Tarih -özellikle kendi tarihimiz- diğer bilimsel disiplinlere göre çok daha zengin bir içeriğe sahip olmasına rağmen mahzundur. Çünkü okullarda anlattığımız tarih anlayışı genel olarak savaş ve antlaşma odaklı olduğu için çocuklar tarihi sıkıcı bulmakta ve onların ilgisini çekmemektedir.

Çocuklar antlaşma maddeleri ezberlemekten sıkıldıkları için tarih dersine bakış açıları diğer derslere olan bakış açılarından geri durumdadır. Bu durum sadece öğrenciler açısından değil toplumumuzdaki her ferd için neredeyse böyledir. Tarihi belli dönemleri iyi belli dönemleri kötü görerek yetiştirildikleri için tarihe bakış açıları tek bir penceredendir. Oysa ki tarihimiz bazı dönemlerden ibaret değildir. Tarihimiz Orta Asya bozkırlarından başlayıp günümüze kadar devam eden ve yüzyılları alan bir süreçtir.

Ülkemizde son yıllarda tarihin ilgi çekmesini sağlayacak ve insanları tekrar tarih sahnesine çekecek adımlar atıldı. Bunlardan biri de tarihsel romanlar yazılmasıdır. Fakat yazılan tarihi romanlarda bilgi eksiklikleri ve yapılan kurguların tarihi gerçekliklerle uyuşmaması sorunlara neden olmaktadır. Yine bir diğer hamle olan tarihsel dizi çekmekte bu sorunlarla karşılaşmaktadır.

Tarihi dizilerde yapılan kronolojik hatalar ile kurgu hataları insanlar tarafından sorgulanmaktadır. Tabii ki tarihi roman ve dizi hamleleri insanlarımızın tarihe olan merakını arttırmıştır. Ama bazı tarihçiler açısından ortaya konan ‘’Tarih dizilerden öğrenilmez ’’yargısı burada büyük bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Ama gerçekten böyle midir? Tarih dizilerden öğrenilmez mi?

En başta şunu kabul etmek gerekir ki tarihi roman ve dizi hamleleri tarihe olan ilgiyi arttırmış ve insanları araştırmaya itmiştir. Bu açıdan bakacak olursak tabii ki bu çalışmaların pozitif yönleri oldukça fazla. Ancak yapılan kronolojik hatalar, kurgu hataları ve bazı dizilerde tarihi gerçeklikle uyuşmayan bir takım durumlar tarihi dizilere olan tutumu olumsuz etkiliyor.

Örneğin; Muhteşem Yüzyıl dizisi ile tarihi açıdan birçok hata yapılmış ve dizinin esas aldığı tarihte yaşanmamış şeyler yaşanmış gibi aktarılmaya çalışılmıştır. Ama ne kadar eleştirilse de bu dizi insanlar tarafından takip edildi ve çok fazla reyting aldı.

Bir başka örnek olan Diriliş Ertuğrul dizisi ise diğer diziye göre daha muteber olarak görülse de onda da yapılan kronolojik hatalar son zamanlarda bu dizininde sorgulanmasına neden olmuştur. Hatta geçenler de gördüğüm yorumlarda dizinin takipçileri tarihi karakterlerin ölüm tarihlerini araştırıp bulmuşlar ve dizi yapımcısını eleştirmişler. Dizi açısından fiyasko bir durum olsa da insanımızın tarihe olan merakını tahrik ettiği için ben, kendi adıma sevindim. Çünkü eskiden Ertuğrul Gazi’yi, Halime Hatun’u bilmeyen insanlarımız onların kaç yılında öldüklerini bile araştırmışlar.

Tarih dizilerden öğrenilir mi öğrenilmez mi konusunda tarihçiler arasında tam bir birlik olmasa da ben tarihe olan ilginin artmasından memnunum. Fakat dizilerde yapılan tarihi hataların olmamasından yanayım. Yani dizi yapacağız diye tarihsel gerçeklere ihanet edemeyiz. Dizi yapımcıları para kazanmak için kendilerinde tarihimizi alt üst etme hakkı bulamamalılar.

Böyle bir iş yapıyorlarsa bilgisine güvenilen tarih danışmanları ile çalışarak hareket etmelidirler. Ayrıca dizinin bir çok sahnesinde insanları araştırmaya itecek olan mesajlar verilmelidir. İzleyiciye sadece dizi ile yetinmemeleri ve anlattıkları dönem ile ilgili araştırma yaparak daha çok bilgi sahibi olmaları bir şekilde tavsiye edilmelidir. Yine bu dizileri yapanlar ve tarihi romanları yazanlar, tarihe onu bozmadan sadık kalmalı ve ecdadımızı doğru anlatmalıdırlar. Bu şahsiyetler şu an ölü oldukları için kendilerini savunamazlar ama bu bizim onlara karşı saygısızca hareket etmemiz gerektiğini göstermez. Bu yüzden tarih doğruları ve yanlışları ile anlatılmalıdır.

Yine okullarda da tarih müfredatımızda çocukların ilgisini çekecek ve onların tarihe olan bakış açılarını değiştirecek hamleler atılmalıdır. Başta de dediğim gibi tarih sadece savaşlar ve antlaşmalar eksenli anlatılmamalıdır. Elbette zaferlerimiz bizim baş tacımızdır ama tarih eğitimi verirken biraz da sanat tarihi anlatmalıyız. Konuları çocukların ilgi çekeceği hale getirerek anlatmalıyız.

Tarihi hikayeler ve yine bazı menkıbelerle tarihi olayları desteklemeliyiz. Tarihi anlatırken edebiyattan yararlanmalıyız mesela. Çocuklara tarihi anlatırken günümüze bakabilecekleri pencereler açmalıyız. Onları savaşlar ve antlaşma maddeleri ile boğmamalı yaşanan olayların mevcut sosyolojik gerçeklerle bağlantılarını kavratarak günümüzle ilişkilendirmesini sağlamalıyız.

Tarih sadece geçmişte yaşanan olaylar bütünü değil, geçmişte yaşananın günümüze ışık tuttuğu ve geleceğe doğru hangi adımları atmamız gerekeni öğreten bir bilim dalıdır. Bu yüzden diğer yazılarımda da değindiğim gibi artık tarih ile barışmalıyız. Tarih suçlu değildir. Asıl suçlu olan onu gerektiği gibi anlatamayan ve gerektiği önemi vermeyen bizleriz. Tarihi ilgi çekecek hale getirmeyen bizleriz. Okullarda anlattığımız müfredatta değişikler yapmayan bizleriz. Bundan dolayı tarihi sadece bazı dönemleri övdüğümüz bir alan olmaktan çıkarıp tarihe gerekli olan ehemmiyeti vermemiz gerekiyor. Tarihin bütün dönemlerine bütüncül bakmalıyız. Tarih anlatımını belli kalıplardan çıkarıp ilgi çekici hale getirerek çocuklarımız ve insanlarımız da tarih bilincinin artmasını sağlarız. Yoksa tarihinin bir bölümünü sevip diğerlerine küfreden nesiller yetiştirmeye devam ederiz.

Mesut BULDU