Alman ve İsviçre asıllı şair, romancı ve ressamdır. 2 Temmuz 1887’de gözlerini hayata açmış, 1946’da Nobel Edebiyat Ödülü ile şereflendirilmiş ve birçok kıymetli eser insanlığın hizmetine sunmuştur. 9 Ağustos 1962’de hayata gözlerini yummuş kıymetli şair ve yazarlardandır. Babası Baltık Alman olup, Estonya göçmenidir. Annesi, Swabyan ve Fransız İsveç bir ailenin kızıdır. Babası ve Annesi kısa bir süre Hindistan’da misyonerlik yapmıştır.
İnsanlara ibret verecek, örnek ve nasihat teşkil edecek birçok söz söylemiştir. Bunlardan bazıları şunlardır;
- Bir baba çocuğuna burnunu, gözlerini hatta aklını miras bırakabilir, ama ruhunu veremez; ruh her insanda yenidir.
- Birisi saadetiyle veya faziletiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.
En Kıymetli Eseri
Elbette ki Hermann Hesse denildiğinde akla gelen ilk eser Siddhartha’dır. Gerçekten okunmayı ve birçok araştırmaya konu olmayı hak eden eserlerden sadece bir tanesidir.
Tarihte birçok büyük eser, insanın özündeki bendini arayışını konu almıştır. Arayış ve mücadele dolu bir serüvenle okura ulaşan Siddhartha Romanı, akıcı bir dil ve üslup kullanılmış, Budizm’in temel felsefesi ve de insanın özünü arayışı en güzel lisanda anlatılmış bir romandır.
Siddhartha Gautama, diğer tabirle Buddha’nın yaşantısının ele alındığı ve felsefenin akıcı, anlaşılır biçimde sunulduğu eser olma özelliğine sahiptir. Arkadaşı Govinda ile birlikte üstün ve ulu mertebe olarak görülen Nirvana’ya ulaşmanın ve hakikati bulmanın gayreti içerisinde bir serüven okuru çepeçevre sarmaktadır.
Eserin başkahramanı Siddhartha, öyle bir rol ve öyle bir ahenk yakalamaktadır ki, adeta kayıkçı, baba, çocuk, sevgili gibi birçok unsuru ve öğeyi özünde barındırmaktadır. Eserin öne çıkan bir diğer özelliği de Hint ve Budizm öğretisini, bölge kültürünü anlatım ve öğrenme sürecinde daimi olarak teşvik etmesi ve kişinin her halde kendini sorgulaması gerektiğini vurguluyor olmasıdır.
Siddhartha isimli bu eser ayrıca birçok kez farklı yollarla önemli bir hususa vurgu etmektedir. Aydınlanmanın, yol gösterici olarak nitelendirdikleriyle değil de, daha çok kişinin özgün bireysel yolunu, kendi çıkarımlarıyla bulmaya çalışmasıyla ancak mümkün olabileceği gerçeğidir.
Bunun dışında ayrıca “Narziss ve Goldmund”, “Bozkırkurdu” gibi eserleri vardır.