Film, bir makine aracılığıyla izleyicilere gösterilen yapıttır. Sinema terimi olarak çoğunlukla senaryoya dayalı bir alıcı vasıtasıyla görüntülerin film üzerine saptanması, bir hareketin, görüntünün sıralı resmini kaydetme ve aktarma işlemini temsil eder. En bilindik sade anlamıyla belli bir sürede canlı görüntülerin beyazperde veya televizyon, bilgisayar gibi cihazlarda oynatıldığı senaryoya dayalı videodur.

Peki, neden film izler, izlemeyi bazılarımız ihtiyaç haline dönüştürürüz?

Kimine göre biz insanoğlu öykü dinlemeyi ve anlatmayı severiz. Öyle ki, milyonlarca yıldan beri süre gelen bu adet, efsaneleri, destan ve romanları doğurmuştur. Bu olgu içerisinde kişi, kendisini kahraman yerine koyma, olayları kendi bakış açısıyla inceleme ve hayatıyla özdeşleştirmeyi sever. Kendi hayatında yapamadıkları, yapamayacaklarını tüm olgu ve hayallerini öykülerde vuku bulacak şekilde düşler. Bilinçaltına itilmiş duygular, karakter ve düşüncelerin öyküyle gün yüzüne çıkması söz konusudur. Bu yüzden öykü dinlemeyi seviyor olmak, filmlerin de bir kurgu dâhilde öyküden ibaret olması bizlerin film izlemesi için temel bir gerekçedir.

Günümüzde artık vakit ve birtakım etkenlerden ötürü film gibi görsel öyküler çok daha fazla cezp edicidir. Psikolojik olarak yaşamın eksik kalan yönünü birey filmlerde bulur ve adeta hayatın tamamlayıcısıdır. Gerçek hayatı oldukça sıradan, klasik tarzda geçen kişiler çoğunlukla aksiyon filmlerini izlemeyi sever ve başrol oyuncularının yerine kendisini koyar. İnsanlık ve toplum için bir şeyler yapmak, insanlığı kurtarmak gibi içsel bir arzu güden bireyler genellikle bilim-kurgu filmlerini izlemeyi tercih eder.

Genellikle bilim-kurgu ve fantastik film severler, psikolojik olarak stres ve karmaşa ortamından zihnen kurtulmayı arzular. Bilinçaltında tüm dert ve sıkıntılara karşı kurtuluş arzusu yatar. Dertlerden geçici de olsa film süresince uzaklaşır.

Filmlere gerçekten ihtiyaç var mı, neden film izlenir ki?

Filmler, insanoğlunun “Neyi kaybettiği” konusundaki soruların artık pek sorulmamaya başlandığı bir dönemde gelişim göstermiştir. “Hakikat kayboldu.” Düşüncesinin benimsendiği veya benimsettirildiği bir çağda filmler insanlığın hayatına girdi.

Film izliyoruz, çünkü unutmak istiyoruz.

Film izliyoruz, çünkü uzaklaşmak, derinlere dalmak ve hatta hatırlamaya karşı unutmak istiyoruz. Bazen ya da kimi zaman hatırlamak, bilmek, keşfetmek ve öğrenmek istiyoruz. Bu ve benzeri tüm gereksinimler ekseninde film izleme ihtiyacını kendi dünyamızda doğuruyoruz.

Çoğu zaman ise yaşamak için film izliyoruz. Durağan bir hayattan uzaklaşıp, aksiyon ve macera yaşamak için izliyoruz. En fazla da hissetmek için film izliyoruz. Romantizmi, aşkı, sevgiyi, korkuyu, azmi, bencilliği, gizemi, acıyı ve öfkeyi hissetmek için film izliyoruz. Bunlardan vazgeçip, tamamen eğlencede kaybolmak için komedi filmi izliyoruz.

Film türleri ve çeşitleri kişinin karakterini de gözler önüne adeta koyuyor. Her film izlenebilir düzeye sahiptir. Ancak herkes her filmi ASLA izleyemez. Kimi komedi ve mizah dolu filmler izlerken, fantastik ve bilim-kurgu filmlerini saçma ve vakit kaybı olarak görmektedir. Asla bu kişileri uzun süre ekran başında kimse tutamaz.

Değerler. Evet, değerler bireyleri var eden en önemli unsur. Kişi, değerleri kadar vardır. İslam dini ve Türk kültürü içerisinde harmanlanmış değerler olgusuna sahip bir toplumda entrika ve namus olgusu batı medeniyetine göre çok daha farklıdır. Hint ve Ortadoğu değerlerine uygun hazırlanan filmler çok daha büyük ilgi uyandırsa da ne yazık ki, batı medeniyeti değerleriyle harmanlanmış bir film dalgası toplumu sarmıştır. Birey, derlerini kendi özünde harmanlayıp, filmlerde kendi değerlerini ön plana çıkarmaktadır. Değerlerine karşı sunulan her olgu dikkatini çeker. Bu da onu içsel bir huzura sevk eder.

Gerçek manada emek sarf edilen, doğruları ele alan bir film batı veya doğu medeniyeti fark etmeksizin hazırlanmış olsun. Aşk olgusu kişinin doğrusu ve haklı yanıyla anlatılıyor olsun. Zina, aldatmaca ve hataların İslam dinine atfedilerek sunulması, bir topluma ki bu toplum Müslüman bir toplum olsun, bireyin bu filme bakış açısını etkileyecektir. Film doğruları söylese de değerlerine ters düşüyor olmasından ötürü doğruları yanlış kabul edecektir. Bu yüzden filmler de öykü ve her alanda olduğu gibi değerler ekseninde çeşitlilik ve gelişim gösterebilmektedir. Aksi durumda tepki görecek ve dışlanacaktır. Bir filmde erotizm ve şiddet unsuru sansürlenir. Çünkü topluma sakıncalı olarak görülür. Ancak birey için bu durum film izlemeye engel değildir. Çok daha fazla ve ilgiyle bu filmi herkes izleyebilir. Ancak cinsellik, şiddet vb. içermeyen, olumsuz davranış sergilemeyen bir film, sadece bir topluma veya ahlaki değerlere tepki içeriyor olması, düşünceye ters düşmesi, bu filmin izlenmesini olumsuz etkiler. Birey bu filmi izlemeyecektir. Kimse atalarına hakaret eden bir filmi,  keyifle ödül alsa da izlemez.

Kötü bir yapıt olsa bile, ulusu ve kendi değerlerini öven her filmi izleyecektir. Burada film izleme arzusunun altında yatan neden, kendini ve varlığını nitelendiren değerlerin hatırlatılması ve övgüyle tebrik edilmesidir. Kötü olsa da, basit ve hatalarla dolu olsa da Türk ulusu milli değerlere saygı duyan, vatan sevgisini aşılayan her türlü Yeşilçam filmini defalarca seyredecektir. Kemal Sunal filmlerinin her zaman keyifle izlenmesinin nedeni, aşırı komik oluşundan ziyade her döneme hitap edebiliyor ve değerlere karşı duyarlılık içeriyor olmasıdır.

Mevlüt Baki TAPAN