziksel deneyimin gerekliliği‘ ve ‘zihinsel alışmada empatinin önemi‘ anlatılacaktır.
İnsan fiziksel deneyimle öğrenmeyi doğumundan ölümüne kadar kullanır. Fdö İnsanın en basit yollu öğrenme biçimidir. Bir şeyin soğuk mu yoksa sıcak mı olduğunu ona dokunarak deneyimleriz dolayısıyla öğreniriz. Deneyimler dolayısıyla öğrenilen bilgiler hafızamızda yer edinir fakat, eğer o deneyimi uzun bir süre yaşamazsak deneyimin hafızamıza kodlamış olduğu hisleri ve bilgileri unutabiliriz (deneyimdeki duygular ne kadar yoğunsa, hatırlama süresi o kadar uzun olacaktır.). Örnek vermek gerekirse bir bilgisayar oyunu oynayan çocuğu ele alalım. Bu çocuk çok iyi oynadığı bir bilgisayar oyununa uzun bir süre ara verirse, oyunla alakalı birçok bilgi zihninden silinir ve oyunu eskisi gibi oynayamaz. Beyin uzun süre kullanmadığı verileri, zihinle ulaşılması daha güç olan bir yere koymuştur. Aynı oranda fiziksel deneyimin gerçekleşme sıklığı ne kadarsa, o kadar bir fiziksel alışma gözlemlenir. Yan sonuç olarak fiziksel alışmada fiziksel deneyimin etkisi çok büyüktür, hatta buraya kadar bakıldığında tamamen fiziksel deneyimle alakalı gibidir. Peki zihinsel deneyimin yani teorik bilginin fiziksel alışmaya etkisi nedir? Teorik bilgi fiziksel alışımı kolaylaştırmaktan ileri gidemez. Bize verilen bir işin nasıl yapılacağını ayak üstü dahi dinlemiş olursak, dinlememiş olan kişiye karşın daha çabuk alışacağızdır. Bir dans koreografisine katılacak iki kişiyi ele alalım. 1. Kişi dans hareketlerini önceden biliyor -Yani zihinsel deneyime sahip-, 2. Kişi bilen kişileri izleyerek -Fiziksel deneyimle- öğrenecek. Tabii ki 1. Kişi daha çabuk alışacaktır.
Fiziksel deneyim nedir? Fiziksel alışmaya etkisi nedir? Zihinsel deneyimin fiziksel alışmaya etkisi nedir? Gibi basit soruları elimden geldiğince cevaplamaya çalıştım. Bu soruların cevaplarını vermemdeki amaç, şimdi açıklamaya çalışacağım konuya ince bir altlık yapmaktı.
Zihinsel Alışma Nedir?
Öncelikle zihinsel alışma belli bir yaş dolayısıyla bilinç seviyesi gerektirir. Bebekler ve belli yaştaki çocuklar zihinsel alışmayla öğrenemezler. Sanılanın aksine zihinsel alışma aynı olayı veya durumu fiziksel alışmada olduğu gibi tekrar tekrar yaşamamızı gerektirmez. Zihinsel alışma ile Fiziksel alışmayı keskin sınırlarla ayıran bu kıstastır. Zihinsel alışma tamamen bilinç dünyamızda gerçekleşir. Yani zihinsel alışmanın yaşanması için fiziksel dünyamızda bir olayın gerçekleşmesi doğrudan olarak gerekmez. Tamamen olmasa da fiziksel dünyadan ayrılmış bir bilinç tabanı simülasyonudur. Beynimiz sürekli bir bilgi alışı içindedir. Hayatımız boyunca yaşadığımız olayları, başka insanların yaşadıklarını yani dolaylı yada doğrudan hayatımızı yada başka insanların hayatlarını etkileyecek birçok olayı ömrümüz boyunca zihinsel olarak deneyimleriz. Bu bilgi alışında hafızamızda yer edinen bilgileri kullanarak zihnimizde simüle etmemize ise zihinsel alışma diyoruz. Örneğin bir çay bahçesinde oturuyorsunuz ve gözünüze kestirdiğiniz bir insan var. Onunla tanışmak istiyorsunuz fakat onun size fazla tepki verme ihtimalinden ve sizi terslemesinden korkuyorsunuz. Bu durumu belki daha önce fiziksel olarak deneyimlediniz fakat zihinsel olarak alışmadığınız için hala korkuyorsunuz. İşte tam bu noktada zihinsel alışma yöntemi devreye giriyor. Kafanızda o insanın verebileceği tepkileri ve bu durumla alakalı yaşanabilecek en yakın olasılıktaki olayları olabildiğine simüle ediyorsunuz, tabii hayat boyu zihinsel olarak deneyimlediğiniz bilgileri kullanarak. Böylelikle zihinsel alışma gerçekleşmiş oluyor ve siz ani tepkiler karşısında soğuk kanlılığınızı koruyabiliyorsunuz.
Empatinin Zihinsel Alışmadaki Yeri Nedir?
Zihinsel alışmada empatinin yeri oldukça güçlüdür. Zaten önceki satırlarımda da söylediğim gibi zihinsel alışmanın işlevini zihinsel deneyimlerimiz sağlar ve kuvvetlendirir. Zihinsel deneyimde ise iyi kullanılmış bir empati yetisi çok daha fazla bilgi ve duygunun deneyimini bize getirecektir. Örneğin sahnede utanılacak bir hareket yapan bir insanı izlerken empati yetimizi kullanmazsak eğer, tek edineceğimiz bilgi yapılan hareketin utanılacak bir hareket olması ve bu hareketi yaptığınızda nasıl tepkiler alacağınız bilgisidir. Fakat empati yetimizi sahnedeki kişi için kullanırsak olayın duygusal boyutuna geçmemizle birlikte vücudumuzun seyirciden alınan tepkiye nasıl reaksiyon verdiğini hissederiz. Seyircilerin gözündeki aşağılayıcı bakışların önümüzdeki birkaç saat içinde bizi duygusal olarak nasıl etkileyeceğini idrak etmiş oluruz. Sonuç olarak empati, zihinsel deneyimimizin hafızamıza aktarılmasında çok geniş bir veri yolu mahiyeti taşımaktadır.
Kader ve Zihinsel Deneyim
Yaratıcımızın bize bir kader çizgisi yazdığını ve aynı zamanda bize irade bağışlayarak seçim yapma hakkını dolayısıyla kadere yön verme hakkını verdiğini bildiğimizi var sayarsak. Bu bilgiler ışığında yaratıcının dünyada var olabilecek bütün olasılıkların, olayların zihinsel deneyimine sahip olduğunu fakat bu sahip olunan zihinsel deneyimin mutlak sonu bilmekte yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda irademiz özgür müdür? Peki ya özgürlük nedir?
Fatih İrfan DOĞAN