Dostlar, tarih nehrinde akan olaylar bütünü birbirinin tam aynı olmasa da benzerlikler gösterir. Sadece zaman, kişiler ve şartlar değişmiş olur. Fakat yaşanan olay daha önce yaşanan olayın izlerini taşır. Daha doğrusu yaşadığımız zamanlar geçmiş zamanlar ile paralellik gösterebilir.

Bildiğiniz gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya epey süre iki büyük gücün çekişmesini izledi. İki büyük güç olan Amerika ve Rusya diğer dünya devletlerini yanlarında tutma politikası güdüp olaylara karşı her zaman birbirleri ile rekabet halinde kaldılar. Hatta savaş sonrası kurulan önemli kurum ve kuruluşlarda bile bu devletlerin rekabeti vardı. Şu günlerde de bu iki büyük devletin çekişmesi devam etmektedir. Tabii ki başka faktörlerde başı çekmektedir. Örneğin Çin’in hızla yükselişi ve ülkemizin bölgede önemli bir pozisyonda olup yeniden oyun kurucu konumunda olmaya çalışması gibi. Fakat ne olursa olsun bu iki devlet şuan tıpkı o eski günler gibi rekabet halinde ve dünya da önemli bir yer teşkil etmektedirler.

Örneğin; Suriye konusunda bu iki devletin çekişmesi devam etmekte ve birbirlerini saf dışı bırakmak için adımlar atmaktadırlar. Birisi terör örgütüne destek verip bölgede bu şekilde kendisini devam ettiriyor. Diğeri de Suriye konusunda bölge ülkeleriyle zirveler düzenleyip diğerini saf dışı bırakmaya çalışıyor. Bu durum dışında ben size başka bir gelişmeden bahsetmek istiyorum. Bugünlerde Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de bir zirve gerçekleştirildi. Bu zirve Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı olarak anılan ve beşincisi düzenlenen bir konferanstı. Fakat bu konferans aslında bir nevi İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan Bandung Konferansının bir başka versiyonuydu.

Bandung Konferansı İkinci Dünya Savaşı sonrası Hollanda’dan bağımsızlığını alan Endonezya’nın Bandung şehrinde toplanan ‘’Asya-Afrika Konferansı’’ olarak bilinen Amerika ve SSCB karşısında Asya ve Afrika ülkelerini korumayı amaçlayan konferanstır. Savaş sonrası batılı devletlerin egemenliğinde olan sömürgelerde bağımsızlık hareketleri baş göstermeye başladı. Bu bağımsızlık hareketlerine Amerika ve SSCB kendi çıkarlarına göre destek verdi. Bu mücadeleler sonucunda Pakistan, Hindistan ve Endonezya gibi devletler bağımsızlıklarını kazandılar. Daha sonra da Afrika’daki sömürgeler bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar.

İşte bu mücadeleler sürerken yapılan Bandung konferansı sömürge düzenine karşı bir başkaldırı olarak toplandı. Asya ve Afrika ülkelerini iki süper güç olan ABD ve SSCB’ye karşı korumayı ve daha güvenli bir dünya düzenini amaçladı. Bu konferans ile bu iki güç dışında Bağlantısızlık adı verilen yeni bir grup doğdu. Dünya düzeninde artık iki süper gücün dışında bağımsızlığını yeni kazanmış ve daha güvenilir bir dünya ümidi taşıyan bir devletler bütünü doğmuş oldu. Fakat konferans bu umutlar ile toplandıysa da tam bir örgütlenme sağlanamadı. Konferansın en önemli yararı Asya ve Afrika ülkeleri arasında dayanışma fikrini ortaya çıkardı.

Sömürgecilik faaliyetleri bu konferansta ciddi ciddi sorgulandı ve Birleşmiş Milletlerin sömürgeciliğe karşı daha çok mücadele etmesi istendi. Böylece sömürgeci devletlerin boyunduruğunda olan ülkelere bağımsızlıklarını kazanma cesareti aşıladı. Bağlantısızlar hareketinin mihenk taşı da başta dediğimiz gibi yine bu konferans olmuştur.

İşte geçtiğimiz günlerde toplanan Duşanbe Zirvesi de süper güç olan Amerika’ya karşı dünya düzeninde bizde varız demenin bir başka adımıdır. Zira bu zirve de Rusya’da yer alsa da katılan çoğu devlet Amerika sorunu olan ve onun yaptırımlarına maruz kalan devletlerdir. Dünya eskiden olduğu gibi iki devletin rekabetini izlese da artık bizim gibi başka devletlerde dünya düzeninde söz sahibi olmak istiyor.

Dünyanın sadece birkaç devletten ibaret olmadığını ve başka işbirliklerinin de olmasını gerektiğini görüyorlar. Başta bazı şeyler benzerlik gösteriyor desek de dünya artık iki gücün veya Amerika’nın tek abiliğini kaldırmıyor. Çünkü dünyadaki her şeyin sahibi ve temsilcisi olduklarını söyleyenler her başkan değişikliğinde dünyaya yeni acılar yaşatıyorlar ve dünyayı daha da çekilmez bir hale getiriyorlar. İşte bu yüzden artık insan değerinin ön plana çıkarıldığı, huzur ve adaleti arayan, bunu uygulamaya çalışan bir dünya düzeni gereklidir. Bütün dünya devletleri de bunun uğraşısını verip yeni adımlar atmalıdır…

Sağlıcakla kalın dostlar…