Her bir kültür eşsizdir ve diğer kültürlerle benzer yanları olsa da elbette farklıdır. Dünya’da çok sayıda farklı kültür vardır ve bu kültürler birbirlerini birşekilde beslemenmektedir. Kültürleri Nesnel ve Öznel olarak ikiye ayıran Simmel, insanların ürettiği sanat, felsefe, edebiyat, bilim gibi uğraşlara nesnel kültür, nesnel kültürü özümseme, kabul etme, yaratma sürecine de öznel(bireysel) kültür adını vermiştir. Bu da bireyin kültürü biçimlendirdiğini ve kültür tarafından da biçimlendirildiğini bize açık şekilde gösteriyor. Tarih boyunca insan kültürü yaratmış, onun üzerinde otorite kurmuş ve kültür yaratımı sırasında medeniyet savaşları, felaketler, afetler, sosyal olaylar, Farklı çağlar arası geçiş (Yakın Çağ’ın başlaması gibi) gibi sebeplerden dolayı farklı kültürel örüntülere sahip olmuşuz. Kültürlerin radikal bir şekilde değişmesi için çok önemli pozitif/negatif yıkımların olması gerekir. Kültürel üretim, karşısında önemli bir zorlukla karşılaşmaz ise, tembelleşir,monotanlaşır ve sıradanlaşır. Dinamiklerini yitirir. İşte bu gibi durumlarda insanın kültürü şekillendirmeye olan katkısı minimum seviyeye düşer. O halde, bu aşamada kültür, insanı şekillendirmeye başlar ve bu da zaten günümüz popüler kültürlerini doğurmuştur.

Dünya insanı, elbette son yirmi yılda çok önemli badireler atlattı. Amerika’da 11 Eylül 2001’de meydana gelen terör saldırıları başta Amerikanlar olmak üzerine tüm dünya ülkelerini tedirgin etti ve bir korku kültürünün adeta bir virüs gibi ülkeden ülkeye yayılmasının önünü açtı. 2010 yılında Wikileaks’ın kurucusu Julian Assange, 2004-2009 yılında Amerikan ordusunun Afganistan savaşında tutmuş olduğu 92 bin belgeyi medyaya sızdırdı ve Dünya’da genel olarak bilgi sızdırma sürecini başlatan isimlerden biri oldu. Bu süreç halkların devletlere olan güvenini azalttı ve hükümetlerin daha güçlü siber önlemler almasına sebep oldu. Yine 2010 yılında Tunus’ta patlayan Arap Baharı, hızlı birşekilde tüm Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine yayıldı. Ortadoğu’da insanlar daha fazla eşitlik ve özgürlük talep etmeye başladılar. Son yirmi yılda gerçekleşen bu ve benzeri olaylar ancak, Marshall McLuhan’ın ‘’Küresel Köy’’ kavramı ile açıklanabilirdi.

2015 yılından sonra İnternet Teknoloji Ağlarının iyice gelişmesi, farklı ülkelerde yaşayan insanları birbirine bağladı. Diğer bir ifadeyle küresel bir kültür doğdu. Küresel kültür, yerel kültürel yeniden yaratımı durma noktasına getirdi. Bunun yerine, ortak bir kültür, vicdan ve dil yarattı. Yapay Zeka’nın ayak sesleri duyuluyordu. Uzunca bir zamandır gizliden gizliye Android insan modeli üzerinde çalışan bilim insanları (Mühendisler, Sosyal Psikologlar, Doktorlar, Yazılımcılar vb.), farklı veri toplama ve sosyal deneyler yoluyla birey,grup ve toplumsal davranışları bir bir kayıda alarak önemli veriler elde ettiler. (Whatsapp grupları, Meetup, Circle, Tinder, Eventbrite, Foursquare, İnternations ve Facebook gibi Sosyal site ve uygulamalar hep bu amaca yönelikti.) Tüm bu olaylar, artık insanların toplumsal hafızasına değil de, küresel hafızasına kazınmaya başladı. Devletlerarası sorunlar öyle bir boyuta geldi ki, müzakereler askıya alındı ve hatta 3. Dünya savaşı çığlıkları duyulmaya başlandı. İnsanlık kaos ile çalkalanırken ve bir savaş beklenirken, süpriz bir şekilde Çin’in Wuhan şehrinden, Yarasa’dan insana geçtiği düşünülen Covid-19 isimli öldürücü bir virüs, zamanla tüm dünyaya yayıldı. Başlarda virüs Epidemik seyrederken, 1 ay gibi kısa bir süre içinde Pandemiye dönüştü ve binlerce insanı öldürdü. DSÖ, İlk başlarda Koronavirüsü vakaları, ölümleri ve iyileşen hasta sayıları ile ilgili bilgi veren tek kaynak iken, daha sonra Trump’ın DSÖ’ye karşı olan negatif tutumu sebebiyle hükümetler, vatandaşları için Korona virüsü verilerine ulaşabilecekleri site ve uygulamalar açtılar.

