Askerlik yapanlar bilir, birliğe ilk katıldığınızda size maddelik (ben askerdeyken o kadardı) kaza-tedbir listesi imzalatılır: ‘çivi yutmayacağıma…, prize çivi sokmayacağıma…, ıslak elle elektrik kablolarına dokunmayacağıma…‘ gibi. İlk okurken en az yarısına gülersiniz. Tebessümden fazlası vardır. Bunların gerçekten olup olmadığını sorduğumuzda daha fazlasının olduğunu söylemişlerdi. İnsanlar “çürüğe” çıkmak için akıl almaz (en azından normal insanlara göre) yöntemler denemekteymiş.
Hemen belirtelim: ÖSYM’nin paranoyak olmak için bunun gibi geçerli sebepleri bulunmaktadır. Kulak içi telsiz, düğmeden alıcı-verici, küpeden, gözlükten, araba anahtarı, kemer tokası gibi birçok materyalden ses ve/ya görüntü iletim aletleri yakalanmıştır (bazılarını bizzat görmüşlüğümüz de vardır). Bu aletlerden bir kısmını internetten kolaylıkla satın alabilirsiniz. Bu sebeple kapıda girişlerde aramalar, herhangi bir takı vs. engellenmesi, bozuk para da dâhil hiçbir şeyin içeri girmesine izin verilmemesi normaldir. Buraya kadar olan kısmını sınava giren herkes görmüş ve yaşamıştır. Sahi YGS/LYS ile 1,5 milyon gencin (onlar artık milletvekili de olabiliyorlar) hayatının şeklini çizerken, o miktardan daha fazla kişinin hayatında (kurum sınavları ve diğer sınavlar ile) belirleyici rol oynarken sıradan tedbirler alması beklenemezdi herhalde. Basit bir evrakın kuryesi bile GPS ile takip edilirken bu kadar önlem bu seviyede öneme haiz bir sınav için aşırı olmasa gerektir. Ya arka planı?
Bazı aşamaları kabaca (birazını da gizleyerek) anlatalım. Öncelikle matbaa aşaması… Matbaa 24 saat kamerayla, giriş-çıkışlarda bir akademisyen ve güvenlik görevlileriyle izlenmekte, giriş-çıkışlar imzayla yapılmaktadır. Kitapçıklar basıldıktan sonra, hangi ilde hangi okulda kaç kişinin gireceği önceden belirlendiğinden, kutulama ve kutuları barkotlama işlemi ve araçlara yükleme gerçekleşir.
Mühürlenen kutuların açılması mümkün değildir ta ki sınav yapılacak binaya girene kadar. Kutuların yüklendiği araçlar garaja çekilir. Daha önceden belirlenen araç şoförü ve kurya araç yola çıkmadan aracın yanına gelir. Bu gecenin 3’ü de olabilir sabahın 7’si de. Araçların çıkış saatleri, varacakları ildeki merkeze ulaşım saatine göredir. Bütün araçların yaklaşık aynı saatte varması istenir, mesela 18.30 gibi (tabii ki bu doğru bir varış saati değil). Yola çıkan araçların kapakları şifreli bir kilit ve iki mühürle kapatılır. Kilit dediysek öyle herhangi bir ardiyeden alacağınız çin malı ucuz kilitlerden bahsetmiyoruz. Her birisi özel yaptırılmış, GPS li özel anahtarı ve kodu olanlardan. Arasanız da aynısından bulamazsınız yani. Öyle ki… Nasıl derler: AZZZZZ SONRA.
Aracın kuryesi demiştik ya, araç komutanı gibi, bu şahıs akademisyendir, yol ile ilgili pusula ve yolda uyulması gereken kurallar hakkında brifing alır. Yol boyunca verilecek mola süreleri ve yerleri bile bellidir (hemen hemen). Araç ildeki merkeze varınca (üniversite içinde) araç 24 saat gözlenecek yere arkası görülecek şekilde çekilir. Aracı ÖSYM kamerası (uydudan kontrollü), merkezin kendi kamerası, 2 tane akademisyen (biri Ankara’dan biri de o ildeki üniversiteden görevlendirilir), 8 saatte bir nöbet değiştiren 2 polis sabaha kadar gözetler. Ta ki araç açılıp kutular yerel kurye araçlarına aktarılana kadar. Açılma derken, kilit sabah ÖSYM’nin gönderdiği sinyal (izin) ile ve sadece il görevlisi tarafından açılır. O esnada ortalıkta yaklaşık 15 kişi olur. Bu kadar adamdan birisi kutu götüremez mi derseniz cevap hayır. Kutular aktarılırken 3 kişi çalışır 12 kişi kontrol, sayım vb. işler için oradadır. Bu işlem sınav başlamadan 3-3,5 saat önce olur.
Okullara gelen kutuları bina sorumlusu teslim alır. Yanında okul müdürü (veya vekil), bina sorumlusu yardımcısı, 2 polis ve 2 görevli müstahdem ile. Kutular öğretmenler odası (gibi) büyük bir yere nakledilir. İlk olarak kameraların olduğu kutu açılır ve ilk kamera odaya ikincisi bina girişine takılır. Sonra diğer kutular açılır, sıralanır. Gelen gözetmenler geldiklerinde imza atar (sınavdan yaklaşık 1,5 saat önce). Öğrenciler sınav salonlarına alınmaya başladıktan sonra soru kitapçıklarının olduğu poşetler salon başkanlarına “öğrencilerin gözü önünde açmak” kaydıyla teslim edilir.
Gerisini zaten biliyorsunuz. Sonrasını da anlatmayalım. Bandı kısmen geri sarabilirsiniz. Süreç anlatılırken bazı kısımlar bilerek atlanmış ve bazı gerçeklikler değiştirilmiştir (az da olsa). Her şeyi de anlatmak olmaz değil mi?
Bu kadar şeyi niye mi anlattık? Hiç. Belki merak etmişsinizdir diye. Hala okuduğunuza göre gerçekten merak etmişsiniz.
Sonuç: ÖSYM aslında sizin gördüğünüzden daha paranoyaktır. Bu sebepten sınav güvenilir (olabildiği kadar) olmaya devam ediyor.