Yıllardır ülkemizde en çok tartışılan ve üzerinde yorum yapılıp bir sürü değerlendime yapılan konuların başında laiklik gelmiştir. Bu kavram değişik zamanlar ve değişik durumlarda hep karşımıza çıkmıştır. Örneğin 28 Şubat sürecinde üzerinde çok durulmuş ve yapılan uygulamaların laikliğe aykırı olup olmadığı günlerce tartışılmıştır.
Yine o günlerde imam hatiplerin kat sayı problemi bile laiklik özelinde değerlendirilmiştir. Yine Fazilet Partisi‘nin kapatılması ve Ak Parti‘ye açılan kapatılma davasındada laiklik sorgulanması yapılmıştır. Yani dediğimiz gibi değişik zamanlarda ve durumlarda her zaman karşımıza çıkmıştır.
Peki başlıkta değindiğim mevzuya gelirsek gerçekten ilk baştan laik miydik? Nasıl laiklik ile tanıştık isterseniz buna deginelim. En başta laikliğin kelime anlamı nedir, buna bakalım.
Laiklik: Fransızca kökenli olup devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir. Fransızcadan Türkçe’ye geçmiş olan laik sözcüğü din adamı olmayan kimse, din dışında kalan halk anlamına gelen Latince “Laicus” sözcüğünden gelmektedir. Yada bizim yıllarca okullarda öğrendiğimiz en basit haliyle “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.” Dostlar kelimenin manasına değindikten sonra sorduğumuz soruya gelelim.
En başta Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda laiklik gibi bir kavramla tanışmamıştık. Zira devlet yeni savaşlardan çıkmış, yeni kurulmuş ve yeni yeni reformlar gerçekleştiriyordu. En başta devletimizin kurulduğu zamandaki anayasamıza bakacak olursak laiklik ile ilgili bir ibareye rastlayamayız. Fakat tam aksi olarak 1924 Anayasasına göre “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır.” ibaresi vardır. Yani dediğimiz gibi en başta laik bir devlet değildik ve daha laiklik ile tanışmamıştık. Fakat sonradan 1928 yılında “Devletin dini İslamdır.” ibaresi çıkarılmış ve son olarak 1937 yılında laiklik ilkesi anayasaya girmiştir. Yani biz 1937 yılına kadar laik bir devlet statüsünde değildik. Bu tarihten sonra bu vasfı kazandık. Laiklik ilkesi diğer ilkeler olan Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, İnkilapçılık, Halkçılık ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Devlet Laiklik ile din hizmetini kamu hizmeti kabul eder.
Sonuç olarak Laiklik sonradan anayasamıza eklenmiş olup üzerinde hep yoğun tartışmaların yaşandığı bir ilke olmuştur. Zira 28 Şubat süreci ve Darbe dönemlerinde revaçta olup hala günümüzde bile yeni yaşanan gelişmelerle tartışılmaya devam edilmiştir. Yakın geçmişte başörtüsü serbestliği üzerinden laiklik sorgulaması yapılırken şu anda ise Cuma namazından dolayı Cuma gününün yarım gün yapılması düşüncesinin laikliğe aykırı mı değil mi olduğu kavgası yaşanmaktadır. Malesef hala bu laikliğe aykırı mı değil mi sorgulaması yapan ve sonradan laik olan ülkemiz hala bilmediğimiz daha birçok laiklik endişesi ve tartışmalarına gebedir….
Mesut Buldu
Tarihçi
Çok açıklayıcı bir yazı olmuş. Teşekkürler.