1970’lerin sonuna doğru Hollandalı Örgüt Sosyoloğu ve Psikolog Dr. Geert Hofstede kültürü daha genellenebilir kılmak için Dr. Michael H. Bond ve Michael Minkov’un da katkılarıyla ‘’Kültürün altı boyutunu incelediği ve tespit ettiği bir kültür teorisi ortaya attı. Hofstede, IBM’nin 50 farklı ülkedeki çalışanları üzerine geniş çaplı bir araştırma yaptı. Her bir boyut için Hofstede, Bond ve Minkov ülkelere 0-100 arası skalasında puanlar verdi. Hofstede’e göre kültürün altı boyu aşağıdaki gibidir: 

  1. Güç mesafesi Endeksi
  2. Bireyselcilik vs Kollektivizm
  3. Belirsizlikten Kaçınma
  4. Maskülen/Feminen Toplum
  5. Uzun Vadeli/Kısa Vadeli Oryantasyon
  6. Serbestliğe Karşı Sınırlanma

Hofstede’in Kültürlerarası çalışması ve üzerinde çalıştığı ve benim de üstünde duracağım iki boyut, Koronavirüsünün neden bazı ülkelerde hızlı bir şekilde yayılıp, diğer bazı ülkelerde sistematik bir şekilde hızlıca durdurulduğunu açıklamaya çalışacaktır.

Güç Mesafesi Endeksi ve Koronavirüsü İlişkisi: 

Toplum içinde bireyler, bazı toplumlarda otoriteye daha çok itaat ederken, bazı toplumlarda bireyler daha az itaat ederler. Bu otorite, aile, patron, işveren, sultan ve kral gibi gücü elinde tutuan kişiler ve kurumlardır. Güç seviyelerinin arasındaki mesafe bir toplumda büyük ise, ast çalışanlar, üst çalışanları eleştiremez. Kısacası üstler erişilmezdir. Hiyerarşi çok güçlüdür ve eşitsizlikler kabullenir. Bu toplumlarda değişim darbe ve devrimler yolu ile gerçekleşir. Çocuklar ailelerine itaat ederler ve büyüklere saygıda kusur etmezler. Düşük güç mesafesi olan ülkelerde ise bunun tam tersi durumlar geçerlidir. Latin Amerika, Afrika, Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinde yüksek mesafeli bir endeks görülür. Hofstede’in 76 ülkeyi kapsayan en geniş çalışmasına göre, Dünya’da güç mesafesinin en yüksek olduğu ülkeler 100’er puanla Malezya ve Slovakya’dır. Korona virüsü ölüm rakamlarına baktığımızda, 30 milyonluk Malezya’da 117, 5.5 milyonluk nüfuslu Slovakya’da sadece 28 kişi hayatıı kaybetmiştir. Her iki ülkede de üstlerin vermiş olduğu emirlere astlar (halk) harfiyen uymuş ve bu sayede kamu sağlığı korunabilmiştir. Yine de Hofstede’nin kuramını korona virüsü ile ilişkilendirdiğimizde bazı istisnalar göze çarpıyor. Çok katı otokratik bir yapıya sahip Rusya’da (93) Koronayüzünden ölenlerin sayısı 6000’in üzerindedir. Bu da Rusya’yı bu anlamda oldukça istisnai bir ülke yapar. Türkiye’nin 66 puanla ortalarda yer aldığı araştırmada, Türkiye’nin komşusu İran, düşük güç mesafesi ile dikkat çekiyor (58). Daha esnek bir toplumsal yapıya sahip İran’da virüs yüzünden yaklaşık 9000 kişi hayatını kaybetmiştir. Hem İran hem de Rusya örnekleri bize, iki ülkenin çok kalabalık olmasından dolayı çok sayıda kayıp verdiğini gösteriyor. Ayrıca, Putin ve Hasan Ruhani’nin virüsü durdurmak adına aldıkları önlemlerin yetersiz kaldığı da aşikar. 1.393 milyar nüfuslu Çin Halk Cumhuriyeti (80) de katı hiyerarşik, baskıcı ülkeler arasındadır. Otoriteye saygıda kusur edilmediği bu ülkede 4.634 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu da kafalarda soru işareti bırakan bir başka rakamdır. Yine GüneyAsya ülkesi olan Tayland’ta ilgili araştırmaya göre, güç mesafesi Türkiye’den bile düşüktür (64). Bunun nedeni, ülkenin daha liberal, farklılıkları kabul eden ve açık bir yapıya sahip olmasıdır. Tayland, yarı Monarşi ile yönetilmesine karşın (Şimdiki Kral Vajiralongkorn) iş dünyasında çalışanlar arasında daha eşit bir yapı vardır. Ayrıca, iş dünyasında LGBTQ’li bireylerin heteroseksüel bireylerle eşit şekilde istihdam edilmesi de Tayland’ın güç mesafesini düşüren en önemli sebeplerden biridir. 66 milyonluk ülkede, erken ilan edilen OHAL sayesinde yalnızca 58 kişi hayatını kaybetmiştir. 

