Türkiye’nin en buhranlı döneminde yaşayan Ziya Gökalp, öncelikle sosyolojinin konusunu belirlemiştir. Sosyolojiyi, bireylerin manevi ve zihinsel bağlarla birbirlerine bağlanması sonucunda ortaya çıkan insan toplulukları olarak tanımladığı zümrelerin (toplumların) incelenmesine yönelen bir bilim olarak ele almıştır.

Gökalp’e göre bütün toplumlar; kavim, ümmet ve millet diye ayırdığı üç aşamadan geçer. Kavim aşamasında dil ve ırk birliği; ümmet aşamasında evrensel dinlerin egemenliği ve bu egemenlik altında kavimlerin özgün niteliklerinin kaybı; millet aşamasında ise bu niteliklerin ve toplumsal kişiliğin tekrar kazanımı vardır.

Gökalp, Durkheim’ın toplumsal bilinç kavramını temel alarak bir toplumun ulus olması yolunda en önemli faktörün ‘ulusal bilinç’ olduğunu ifade eder.

Hars ve medeniyet ayrımı yapan Gökalp, harsın ulusal bilinci, medeniyetin ise aklı ve bilimi geliştirdiğini öne sürer. Dini, ahlaki, hukuki, akli, estetik, iktisadi, lisani ve fenni hayat olmak üzere toplumların sekiz etkinlik alanı olduğunu belirtir ve bu alanların hem hars hem de medeniyet için geçerli olduğunu söyler.

Harsın ulusal ve yapay olmayan, medeniyetin ise uluslararası ve yapay olduğunu söyler. Medeniyetin, harstan doğduğunu; harsı güçlü olan ulusların siyasal mücadelede daha avantajlı olduğunu ifade eder.

Gökalp, Türkçülük fikri içerisinde ulusal sosyoloji için dört kural belirliyor: Birinci kural, ortak dil ve kültür gibi ortak noktalar; ikinci kural, inanç ve ideallerin uzlaşması; üçüncü kural, büyük bilginlerin sözleri ve yazıları gibi ulusal bilinç ve özelliklere kanıt getirme; dördüncü kural ise bir ulusun, kavim, ümmet ya da ulus gibi toplum şekillerinden hangisi olduğunun belirtilmesidir.

Gökalp’e göre toplumsal değişmenin en önemli değişkeni endüstrileşmedir. Köylü ve memur sınıfın gerekli örgütlenme gücünü gösteremeyeceğini ifade eden Gökalp, aklın ve zihnin gelişmesinde ticaretin ve serbest mesleğin önemini vurgular.

Ona göre Osmanlı Medeniyeti ile Batı Medeniyeti uzlaşmayacağı için Tanzimat başarısız olmuştur. Gökalp, Türk milletini ümmet aşamasında görmekte, Türk harsını Batı medeniyeti ile birleştirerek ulusal bilinç yaratmak istemektedir. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak yazısıyla Türk kültürünü, İslam dinine bağlı kalarak Batı medeniyeti ile uzlaştırmayı denemektedir.

Bu yazı Emre Kongar’ın Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği kitabındaki ilgili bölümün özetidir.

Abdullah YARGI