Hem Müslüman Abbasi Halifeliği hem de Çin Tang Hanedanı topraklarını Orta Asya’ya genişletiyordu ve genişlemeleri en sonunda 751 yılında yapılan Talas Savaşı ile sonuçlandı.
Bu savaş dünya tarihi açısından çok bilinen ve bölgeyi çok etkileyen bir savaş olmasa da Türk Tarihi açısından büyük önem taşır.
Dünya tarihinde Talas Savaşı büyük bir yer tutmasa da bu savaşın yarattığı sonuçlar gelecek yüzyıllar ve dünyanın geleceğini değiştirdi.
Tang Hanedanı 618’de Çin’de iktidara geldi ve topraklarını batıya doğru genişletmeye başladı. 630 yılında Doğu Göktürkleri topraklarına kattılar ve ardından daha batıya ilerleyerek 657 yılında Batı Göktürkler’i mağlup ettiler.
715 yılına gelindiğinde Tibet İmparatorluğu ve kuzeydeki Türk Kağanlığı’yla mücadele içinde olan Tang Hanedanlığı şimdiye kadar kurulmuş en büyük Çin devleti oldu ve Orta Asya’daki küçük devletleri himayesi altına alarak nüfuzunu genişletti.
Batıda ise Emevi Halifeliği 7. yüzyılın ortasında hem Bizanslıları hem de Sasani İmparatoıluğu’nu yenmeyi başardı ve büyük bir imparatorluk kurdu.
Emevi Halifeliği Orta Asya’dan İspanya’ya, Arabistan’dan Kafkaslar’a kadar genişledi. Emevler Orta Asya’daki Türk kabileleri ile yerel savaşlar yaptı ve 715 yılına gelindiğinde günümüz Maverahünnehir’in büyük bir kısmını kontrol ediyordu.
2 büyük imparatorluk artık İpek Yolunun kontrolünü paylaşıyordu ve savaş kaçınılma bir hale geldi.
İlk çarpışmalar pek bilinmiyor. Bilinen ilk çarpışma 715’de Fergana Vadisi’nde gerçekleşti ve Tibet güçlerinin yardımına rağmen Müslümanlar yenildi. Aynı şekilde 2 yıl sonra Çinliler, paralı Karluk ordusunu gönderdiğinde Araplar ve Tibetliler yenildi.
Bu arada Emevilerin büyümesini isyanlar ciddi şekilde yavaşlattı. İsyanların çoğu başarısız oldu fakat en sonunda 750 yılında As-Saffah tarafından yönetilen isyan Emevileri yendi ve Abbasi Hanedanı iktidara geldi.
Çinliler Halifelik içindeki isyanları biliyordu ve bunu Orta Asya’yı ele geçirmek için kullanmak istediler. 747 yılında Çinli komutan Gao Xiangshi, Tibetlere komşu olan Gilgit şehir-devletini ele geçirmek için sefer başlattı.
Gao hızlı bir şekilde seferi tamamladı. Gao, bölgenin yöneticisi olarak atandı ve küçük krallıkları himayesi altına aldı.
O sıralarda Fergana ve Taşkent devletleri arasında anlaşmazlık çıktı. Fergan, Çinlilerden yardım istedi ve Gao 750 yılının baharında Taşkent’i ele geçirdi.
Taşkent’in prensleri, Abbasilerden yardım istemek zorunda kaldı. Müslüman güçleri Ziyad İbn Said emrinde Semerkant’tan ayrıldı ve Talas nehri boyunca ilerlemeye başladı. Gao ise Karluklarla birleşmek için geri çekiliyordu.
En sonunda 2 ordu, 751 yılının 2. yarısında günümüz Kazakistan-Kırgızistan sınırında karşılaştı. Savaşanların sayısı, Çin ve Arap kaynaklarında farklılık gösteriyor. Arap kaynakları 2 tarafın da 100 bine yakın askeri olduğunu söylese de Çin kaynakları, Müslüman ordusunun 200 bin askeri ve 30 bin köylü savaşçıdan oluştuğu konusunda ısrarcı.
Fakat savaşın gidişatı, taraflar arasında eşitlik olduğunu gösteriyor ve savaş, iki imparatorluğun sınırında başkentlerden yüzlerce kilometre uzakta, büyük bir hazırlık yapılmadan savaşıldığı için iki tarafın da 30 bin ila 50 bin arası askeri olduğu düşünülebilir.