Latin Amerika, Afrika, Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinde yüksek mesafeli bir endeks görülür. Hofstede’in 76 ülkeyi kapsayan en geniş çalışmasına göre, Dünya’da güç mesafesinin en yüksek olduğu ülkeler 100’er puanla Malezya ve Slovakya’dır. Korona virüsü ölüm rakamlarına baktığımızda, 30 milyonluk Malezya’da 117, 5.5 milyonluk nüfuslu Slovakya’da sadece 28 kişi hayatıı kaybetmiştir. Her iki ülkede de üstlerin vermiş olduğu emirlere astlar(halk) harfiyen uymuş ve bu sayede kamu sağlığı korunabilmiştir. Yine de Hofstede’nin kuramını korona virüsü ile ilişkilendirdiğimizde bazı istisnalar göze çarpıyor. Çok katı otokratik bir yapıya sahip Rusya’da(93) Koronayüzünden ölenlerin sayısı 6000’in üzerindedir. Bu da Rusya’yı bu anlamda oldukça istisnai bir ülke yapar. Türkiye’nin 66 puanla ortalarda yer aldığı araştırmada, Türkiye’nin komşusu İran,düşük güç mesafesi ile dikkat çekiyor (58). Daha esnek bir toplumsal yapıya sahip İran’da virüs yüzünden yaklaşık 9000 kişi hayatını kaybetmiştir. Hem İran hem de Rusya örnekleri bize, iki ülkenin çok kalabalık olmasından dolayı çok sayıda kayıp verdiğini gösteriyor. Ayrıca, Putin ve Hasan Ruhani’nin virüsü durdurmak adına aldıkları önlemlerin yetersiz kaldığı da aşikar. 1.393 milyar nüfuslu Çin Halk Cumhuriyeti(80) de katı hiyerarşik, baskıcı ülkeler arasındadır. Otoriteye saygıda kusur edilmediği bu ülkede 4.634 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu da kafalarda soru işareti bırakan bir başka rakamdır. Yine GüneyAsya ülkesi olan Tayland’ta ilgili araştırmaya göre, güç mesafesi Türkiye’den bile düşüktür (64). Bunun nedeni, ülkenin daha liberal, farklılıkları kabul eden ve açık bir yapıya sahip olmasıdır. Tayland, yarı Monarşi ile yönetilmesine karşın (Şimdiki Kral Vajiralongkorn) iş dünyasında çalışanlar arasında daha eşit bir yapı vardır. Ayrıca, iş dünyasında LGBTQ’li bireylerin heteroseksüel bireylerle eşit şekilde istihdam edilmesi de Tayland’ın güç mesafesini düşüren en önemli sebeplerden biridir. 66 milyonluk ülkede, erken ilan edilen OHAL sayesinde yalnızca 58 kişi hayatını kaybetmiştir.

