Felsefe Pisagor ile birlikte artık yeni bir döneme girer. Bu noktadan sonra felsefe salt doğa felsefesi olmaktan çıkmış ve daha geniş bir varlık alanını felsefi sorgulamanın içine almıştır. Pisagor bu açıdan nevi şahsına münhasır bir kişidir. Hem bir filozof hem ahlak alimi hem arif hem de müntesipleri için peygamberlik işlevine sahiptir. Müntesipleri tarafından ona pek çok keramet ve mucize nispet edilmiştir. Elbette bu onun vahiy alan birisi anlamında bir peygamber gibi görüldüğü anlamına gelmiyor. Zira vahiy olgusu Yunan dünyasında olmayan bir şeydir. Kasıt onun tıpkı bir peygamber gibi dini bir cemaat kurmuş olmasıdır ki bu cemaatin ritüelleri, helal ve haram anlayışı olmak üzere dini bir toplulukta görülen bütün özelliklere sahiptir.
Pisagor’la ilgili ilk ele alınması gereken konu onunla Miletli filozoflar arasında bulunan ortaklıktır. O da Miletli filozoflar gibi arkhe sorununu ele almış ve buna bir cevap vermiştir. Pisagor’a göre “Her şeyin aslı sayılardır!” Bu iddianın ne anlama geldiğine dair felsefe tarihinde dört farklı görüş ortaya konmuştur. Bunları ele almaya geçmeden önce “her şeyin aslı sayıdır” diye bilmek için hangi varsayımlara dayanılması gerektiğine bakalım. Buna göre birisinin bu iddiada bulunabilmesi için ikisi de ontolojik olan iki şeyi varsaymış olması gerekir. Bunlar: 1. Her ne ise sayıların gerçek birer var olan olarak kabul edilmesi gerekir.
2. Varlık aleminin tek bir kategoriden o da nicelik kategorisinden oluşuyor olması gerekir. Bu evrende bulunan bütün çeşitliliğin niceliksel olduğu ve birbirine indirgenebileceği anlamına gelir!
Bu iddianın dayandığı varsayımları zikrettikten sonra şimdi “her şeyin aslı sayıdır” sözünün ne anlama gelebileceğine dair felsefe tarihinde ortaya konan görüşleri ele almaya başlayabiliriz.
1. Pisagorun yaşadığı dönemde sayılar günümüzde olduğu gibi rakamlarla değil harflerle gösteriliyordu. Mesela bir için alfa, iki için beta ve üç için zeta ve benzeri gibi! Pisagor buna itiraz eder ve sayıları harflerle değil birer küçük küre veya daire olan noktalarla göstermemiz gerektiğini söyler. Buna göre bir sayısını bir nokta ile iki sayısını iki nokta ile üç sayısını üç nokta ile gösterebiliriz. Yani her bir sayıyı nokta ile gösterebiliriz. Bu Pisagor’un attığı ilk adımdır.
Pisagor ikinci adımda ise küçük kürelerden oluşan bu sayılardan düzenli geometrik şekillerin meydana getirilebileceğini söyler. Buna göre bazı sayılar alt alta konarak üçgenler, bazıları alt alta konarak kareler ve diğer bazıları da alt alta konarak dikdörtgenler meydana getirilebilir. Buradan hareketle sayıları üçgen sayılar kare sayılar ve dikdörtgen sayılar olarak taksim etmiştir. Dolayısıyla Pisagorun fark ettiği şey aslında şudur: Her türlü geometrik şekli küçük daireler kullanarak meydana getirebilirsiniz. Bu ister boyutsuz olan bir nokta olsun ister tek boyutlu olan çizgi olsun ister iki boyutlu olan yüzey olsun ve isterse de üç boyutlu olan hacim olsun bütün geometrik şekilleri küçük küreleri kullanarak meydana getirebilirsiniz.
Dolayısıyla eğer sayılar küçük daireler ise ve bu daireler bir araya getirilerek geometrik şekiller meydana getirilebiliyorsa geriye son adımı atmak kalmaktadır ki bu da mevcut olan her şeyin geometrik şekiller kullanılara modellenebileceğini kabul etmek kalır. Bu da Pisagor’un attığı üçüncü adımdır.
Buna göre mevcut olan her şey düzgün geometrik şekillerden meydana gelmektedir. Diğer bir ifadeyle düzgün geometrik şekiller kullanılarak mevcut olan her şeyi meydana getirebilirsiniz. (Küçük legolardan hemen her şeyin yapılabileceğini düşünerek bu görüşü daha iyi anlayabilirsiniz). Ancak bu yorumun iki zaaf noktası bulunmaktadır.
İlk olarak bu görüşün doğru olabilmesi için mevcut olan her şeyin düzgün geometrik şekillerden müteşekkil olmuş olması gerekir ki bu doğru değildir. Hatta evrende bulunan her şeyin düzgün olmayan geometrik şekillerden meydana geldiği söylenebilir. Dolayısıyla düzgün olmayan geometrik şekillerin sayılardan hareketle nasıl meydana getirilebileceği belli değildir. İkici ve daha önemli sıkıntı ise şudur: Bu görüşün geçerli olabilmesi için bütün sayıların rasyonel sayılar olması gerekir. Oysa daha Pisagor‘un zamanında Pisagorculardan birisi irrasyonel olan kök iki sayısını bulmuş ve böylece teori kökünden çökmüştür. Kök ikinin bu rolünden dolayı uzun süre bu keşif saklanmış ve sonunda onu ifşa eden kişi de Pisagorcular tarafından denizde boğularak öldürülmüştür!
