“Üniversite” sözcüğü Fransızca kökenlidir. Üst düzeyde eğitim – öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan çeşitli fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri bölümlerden ve birimlerde oluşan bilimsel özerkliği, kumusal tüzelkişiliği bulunan öğretim kurumlarıdır.
Modern Üniversitenin kökeni, “Studia Generalia” (Genel Çalışmalar) diye nitelendirilen Orta Çağ okullarına dayanmaktadır. Orta Çağ dönemindeki bu okullar Avrupa’nın her yerinden gelen talebelere açıktı. İlk “Studia” adlı okul, rahip ve keşişleri, katedral okullarıyla manastır okullarının vermekte olduğu eğitimden daha yüksek, daha ileri eğitime tabi tutmak maksadıyla açılmıştır. “Üniversite” kavramı, yabancı bir ülke yahut diyarda bir arada bulunan bilim insanlarınca oluşturulmuş lonca tarzı topluluklar için kullanılmaktaydı. Bunlar; Romalı, Fransız, Alman ve İngiliz ulusları başta olmak üzere diğer uluslardan bilim adamlarını barındırmaktaydı. Üyelerin bireysel ilgileri ekseninde oluşan bu “Üniversiteler” ilk etapta akademik bir nitelik taşımıyordu. Belli bir üniversite örgütlemesi oluşmamıştı. Fakat Parisli, Bologna’lı bilim adamları, toplum içerisinde ayrıcalıklı bir konuma sahip olabilmişti. Öyle ki, Paris’te ruhani sınıf üyeleriyle eş tutan bilim insanları, dinî mahkemelerde yargılanma hakkına sahipti. 1158 yılında I. Friedrich ise bazı Bologna’lı bilim adamlarına birtakım ek ayrıcalıklar tanıdı. Hakları zedelenen bilim adamlarının görevlerine ara verip, bir çeşit grev yapma hakkı doğdu. Bu ayrıcalıklar bir topluluktan ziyade daha çok teker teker bireylere yönelikti.
Tarih 13. yüzyıla tekabül ettiğinde bu oluşum ve örgütlenmeler idarî örgütlenmeye sahip olmuş birer kurum halini aldı. “Universitas Studii” olarak adlandırıldılar. Bu ilk üniversiteler belli başlı bina ve daimi öğrenciye sahip değildi. Belli bir kentten diğerine sürekli yolculuk eden öğrenciler üniversitelerini de değiştiriyorlardı. Oxford’tan ayrılan bir grup öğrenci kaydını yaparak Cambridge Üniversitesinin gerçek bir üniversite olmasına vesile oldu. Oxford Üniversitesinin tarihi ve asıl niteliği Paris’ten gelen bir grup öğrenci ile başladı. Paris Üniversiteleri, Fransız ve İngiliz Üniversiteleriyle Avrupa Üniversitelerinin tipik örnekleri oldu.
En eski İskoç Üniversitesi St. Andrews iken, en eski İrlanda Üniversitesi de Dublin Üniversitesi idi.
Günümüz üniversiteleri, ilim hane maksatlı faaliyet kapsamında eğitim-öğretim vermeyi gaye edinmiştir. Bu anlamda tarihte ilk üniversitelere ise Avrupa’dan çok daha önce Abbasiler döneminde Bağdat’ta rastlanmaktadır. İlk Üniversite Emeviler tarafından Fas’ın Fez kentinde 859 yılında kurulmuş olan Keyruvan Üniversitesi’dir. Roman ve Yunan dönemi bazı yüksek eğitim – öğretim birimleri olsa da günümüz üniversitelerinden çok farklıdır. Endülüs Emevilerinin İspanya topraklarında varlığının başlamasıyla Avrupa’ya da üniversite yapısı ve mantığı girmiş, şekillenmiştir. Üniversiteye eş değer nitelikte eğitim – öğretim kurumları “Medrese” terimiyle nitelendiriliyordu. Osmanlı’da ilk Medrese ve üniversite yapısı İznik’te bulunmaktaydı. Çeşitli yapılanma ve gelişimle Avrupa eğitim kurumları üniversiteleşme sürecini Doğu toplumundan çok daha ileri taşımayı başararak Üniversitelerin ilk modern örneklerini ortaya koymayı başardı.
İlk Avrupa Üniversiteleri
- Prag Üniversitesi (1348)
- Marburg Üniversitesi (1527)
- Leiden Üniversitesi (1575)
- Uppsala Üniversitesi (1477)
- Heidelberg Üniversitesi (1386)
Amerikan Üniversitelerinin kökeni ise “Harvard” gibi devrim öncesi savaş kolejlerine dayanır. Kanada Üniversiteleri dinî kuruluşlarca Paris, Oxford ve Ebinburg üniversiteleri örnek alınarak oluşturulmuştur.
Uzak Doğu Üniversiteleri ise 1902’de Pekin Ulusal Üniversitesi ve 1877 yılında Japon İmparatorluk Üniversiteleriyle başlamıştır.
Türkiye’de ilk üniversite 1863 yılında Osmanlı Döneminde İstanbul’da “Darülfünun” adıyla kurulmuştur. Kuruluşunun ilk dönemlerinde sadece fizik, zooloji ve botanik alanlarında eğitim vermekte idi ve kısa süre sonra da kapatılmıştır. Fakat 1900 yılında tekrar açılmıştır. Bu dönemde tıp, hukuk, edebiyat, ilahiyat, fen ve eczacılık fakülteleriyle dişçilik yüksekokullarından oluşan bir üniversite halini almıştır. 1933 yılında ise M. Kemal ATATÜRK’ün talimatıyla “İstanbul Üniversitesi” olarak dönüştürülmüştür. 1946 yılında Ankara Üniversitesi, 1953 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi, 1955 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Ege Üniversitesi açıldı. Ardından 1946’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1967’de Hacettepe Üniversitesi kuruldu.
1971 yılında Robert Kolejinin yüksek kısmı Türk Hükümeti’ne devredildi ve “Boğaziçi Üniversitesi” adıyla eğitim-öğretim hayatına başladı.
Üniversiteler, 2 yıllık seçimle rektör tarafından yönetilmektedir. Rektör, her seçimde sırayla bir fakülteden seçilir. Fakat bir defadan fazla olmamak kaydıyla seçilmiş olan bir rektör bir dönem daha görevini sürdürebilir. Fakülteler ise seçimle göreve gelen dekanlarca yönetilmektedir. Her fakültenin bir genel kurulu, bir profesörler kurulu ve de bir yönetim kurulu bulunmaktadır.
Türkiye’de Üniversiteler ilk defa 1961 Anayasası ile kurum halini almıştır. Bilimsel, idarî nitelikle tanınmıştır. Sınırlandırılmamış bu özerklik durumu, 1971 yılında Anasayada yapılan bazı değişikliklerle kısıtlama altına alınmıştır. Bilimsel özerklik sürdürülüp, öğretim görevlilerinin siyasi partilere üye olması yasaklandı. Devletin gerekli görmesi durumunda üniversite ve yönetimine el koyma hakkı tanındı.
1981 yılında Yükseköğrenim Kanunu ile üniversite, akademi ve yüksekokullar 27 üniversite olarak düzenlendi. Tüm üniversitelerin idari yönetim ve denetimi “Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)” isimli üst kuruluşa bağlandı.
1961 Anayasası’nda üniversite kurulması devlet tekelinde idi. 1982 Anayasası’na göre ise devletin dışında kazanç maksatlı olmamak koşuluyla vakıflara da üniversite kurma hakkı verildi.
Mevlüt Baki TAPAN