Belirsizliklikten Kaçınma ve Koronavirüsü İlişkisi:

Belirsizlik, muğlaklık, eksiklik, mükemmel olmama, bozukluk ve kusur gibi kavramlarla açıklanabilir. Belirsizlik, gelecekte ne olacağının öngörülememesi veya gelecekle ilgili tahminde bulunamama anlamında kullanılmaktadır. Belirsizliği kucaklayan ülkeler, anı yaşayan, innovasyona önem veren, değişimi, gelişimi peşinen kabul eden ülkelerdir. Bu gibi ülkelerin vatandaşları, kriz dönemlerindebile sakindir. Hayatı akışına bırakır. En sonki teknolojik gelişmeleri yakından takip eder ve ona ayak uydurmaya çalışır. Belirsizlikten kaçınan ülkelerin vatandaşları, risk almaktan korkar, gelecek kaygısı taşır ve anksiyete seviyeleri yüksektir. Bir eylemi yaparken, uzun vadede sonucunu düşünür.Bu gibi ülkelerin vatandaşları oldukça mükemmeliyetçidirler ve zor beğenirler. Bu kategoride Türkiye’nin ve Güney Kore’nin zirveye oynadığı analiz edilmiştir.

Araştırmaya göre, hem Kore(85) hem Türk(85) vatandaşları genel olarak melankolik, risk almaya kapalı, pesimist ve mükemmeliyetçi yapılarıyla dikkat çekmektedirler. Gerek Koreli gerekse Türk insanı, gururlu yapısıyla dikkat çeker. Bu iki ülkenin vatandaşları, genel olarak Covid-19 virüsünün varlığını uzunca bir süre reddetmiştir. Güney Kore’nin teknoloji üreten bir ülke olmasına karşın böyle yüksek bir puan alması, oldukça çelişkilidir. He rşeyi olduğu gibi kabul eden, değişime açık, iyi niyetli Malezyalılar, aldıkları 36 puanla belirsizliği kucakladıklarını ispat etmişlerdir. Yunanistan, Belçika, Rusya, İtalya, Kore ve Meksika belirsizliği hiçbir şekilde kabul etmeyen ülkelerdir. Birleşik Devletler, İngiltere, Hindistan, Çin ve Endonezya belirsizliği kabul eden ülkelerdir ve zirvede yer alırlar.Belirsizliği kabul eden bir ülkelerden biri olan ABD’de yeni bir fikir ortaya atıldığında, insanlar fikri hemen kabul eder ve uygulama aşamasına geçerler. İngiliz insanı da yeni fikre ya da teklife kolay kolay hayır demez. Teknolojik değişimi tıpkı Malezya gibi kabul eden ülkelerde, buna rağmen, Covid-19 sebebiyle ölenlerin sayısı oldukça yüksek olmuştur. Bu ülkelerde ölüm sayılarının yüksek olması iki şekilde açıklanabilir:

1) Bu ülkelerin vatandaşları hem anı yaşayan hem de cesur tipler olduklarından Pandemiye rağmen kurallara uymamışlardır. Kamusal alanda yakın temastan dolayı birçok kişi hayatını kaybetmiştir.

2) Bu ülkelerin nüfus yoğunluğu oldukça fazladır. Kalabalık şehirler, daha fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. Hindistan’da Covid-19’dan ölenlerin sayısı 8.884, İngiltere’de 29.673, Çin’de 4.634, ABD’de 116.00 ve Endonezya’da 2091’dir. Endonezya burada, nüfusuna oranla (267 Milyon) bu genellemeyi bozan tek ülke konumundadır. Yine, hayatını akışına bırakan, insanların hayattan fazlaca keyif aldıkları gelişmiş bir İskandinav ülkesi İsveç’te (Nüfüs 10 Milyon), Covid-19’dan ölenlerin sayısının 4.854 olduğu görülmüştür. 

Sonuç

Bu çalışmada, Hofstede’nin güç mesafesi ve belirsizlikten kaçınma kavramları üzerinden Korona salgını analiz edilmiştir. Koronaya bağlı vaka sayısının bir milyonu geçtiği şu günlerde, hiçbir vakanın ya da ölümün henüz kamuoyuna duyurulmadığı ülkeler mevcuttur. (Kuzey Kore, Yemen, Türkmenistan, Tacikistan, Güney Sudan, Samoa, Mikronezya vb…) Hofstede’nin kavramları, Covid-19 Salgınını açıklamada yetersiz kalmıştır. Virüsün farklı ülkelerde binlerce insanı ya da yalnızca birkaç kişiyi öldürmesinin sosyo-ekonomik, dini,politik, tıbbi ya da kültürel birçok sebebi olabilir. Covid-19 virüsünün doğal ya da sentetik bir virüs olup olmadığı tartışmaları sürmeye devam etmektedir.

Furkan ARISOY