Ziyad İbn Said’in ordusu Arapların yanında Tibet ve Türk birliklerinden oluşuyordu. Gao’nun ana birlikleri Çinliydi ve Fergana’dan dost birlikler orduya katılmıştı. Karluk Türkleri savaşın başında Gao ile birlikte olup olmadığı bilinmiyor.
Çin ordusunun büyük bir kısmı piyadeden oluşuyordu fakat Araplar’da eşit sayıda süvari ve piyade vardı. Savaşın gidişatı ile ilgili iki ana senaryo var.
Birincisine göre; Ziyad İbn Said ordusunu standart bir formasyonda dağıtmıştı. En önde okçular, ortada mızraklılar, arkada ağır süvariler bulunurken, korumaları ve hafif süvariler yedekte tutuluyordu.
Gao ise benzer bir şekilde okçular önde, mızraklıları ikinci sıraya dizmiş, korumaları ve Fergana’dan gelen birlikler üçüncü sırada bulunuyordu, kanatlarda ise Karluk Türkleri vardı. Savaşın ilk üç günü aynı şekilde geçti. Çinliler ön sıradaki okçuları ile saldırdı ve Çinliler, rakiplerinden çok daha iyiydi ve düşmanlarına ağır hasar verdiler.
Arap okçular, mızraklıların arkasına saklanmak zorunda kaldı ve iki ordunun piyadeleri karşı karşıya geldi. Gao’nun mızraklılarında daha iyi zırhlar vardı ve düşman mızraklıları geriye ittirdiler.
Müslüman general Said İbn Ziyad, süvarileri Çinlilerin kanatlarına sürerek piyadelerin üstündeki baskıyı azaltmak istedi. Bu baskı Gao’nun askerlerini kuşatmaya yetmedi fakat Çinlilerin yedekteki askerleri savaşa dahil olmak zorunda kaldı. Aynı olaylar 2. ve 3. dünlerde de gerçekleşti.
Fakat 4. günde Karluk Türkleri taraf değiştirerek Çinlilere kanatlardan saldırmaya başladı. Bu sırada Abbasi ordusu da saldırıya başlamıştı. Nihayetinde Gao’nun ordusu yok edildi. 10 bin ila 20 bin arasında Abbasi askeri şehit olurken Çinliler yaklaşık 30 bin askerini kaybetti.
2. senaryo ise çok farklı.
Çin ve Abbasi güçleri ilk 4 dün birbirlerine saldırmaya cesaret edemedi. Bu sırada küçük bir Karluk ordusu Talas Nehri’nin karşısında bekliyordu ve iki tarafa da katılmamıştı.
5. dün sabahında Karluklar Çinlilere sol kanattan saldırmaya başlamasının ardından İslam Ordusu’da savaşa katılıp önden saldırmaya başladı.
Abbasiler ve Karluklar bunu planlı mı yaptı tam olarak bilinmiyor fakat Çin ordusu tamamen yok edildi ve sadece Gao’ya yakın bulunan birkaç bin asker kaçmayı başardı.
Tang Hanedanı her ne kadar Abbasilerin üstüne ordu gönderip daha fazla ilerlemelerine fayda olsa da 755 yılında Çin’de büyük bir isyan çıktı ve Orta Asya’daki askerler evlerine dönmek zorunda kaldı.
Abbasiler ise bölgede kontrolü sağlayamadı ve bölgede Türk nüfuzu artmaya devam etti.
Talas Savaş’ının birden fazla sonucu var.
Bölgedeki Budizm nüfuzu azalmaya başladı ve Çin ile Hindistan’ın artık toprak bağlantısı olmadığı için Budizm’in 2 kolu arasındaki farklılıklar giderek daha da belirginleşti.
Bu sırada Türkler Müslümanlığı kabul etmeye başladı ve Bu olay Orta Doğu’ya Selçuklu ve Haçlı Seferlerini, Bizans’ın yıkılışını ve Osmanlı’nın kuruluşunu sağladı.
En önemlisi ise, kağıt yapma teknolojisi önceleri Çinliler tarafından saklanırken Abbasiler bu teknolojiyi aldı ve Orta Doğu ve hatta Avrupa’ya yayılmasına büyük katkı sağladı.
Hamza ERBİR