Son günlerde üzerine bilen bilmeyen okuyan okumayan herkesin müdahil olduğu bir konu var: “Hadisler“.

Bu tartışmaları yapanların yüzde kaçı hiç değilse bir hadis usul kitabını okumuş, bir hadis metnini sözlük yardımı olmadan tercüme ve şerh edecek düzeyde bilinmez ama büyük bir heyecanla bana göre cümleleri havada uçuşuyor. Tabii bunlar konuşmak için yeterli şeyler değil. Zaten bunları bilen herkes konuşsun da demiyorum. Sadece giriş düzeyi bilgiden bile yoksunken böyle geniş bir alanda nasıl söz söyleyebilecek cüretkarlığa ulaşıyoruz ona şaşırıyorum. Hız ve haz çağı deyip geçelim en iyisi. Yıllarımızı verecek kadar sabırlı değiliz. Hemen elde etmek istiyoruz. Sevilmek beğenilmek sözünü dinletmek en iyisini bilen olmak istiyoruz vesselam.

Söyleyeceklerime geçmeden önce belirtmekte fayda var. Benim de en ufak bir iddiam yok. Zaten bu yazının konusu hadis üzerine ahkam kesmek de değil. Sadece bir grup insanın bariz çelişkisini ortaya koymak. Bunu da iki olayı kıyas ederek yapacağım.

Zamanında ateist ve agnostik forumlarında ben de takılırdım. Ne olup ne bitiyor okurdum hatta birkaç kere de müdahil olduğum konular olmuştu. Orada tipik bir mealcinin aslında ne kadar iki yüzlü bir tavır içinde olduğunu “Peygamberi kendisine atılan iftiralardan korumaya çalışıyorum.” gibi bir söylemle meşruiyet zemini ararken hadise karşı art niyetli yaklaşımının nasıl da gün gibi ortada olduğunu fark etmiştim.

Gelelim meselemize. Örnek bir diyalog üzerinden anlatmaya çalışayım. Zaten bu zihniyet hadisleri vebalı gördüğü için üstünü çizmekten çekinmiyor ama iş ayet olunca bakalım neler oluyor.

Ateist: Kur’an’ın şu ayetin mealinde şöyle diyor. Halbuki bu ayet şu şu açılardan akla mantığa bilime vicdana aykırı.

Tipik Mealci: Sen oyle diyorsun ama aslında o ayet şöyle anlaşılmalı şuradaki şu ifade şu anlama geliyor. Şöyle şöyle izahları var vesaire.

Ateist: Peki şu ayet hakkında ne diyorsun? O da şöyle problemleri bünyesinde barındırıyor.

Tipik Mealci: Sen öyle diyorsun ama aslında o ayet şöyle anlaşılmalı şuradaki şu ifade şu anlama geliyor. Şöyle şöyle izahları var vesaire.

Dersine iyi çalışmış tipik mealci ile ateist arasında bu döngü devam eder ve sonunda ateist şunu der:

İyi de, sen de her şeye bir izah getiriyorsun. Yok o şöyle değil yok o böyle degil.

Ve ateist yine bildiğini okur. İzahları hiç duymamış gibi çarpıtmalarına, Kur’an ayetleri hakkında şüpheler oluşturmaya devam eder.

Şimdi de bu tartışmayı zahiren problemli gözüken hadislere uyarlayalım.

Tipik Mealci: Şu hadisin tercümesinde şöyle diyor. Halbuki bu şu şu açılardan akla mantığa bilime vicdana aykırı.

Hadisleri Kabul Eden Kişi: Sen öyle diyorsun ama aslında o hadis şöyle anlaşılmalı, şuradaki şu ifade şu anlama geliyor. Şöyle şöyle izahları var vesaire.

Tipik Mealci: Peki şu hadis hakkında ne diyorsun? O da şöyle problemleri bünyesinde barındırıyor.

Hadisleri Kabul Eden Kişi: Sen öyle diyorsun ama aslında o hadis şöyle anlaşılmalı şuradaki şu ifade şu anlama geliyor. Şöyle şöyle izahları var vesaire.

Bu döngü devam eder ve sonunda Tipik Mealci şunu der:

İyi de sen de her şeye bir izah getiriyorsun. Yok o şöyle değil yok o böyle değil.

Ve Tipik Mealci yine bildiğini okur. İzahları hiç duymamış gibi çarpıtmalarına, hadisler hakkında şüpheler oluşturmaya devam eder.

İşte ben burada samimiyet göremiyorum. Söz konusu mesele ayet olunca her türlü izaha çaba sarfeden insanlar hadise gelince en ufak bir çaba göstermeden üstünü çizme yoluna gidiyorlar ve yaptıkları ateistlerin İslam’a yönelik art niyetli tavırlarından pek de farklı değil. Biraz daha vicdanlı, sağduyulu ve hüsn-ü zan üzere hareket etmek zannediyorum ki kimseye bir şey kaybettirmez.