2. İkinci görüşe göre ise “her şeyin aslı sayıdır” önermesi sayılarla değil müzik ile ilgilidir. Pisagor ve Pisagorcuların müziğe çok önem verdiğini ve onların Yunan dünyasında akustik ilminin kurucuları oldukları biliniyor. Buna ek olarak pek çok müzik aletini de ilk defa onlar içat etmiştir. Bu ikinci görüşe göre Pisagor bir müzik aletindeki telde sayısal olarak ifade edilebilecek aralıklara uyulduğunda müzikte bir harmoni ve uyum ortaya çıktığını görmüş ve burdan hareketle müzik yapıtındaki düzen ve harmoninin bu sayısal aralık ve düzenden kaynaklandığı sonucuna varmıştır. Sonra da bir analoji yoluyla müzik yapıtı için geçerli olan bu durumun bütün bir evren için geçerli olabileceği sonucuna varmış ve “her şeyin aslı sayıdır” iddiasını ortaya atmıştır. Bu anlayışa göre Tanrı tıpkı bir orkestra şefi gibi evreni yaratırken bu tür sayısal olarak ifade edilebilecek oranlara uymuştur ve bu da evrende bir düzen bulunuyor olmasının sebebini oluşturmaktadır! Ancak günümüzde bilinen evren açısından bu iddiayı savunabilmek pek mümkün değildir.
3. Üçüncü görüşe göre ise “her şeyin aslı sayıdır” derken Pisagor ne ilk anlamı ne de ikincisini kast etmiştir. Bu görüşe göre bu sözün aslında sayılarla bir alakası yoktur. Burada sayılar sadece birer sembol olarak kullanılmaktadırlar. Yani aslında her şey sayılardan değil, sayıların sembolize ettikleri şeylerden meydana gelmektedirler. Bu bakış açısının Pisagorcuların görüşlerinde sağlam dayanakları bulunmaktadır. Mesela onlar üç sayısıyla evliliği, dört ile adaleti sembolize etmişlerdir. Bunun gibi diğer sayıları da birer sembol olarak gördüklerini gösteren sözleri vardır. Mesela on sayısı onlar için ideal sayıydı. Bu yüzden onla ilgili tek çok inança sahiptiler.
Ancak bu bakış açısının zayıf tarafı artık bize arkhenin ne olduğunu söylememesidir. Zira bizler bazı sayıların neyin sembolu olarak kullanıldığını bilsek de diğer pek çok sayının neyin sembolu olarak kullanıldığını bilmiyoruz. Bu yüzden bu haliyle bu görüş artık her şeyin aslının ne olduğuyla ilgili bir iddia olmaktan çıkar.
Bu üç açıklamanın ortak noktası hepsinin de ontolojik birer açıklama olmasıdır. Yani hepsi de özünde bize evrende var olan şeylerin neyden meydana geldiğini açıklama peşindeydiler. Ancak birazdan zikredeceğimiz dördündü açıklama sayıların epistemolojik işlevi ile ilgilidir. Yani bu açıklama gerçekliğin neyden meydana geldiğini değil gerçekliği açıklamanın en iyi aracı olarak sayılardan bahsetmektedir.
4. Bu görüş ilk defa W. L. Reese tarafından “felsefe ve din sözlüğünde” savunuldu ve Pisagora nispet edildi. Buna göre tecrübi aleme dair önermelerin sadece niceliksel kavramlardan oluşması ve içinde hiçbir niteliksel kavram barındırmaması gerekiyordu. Yani tecrübi yasalar ve kanunlar niceliksel kavramlardan yani sayılardan oluşan formüller şeklinde ifade edilirlerse ancak tecrübe alemi hakkında bilgi verebilirler. Bu anlayışa göre içinde keyfi kavramların bulunduğu bir cümle her ne kadar mantıksal açıdan bir önerme olsa da epistemolojik açıdan bu cümle bir önerme değildir. Çünkü keyfi bir kavramın misdakını tespit edip ölçebilmek mümkün değildir. Buna karşılık kemi kavramların dış alemde ölçülebilir olan misdakları vardır ve bu yüzden de onlara dair bilgi sahibi olunabilir! İşte Reese, Pisagor’un, her şeyin aslı sayıdır derken bunu kast ettiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla Pisagor aslında evreni açıklamanın en iyi modelinin matematik olduğunu söylemek istemiştir. Ki günümüzde bu iddia modern bilim tarafından doğrulanmıştır. Zira artık matematik bilimsel bilginin nerdeyse tek geçerlilik kıstası haline dönüşmüştür.
Ayrıca sanal gerçeklik konusunda gelinen noktayı düşünürsek Pisagorun söylediğinin ontolojik olarak da doğrulandığı söylenebilir. Zira sanal gerçekliğe kaynaklık eden şey matematik yani sayılardır!
Abuzer DİŞKAYA